Para para para, avucunu yala!

Markette, pazarda çocuk bir şey isteyince “Paramız yok, alamayız,” diyen insanlara gıcık olurum. Düpedüz yalan işte. Doldurmuş koca sepeti, bebe iki kuruşluk bir şey istiyor, neymiş efendim parası yokmuş. Bence hem çocuğu yalana alıştırmak bu hem de -açık konuşayım- paramız yok diye bunalıma sokmak. Tabi bir de parayı aşırı derecede yüceltmek. Yani bence çocukla hayatta en sevdiği şey olan çikolatanın, dondurmanın arasına sokulmamalı para. Lanet olası üç kuruş yüzünden dondurmayı yiyemedim dememeli çocuk. Sağlıksız diye yemeyebilir, dondurma hakkı bittiği için yemeyebilir, katkı maddeli diye yemeyebilir, ama üç kuruş yüzünden bu zevkten mahrum kaldığını düşünmemeli çocuk. (Vıyy ne kadar ciddi bir yazı olmaya başladı bu. Hemen toparlıyorum.)

Küçükken annem, babam da bize sık sık paramız yok der miydi bilmiyorum ama şimdi bakıyorum da küçükken hep çok fakir olduğumuzu sandığım geliyor aklıma. Aslında babam devlet memuruydu. Yokluk görmedik şükür. Yani bol da değildi, yok da değildi. Ama niyeyse işte hep fakir sanırdık kendimizi.

Oyunlarımızı düşünüyorum, (hani şimdi diyorlar ya çocuğun hayatının yansımasıdır oyunları) hep fakirdik oyunlarda da yaa. Bir oyunumuzu hiç unutamam. Bir numara küçüğümle oynardık. Oyunun adı “pabuç”tu. Adını da şuradan almıştı: kahramanın (bu bacımdı) ayağına giyecek pabucu yoktu. Annesinden (bu da bendim) pabuç istiyordu, ama annesi paraları olmadığı için alamıyordu. Arkadaşları onun çıplak ayaklarıyla dalga geçmesin diye ayakkabısı olmadığını çaktırmamak için oyunun bir sahnesinde bale yapıyordu zavallı kızcağız. Böyle de saçmaydı işte. Ama acıklı oyunumuzdan öyle etkilenmiştik ki oyunun sonunda ana-kız, şey aman iki bacı birbirimize sarılıp gerçekten ağlamıştık.

Sonra iki numaralı bacımı da hatırlıyorum. Bir ara bakkala bozuk para götürmek istemezdi. Bakkal fakir olduğumuzu sanmasın diye! Ne gariban bir çocukluğumuz olmuş yahu. Bu konuda babamdan değil de annemden şüpheleniyorum. “Aa çok para, o kadar paramız yok / Aa şimdi buna verdiğiniz parayla bak neler yapardık / Aa bu kadar para verilir mi?” tipli cümleleri kesin o kurmuştur.

Tabi yine kendi hayatımdan bir ders çıkarıp çocuklarıma asla ve asla paramız ola ola yok dememeye karar vermiştim. Heyt be, her zamanki gibi başıma ne işler açacağımdan haberim yoktu tabi!

Şimdiye kadar hiç “paramız yok”u oynamadım çocuklarıma. Sağda solda almayacağım bir şey istediklerinde -ki çok istemezler şükür- hep dikkatlerini dağıttım, başka türlü açıklamalar yaptım falan filan. Konuyu hiç paraya getirmedim. Ama bu arada batım ki bebeler para kavramını da öğrenemiyor. Bakkal amca hediye veriyor sanıyorlar her seferinde. Öyle ki “En çok hangi amcanızı seviyorsunuz?” sorusuna “Bakkal amcamızı. Çünkü o bize hep çuku veriyor,” diyorlar.

Bunun üzerine paranın ne olduğunu öğrensinler diye parayı ceplerine koydum. Onlara bir şey aldığımızda “Haydi bakkal amcanın parasını verin,” diyordum. Onlar da ceplerinden çıkarıp veriyorlardı parayı. Çok hoşlarına gidiyordu. Ben de mutluydum tabi. Ama bir de baktım ki bu sefer de tüm paraların bakkal amcaya ait olduğunu sanmaya başladılar. Evde buldukları mangırları ceplerine dolduruyor, sonra da sokağa çıkmaya çalışıyorlardı. Bakkal amcanın parasını verebilmek için!

Bütün malı mülkü bakkal amcaya yedirmemek için kolları sıvadım ben de. Bu sefer de o paranın bakkala ait olmadığını bilakis sabahın köründe kalkıp akşamın bir vaktine kadar babalarının çalışarak kazandığını anlatmaya çalıştım. Her sabah baba işe giderken “Baba işe gidiyor. Para kazanacak” falan dedim. Hey Allah’ım bu sefer de topladıkları tüm paraları babalarına vermeye başladılar. Evde sağda solda nerede para bulurlarsa “Bu para babanın” diye elimden çekip aldılar. “Ulen babanız işte çalışıyorsa ben de evde çalışıyorum. Bu parada benim de hakkım var, hayat müşterektir alooooo” temalı bir konuşma yaptım bebelere. Bu fikre alıştırmak için de “Baba işe gidiyor, bizim için para kazanacak, bize ekmek alacak, baba bizim için çalışıyor” demeye başladım. Bunu da hemen öğrendiler tabi. Evdeki paralar hepimizin, baba bizim için çalışıyor.

Bozuk paraları koyduğum bir çanak var evde. Geçen gün onu içi dolu parayla gördü kız. Sevincinden delirdi. Sanırsın ki Karun’un hazinesi miras kaldı kendisine. “Bissürü paraaa” diye bağırdı. “Evet,” dedim, “Baban bizim için kazandı o paraları.” O akşam babayı parkta bekliyoruz. Babaları köşeden görününce bizim kız ona doğru koşarak bağırmaya başladı “Yaşasıııın, babam geldiiii, bize bissürü bissürü paralar kazandı. Yaşasııın! Bizim bissürü paramız var.” Heyt be, bahse girerim rahmetli Sakıp Ağa görmemiştir böyle tezahürat ömründe. Bebe delirmiş gibi el çırpıyor, bissürü bissürü paralar diye.

İşte o günden beri kızım babasının bissürü bissürü paralar kazandığını bizim de bissürü bissürü paramız olduğunu sanıyor. Öyle ki küçük hanım bir seferinde “Annecim, sana çay hazırlayayım mı?” dedi. “Hazırla annecim” dedim. Nah bu da getirdiği çay:

para çayı

Para çayı demlemiş bana. Her derde şifa. “Bu ne annecim?” dedim. “Bizim bissürü bissürü paramız var annecim,” dedi.

Sonra oğlanla oyun oynuyor. Para oyunu! Nasıl da mutlu. “Bak Ahmiş” diyor, “Bizim bir tır dolusu paramız var.” Var, yalan değil:

para tırı

Dün de bezini açtım ki bir birlik, iki elli kuruşluk. Önce yuttu da çıktı sandım, telaşlandım. İyi de bu kadar parayı nasıl yutacak? Hem kaka filan da yok ortada. Acaba “İki tl yuttu, bozuldu da mı çıktı” diye düşünmeye başladım. Sonra anladım ki ensesinden yuvarlamış paraları bezine. “Niye bezine para attın, annecim?” dedim. “Çünkü bizim bissürü bissürü paramız var,” dedi.

Anlayacağınız kız para yiyip, para içip, para m.çtığımızı sanıyor. “Bissürü para, bissürü para,” diye dolanıyor evde. Bu kızın gidişatından korkuyorum valla. Şimdi onun hayallerini yıkmadan, canını sıkmadan aslında bissürü bissürü paramızın olmadığını, anasının işsiz olduğunu, hatta kredi ödediğimizi, bizim olduğunu sandığı bu evin bile borç olduğunu yani açıkçası paramızın olmadığını nasıl anlatacağım? Acaba devrim yapmayı bırakıp anam babam usulüne mi dönsem? Bilmem ki ne etsem.

25 yorum

  1. Bebeler 5 yaşına kadar soyut kavramları anlamıyorlarmış. Para somut evet ama “çok olması” soyut ve “ideal”:)))))

  2. bende bu para işini sevmiyorum.nasıl anlatacağımı da bilmiyorum.bişi istediğinde paramızın olmadığını yada az kaldığını söylüyorum.o an gercekten yanımda yoktur yada zevk için alıncak şey için azddır.canımı sıkan konu

      1. Amerika da ihtiyacimiz yok diyor ebeveynler AMA ne kadar ise yariyor bilmiyorum. Adem gunes de sanirim ihtiyacsa zaten alinmali, ihtiyac degilse de sirf cocuk Istedi diye alinmamali diyordu sanirim.

        Bende bugun kizla kiyafet bakmaya gittim, orda bi bere gordu, takmak istedi, bende denemek icin taktim. Fiyati 9 dollar ve bulundugumuz yer sicak, yani cok giymeyecek o yuzden almak istemiyorum AMA Kiz delirdi sevincinden, bereyi takti diye magazada bir oraya bir buraya kosturuyor, sevinc cigliklari atiyor. Biraz o sekilde dolandi. Artik pes edip almayi dusunurken telefonumu gordu ve bereyi cikartmak Istedi. Cok sukur dedim ve almaktan kurtuldum. Yalniz bizim sultan 15 aylik, daha simdiden Boyle Bakalim biz ne yapacagiz…

  3. okurken gülmekten bayılmışım, annem ayılttı :p

    bir arkadaşımın oğlunu sinemaya götürdüm, çıkışta yemek yemek istedi, sonra oyuncaklara binmek, sonra marketten bişeyler istedi. bi baktım cüzdanda para kalmamış. veledin istekleri hâlâ bitmeyince ben de “annene soralım, belki müsaade etmez” dedim. “annem herşeye izin verir” dedi. para bitti demeyi de yediremedim gururuma, “annenin parası bitmişse alamaz ki istediklerini” dedim. “bizde para çooğk” dedi. halbuki ev-eşya taksidi içinde boğuluyorlar ama çok zengin olduklarını sanıyor çocuk. gerçekleri söylemek lazım bebelere, sonra olan başkalarına oluyor:p tabi benm bahsettiğim 6 yaşında bir çocuk, seninkilere nasıl anlatmalı bilemicem 🙂

    selcen abla hep okuyorum ama ne zamandır yazmıyordum sana, uzattım da uzattım, kusura bakmazsın artık 🙂

    1. ayy senin hikayen de ayrı komik olmuş. bizim gidişat galiba. bir gelince benim ikisini takayım peşine biraz da bizi eğle

      1. bu aralar gelirsem bebeleri toriuma falan götüreyim:p ay bir değil, iki. ikinciye %50 indirim falan olmuyor mu ikizlerde:/

        sizin oradan servis geçiyor değil mi, bari ulaşım bedavaya gelsin :p

  4. bizim geçici olarak çözümümüz şu;
    bir şey istediği zaman sen kakanı tuvalete yaptığın zaman alacağız diyoruz. Henüz tuvalet konusunda sonuca ulaşmadık ama isteklerini dizginlemede işe yarıyor. O kadar heyecanla bekliyor ki hatta markette sokakta kimi görse ben kakamı tuvalete yapınca annem bana kepçe,kamyon,araba,uçak,tren,helikopter,ambulans,itfiaye alacak diye sıralıyor… hiç birini de unutmuyor :))

  5. selcen ben de sevmezdim ama son 5-6 aydır kullanmaya başladım itiraf ediyorum benimkilerde seninkiler kadarken bişey istemezlerdi ama artık paçamı kurtaramıyorum biri ordan çekiyo bişey istiyo diğeri öteki taraftan bende diyorum valla ne yapayım ama o da fayda etmiyo ne yazıkki

  6. Ben oğlum çok pahalı bişey istemediği sürece parayla ilgili bi şey söylemiyorum. Markete gittiğimizde sadece 2 şey alabilirsin diyorum, tercihini istediği şeyler arasından kendi yapıyor. Aksi halde bütün marketi yükler götürürz heralde 🙂 Senin kuzular ikiz olduğu ve aralarında çekişme olmaması için sen tek şey seçmelerini isteyebilirsin.

  7. Secce iyiki varsın ya salona geçtim sesli sesli gülerek biriken yazılarını okuyorum:) bence küçüklüğünde fakir olduğunuzu zannetmen, bizim küçüklüğümüzdeki kemalettin tuğcu kitaplarından ve emrah filmlerinden olabilir:) Allah bıcırıklarının kısmetlerini açık etsin bissürü bissürü mutlulukları huzurları hem de paraları olsun:)

  8. paramı yok yerine yanımda para yok de:) ben oyle yapıyorum. yada markete girerken bastan soyle sadecetek bir şey alabiliriz yada oyuncak almayacağız diye. baştan soylersen benimki sonra arıza cıkarmıyor. ile tuttursa onu da almayıp yuruyup gidiyorum. mecbur geliyor peşimden;)

    1. markette her cocuk tek bir şey alabilir,
      alinacak ürünün fiyatı 3 sayılı olabilir (9.99 limit) bizde kural 10 yildir boyle..
      odul olarak aldiklari ya da harcliklarindan biriktirdikleri parayi planli harcattırıyorum. filan ürünü almak icin yarı parasını biriktirmek zorunda. kalan yariyi ben tamamliyorum.
      çocuğa “paramız yok” denmesini de uygun bulmuyorum (bilinç altında ezilmesii doğru değil) , paranın sınırsız olduğunu sanmasına (bankamatik para dolu, gider çekeriz/ kredi kartı var düşüncesi) izin vermeyi de uygun bulmuyorum.
      “Bu senin alabileceğinden daha yüksek fiyatlı. senin paran şuna ya da şuna yetebiliyor. ya da istersen bugün para harcama, sana kumbarana atmak için 1 lira vereyim.”
      sorun şu ki, bizim evde temelden kurulmuş disiplin var, beni dinliyorlar.

      1. 🙂 gıcığım di mi?

        “bu benim” “bu senin”

        “bu kasedeki paralar benim, paralar temiz olmadığından bunlarla oynamani istemiyorum”

        “bissürü parayı seviyor musun? daha daha bissürü paramız olsun! hadi biriktirelim. bütün paralar kumbaraya. ne güzel”

        (çocuğa asla cevabını kestiremediğin soruları sorma. mat eder seni)

        1. Bir Secce’nin yazılarını bir de İpek AG’nin yorumlarını dört gözle bekliyorum helal size :)) Çözüm önerilerin süper İpek uygulayacağım teşekkürler

          Sevgiler

  9. Sakıp Ağa benzetmesini ve Mekki’nin sokakta bağırark söyledikleri favorilerim arasında. Artık her gördüğüme anlatır anlatır koparım. Bir müddet sonra baygınlık geçiriyorlar ama olsun .)

    Bu arada, ben gündüz okuyup, akşam olmadı aradığımda onu da bekleyemezsem mail atıp yazı içeriğinde en çok güldüğüm yerleri eşime anlatıyordum. Ama artık anlatmamla ve özetle yetinmiyor. Dün, ben son yazıları okumadım diye oturdu pc başına.. 😀

kelimeperisi için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.