Sıradan iki yılın ardından…

Oldum olası anlatmayı severim. Öğrenciyken sekiz saat okula gider, kalan 16 saatte de okulda neler olduğunu anlatırdım. Büyüyünce tabi dinleyici çevrem genişledi. Üniversitede öğrenci evinde kalıyordum. Okulda geçirdiğim saatler dışında 18 yıllık yaşanmışlık vardı anlatacak. 😛 Hiç susmazdım.  Ders çalışırken her mola veren iki çene etmeye odama gelirdi. Sonra akşam çay saati yapardık. Yine ben car car car. Allah yardım etti kızlara da mezun oldular. Hiç unutmam, bir arkadaşım demişti ki “Anlattıklarına inanmıyorum, ama güzel anlatıyorsun o yüzden dinliyorum.” Ama valla doğruydu ya. Tabi abartısı vardı biraz, ne yalan söyleyeyim. 😛

İkinci sınıftayken bir dönem evden gidip geldim okula. Tam 2 saat sürüyordu okula varmam. Güneş doğmadan çıktığım oluyordu yola. Genellikle ilk dersim Almanca olurdu. Tatlı bir Almanca hocamız vardı, Alman. Bir de arkadaşım vardı, üç otobüsle evden gidip gelenlerden. Sabah kimse gelmeden biz gelirdik sınıfa. Ve ben ders başlayana kadar o gün otobüste başıma neler geldiğini anlatırdım. Hikâyelerim de hiç bitmezdi ha. Bir gün arkadaş duramadı dedi ki “Ya ben iki senedir otobüsle gidip geliyorum, toplamda senin yaşadığın atraksiyonun bir gününü bile yaşamadım. Nereden bulursun bu tuhaf insanları, acayip olayları?” Her şey de harbiden beni mi buluyordu? Bilmem, olabilir. Ama ben herkesin benzer şeyler yaşadığını, ama benim gerçekten görüp iyi anlattığımı düşünüyorum. Öhöm. O kadarcık havam da olsun.

Evlenince işe başladım. Çevirmenlik yapıyordum. Günde 13 saate yakın çalışıyordum. Konuşacak pek halim kalmıyordu. Zaten anlatacak bir şey de pek olmuyordu. Bütün gün bilgisayara bak dur işte. Çok sıkıldım. Bir gün aklıma bir fikir geldi. Bir şeyler yazdım. Çok zevk aldığımı fark ettim. O an beni mutlu edecek şeyin çevirmenlik değil metin yazarlığı olduğuna karar verdim. İlanları aradım. Eşe dosta sordum. Bir ajansa ufak ufak metinler yazmaya başladım.  Çok mutlu oluyordum. Zamanla yazma işini çevirinin önüne geçirmeye başladım. Ama kısa süre sonra çocuklar doğdu, her şey rafa kalktı.

Çocuklardan sonra annemle aynı eve tıkıldık. Neredeyse bir sene. Pek konuşacak halimiz olmuyordu ama yine de fırsat buldukça çene yapıyorduk. Güncel olaylar bitti, biraz daha geriye döndük. Sonra daha da geriye daha da geriye derken anneannemin bekârlığına kadar indik. Biraz daha birlikte kalsak İsa’ya kadar ulaşacaktık büyük ihtimalle. Annemle hem konuşuyor, hem gülüşüyorduk. Böyle deşarj oluyordum.

Annem ayrılınca çok sıkıldım. Yine yazmaya başladım. Çocukların neler yaptığını yazıyordum. Hatıra olsun diye. Bir yandan da rahatlamak için. O günlerde tiwiterla tanıştım. Oraya yazmaya başladım. Çok gülenler oldu. Sonra internette bir şeyler ararken anne bloglarını gördüm. Millet işi gücü bırakmış yazı yazıyordu. Ne güzel. Onlara yorumlar bırakmaya başladım. Her okuduğum yazı bir hikâye çağrıştırıyordu bana. Uzun uzun yorumlar yazıyordum. Sonra dedim ki len ne diye başkasının bloğuna yazıyorum ki? Madem bu kadar hikâyem var, kendim blog açıp yazayım.

Tabi nasıl fırsat bulacağım? İki bebe ile tuvalete zor gidiyorum. Yazı yazmak ne mümkün? Yanımda yardıma kız geliyordu, ama ikimiz birlikte anca yetişiyorduk. Bu arada blog nasıl açılır falan biraz araştırmıştım. İçimde hikâyeler birikmişti. Bir başına geçsem neler yazarım diye düşünüyordum, ama başına geçemiyordum. Her gün telefonda anneme, teyzeme ağlıyordum. Sonra bir gece bıçak kemiğe dayandı. Çıldırmak üzereydim. Sabah anneme telefon açtım. Böğüre böğüre ağladım. Yardıma gelen kız aklımı oynattığımı sandı büyük ihtimalle. Delirmiştim, evet. Çocukları öldürmeyeyim diye alıp içeri kaçtı. O an gözüm bilgisayara ilişti. Açtım. Ve çocuklar doğduktan sonra sıradan hale gelen bir gecede (https://birkizbiroglan.com/2011/10/11/siradan-bir-gecenin-ardindan/) neler yaşadığımı yazdım. Yazarken kah güldüm kah ağladım. Ama bittiğinde çok rahatlamıştım. Yayınladım. İlk gün için hiç tahmin etmediğim kadar çok ilgi gördüm. Çok hoşuma gitti. İşte böyle başladım blog işine. Bugün de ikinci yılımı bitiriyorum blogda. O günden beri aslında sıradan olan, herkesin üç aşağı beş yukarı yaşadığı hikâyeler anlatıyorum. Tabi biraz abarttığım da oluyor. 🙂 Ama sanırım biraz güzel anlatıyorum, bu yüzden sevildi blogum. Öhöm o kadarcık da havam olsun 🙂

Bu süre zarfında bloguma giren, okuyan, gülen, ağlayan, yorum bırakan, bırakmayan, mesaj atan, yazılarımı paylaşan, eşe dosta tavsiye eden, yalnız olmadığımı hatta sevildiğimi hissettiren, yani uzun lafın kısası -geçen sene de dediğim gibi- bebeleri büyütme maceramda beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim. Nice güzel hikâyelerde, nice yıllar birlikte olmabilmek dileğiyle.

40 yorum

  1. iyiki başlamışsın yazmaya bencede güzel anlatıyorsun bakış açın ve yaşadıklarını ifade etme tarzın çok güzel inşallah nice nice yıllar güzel güzel anlatman dileğiyle…

  2. nice mutlu yıllara diyelim o zaman:) yeniden doğuşuna…iyi ki açmışsın bu blogu:)) annelik maceramda yüzyüze tanış(a)madığım ama çok sevdiklerimden birisin sen… Mekke ile Ahmiş senin gibi bi anaları için çok sanşlı:))

  3. İyimi bunalıp yazmaya başlamışmışsın inş.bebelerin düğün haberlerini verene kadar yazmaya devam edersin:D nice senelere

      1. secce bide senin kayınvalide olmuş halini düşünüyorum daa oww ne maceralar çıkar 😀

  4. bencede iyiki baslamıssın, ben seninle tanısalı 1 sene olmadı ama inan hergün takip ediyorum nezaman birsey yazıcak yada yazdımı yazmadımı diye faceimi güncelliyorum…bi kac gün yazmadıgında faceden eski yazılarına geciyorum, allah allah tatilemi gidicekdide yazmadı, yada cocuklarmı hastalandı diye düsünüyorum merak ediyorum…iki dogdun bir kiz bir oglan 🙂

  5. Canım benim bebelerin de sen de iyi ki varsın iyi ki yazmışsın iyi ki seni bulmusum 😉 operim

  6. valla iyi etmişsiniz…Artık benim kızlar dana kadar oldular ,sizin yaşadıklarınız benim için; çoook uzak bir anı,sisli bir perdenin arkasından bakmak gibi ammaaaaaaaaaaaa:)) Okurken diyorum ki, ah şimdi içinden büyüseler de kurtulsam diyordur. Ama bu çocuk milleti afedersin manda şeysi gibi eline bi yapıştı mı çıkmıyor. Aşağıdan zile basıyorlar,anlata anlata çıkıyorlar,azcık bekleyin yukarı çıkın di mi yoook… Şimdi bunlar da olsa olsa biraz büyüktürler dersiniz, ama dedim ya dana kadarlar diye…İkisi de öğretmen,üstelik de aynı okulda…Yani siz düşünün bizim evi:) Şimdi bir de tatile girdik 10 gün. Alıp başımı nerelere gitsem modundayım dünden beri…

    Bu arada gerçekten de güzel anlatıyorsunuz:)

  7. Başarılarının devamını dilerim.Günün stresini attırmaya birebir,terapi tadinda yazılarının devamını bekliyoruz.Evlatlarinla beraber nice senelere ins

  8. Selcen,
    Yazan ellerin dert görmesin…
    İyi ki seni bulup okumaya başlamışım.
    Bir dolmuş şoförü edası ile kral ve arabeks metiyelerimi sana söyleyesim var şimdi:))
    Nice iki yıllara inşallah…

  9. senın kadar cenelı bırı olmasam da ben de yaklasık aynı nedenlerle yazıyorum. Bız de sureklı tasınan bu yuzden arkadas cevresı kalmayan evde cocuklarla yalnızlasan bır anneydım. Blog yazmaya baslayınca kendımı daha ıyı hıssetmeye basladım.

    Bır nevı yalnızlıgımı azaltmak ıcın 🙂

    Yazılarınız cok guzel takıbe aldım sızı. benım blogum pek sızın kı gıbı renklı olmasa da begenırsenız bana da beklerım mutlaka

  10. Samimiyetin seni takip etmemdeki en büyük etken… İyiki başlamışsın yazmaya… Bugün (ya da dün akşam) facebookta yazdıklarını okurken kendi kendime gülmeye başladım, millet ne oluyor diye bana bakıyor 🙂 Benim de senin gibi birkaç arkadaşım vardı, benim 1 yılda yaşayabileceğim olayların tümünü 1 ayda yaşayıp anlatabiliyorlardı, demek çekiyorsunuz olayları anacım 🙂 nice 2 yıllara, bebelerinle beraber sağlıklı,mutlu zamanların olsun…

  11. ıyı kı çıldırmış ve yazmaya başlamışsın sevılıyorsun seccceeee.kocanla didişmelerını de yaz o da çok su
    götürür

  12. iyi ki yazmışsın selcen ben de iki çocuk annesiyim ve aralarında 14 ay vardı tek başına büyüttüm oldukça zorluydu tabi ki benimkiler artık büyük kızım 25, oğlum da 24 yaşında o yüzden mesaj atmıyordum çünkü sizden daha büyüğüm ama bende işe geldiğimde ilk önce senin yazılarına bakıp güne gülümseyerek başlıyorum ve herkese okumasını tavsiye ediyorum bunun için her zaman yazmaya devam et tatlım seni her zaman takip edecek seyhan:)))) sevgilerimle

  13. Çıldırmana sevinmedim ama yazılarını okumaya bayılıyorum.. Benimde 1 oğlum var 15 aylık seninle kolaylaştığına inanıyorum.. Seninle tanışmayı çok istiyorum bu arada;)

  14. Secce, iyi ki yazıyorsun, senin ilk yazını yazdığın zamanlar benim de oğlanın 2 yaş bunalımıyla bunaldığım, ardından blogunu keşfettiğim zamana denk geliyor. Aynı şeyleri yaşıyorduk belki ama senin yazıların hepimizin yaşadıklarındaki güzel yanları gülerek farketmemize sebep oldu (bence), bu yüzden çok sevdik seni. Ayrıca iletişim mezunu, az da senaryo yazarlığı dersi almış biri olarak kalemin çok kuvvetli (veya klavyen mi demeliydim :P) aynen devam, sevgiler…

  15. lisedeyken Atilla Atalay okurdum. ne gülerdim ne gülerdim okurken. arkadaşlarım merak ederdi neye güldüğümü. aynı tadı veriyor yazıların. şimdi de eşim merak ediyor neye güldüğümü. iyi ki yazıyorsun.

  16. Yazılarını okurken canım inanılmaz derecede cekirdek yemek istiyor 😉 Bilmem anlatabildim mi ?

  17. iyiki seni tanımışım.iyiki varsın.Bende ikiz büyütüyorum.Anılarımı ajandaya not alıyodum.Bana ilham verdin sayende nacizane bi blog açtım.ileride çocuklarıma hatıra kalsın.Sakın birgün sıkılıp yazmayı bırakma.İnanki yazılarınla moral buluyorum.Seni çok seviyorum secce bacı…

  18. hapi börf daay to youu blog

    ellerine sağlık beynine sağlık hayatıma renk kattın iyi ki yazdın iyi ki seni tanıdım

  19. Harikasin ne deyim 🙂 Profosyonel olarak surdurmen harika olmus, umarim coookkk daha ilerilere gidersin. Sevgiler…

  20. Biz sesi çıkmayanlar da sessizce, ama gevrek gevrek gülerek takip ediyoruz seni. Durmak yok, yola devam, arkandayız 🙂

  21. sen yazmayınca, açık eski yazdıklarını okuyup rahatlıyorum ben iyi ki yazıyorsun ve lütfen hiç bırakma yazmayı. ikize benzemez ama bir 6 yaşında birinci sınıf öğrencisi, diğeri 1.5 yaşında iki sıpa ile kendimi garip hissetmeme engel oluyur anne blogları 🙂

  22. O zamanlarda dediğim gibi hayatımın en zor en yalnız en mutsuz en sınavlı yılında sizin blog sayesinde gülüyordum 🙂 Nice senelereee :))

  23. Blogunla tanıştığımda bebelerim 9 aylık falandı. Günde 3*2 kusmuk temizlediğim, tezek gibi kokana kadar banyo yapmaya vakit bulamadığım, evin kapısından ayda 2-3 kez adım atabildiğim zamanlar..Blogcu Anne tavsiyesi üzerine bir göz atayım dedim.Bir de baktım ben hala gülebiliyormuşum hem de katıla katıla gözümden yaş gelene kadar.. Artı yaşadıklarımı yaşayan biri daha varmış, anormal değilmişim, delirmemişim..Altın madeni bulmuş gibi oldum. Bebeleri uyutup eski yazılarını okumak için can atıyordum. Sonra yol arkadaşım oldun. Hiç tanışmamış seni hiç görmemiş olsam da varlığın hep çok rahatlattı beni. Hayatıma kattığın tüm güzellikler için, vesile olduğun tüm ferahlayışlarım için, herşey ama herşey için minnettarım. Allah razı olsun. Yolun her daim açık olsun, Allah bebelerinle sağlıklı,sıhhatli, huzurlu bir ömür nasip eylesin. Nice yıllara..

  24. İyiki yazıyorsun sanki tanıdık biriymişsin gibi hissediyorum yazdıklarını okurken ve çok gülüyorum seni seviyoruz secce

  25. Valla cok guzel anlatiyorsun. Sabahlari ise gelince sabah kahvemin yanina senden bir post cok guzel gidiyor:) Gunluk takip ettigim birkac blog var ama seninkini en sona sakliyorum, tatlinin en guzel kismini sona saklamak gibi:) Hep yaz sen olur mu? Sevgiler

  26. bizden biri gibi oldun arkadaşlarıma aileme senden bahsediyorum bugün de böyle olmuş diye o denli. iyi ki yazmaya başlamışsın.

  27. sece yeni yazı yok ramazan münasebetiyle ikinci hatme başladım blogda.almanca hocası barbara mıydı yoksa?

Kayra'nın Annesi için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.