Söz uçtu, yazı kaldı. 500!

Anneme küçüklüğümüzü anlatsana derim. İşte benim küçüklüğüm: çok zırlakmışım, her yediğimi kusarmışım, vızvız vızlarmışım… E başka? O kadar işte, çok zırlakmışım. ? Hani ben şunu nasıl yapmıştım anne? “Bilmem, hatırlamıyorum ki!” “Peki ya bunu?” “Bilmeem, unutmuşum.” “Ya şunu?” “Sen yaptın mı ki böyle bir şey? Valla hiç hatırlayamadım. Sizin zamanınızda böyle şeyler yoktu herhalde.” Hadi ben bit kadardım, hatırlamıyorum da sen nasıl unutursun anne ya! Resmen güzelim yıllarım çöpe gitmiş gibi hissediyorum arkadaş! ?

Benim bebelerin en sevdikleri konu küçüklükleri. Bayılıyorlar, bayılıyorlar. Ara ara bebeklik videolarını açıyorum. Kocaman oldular ama hâlâ istisnasız her videoda “Anne hangisi benim?” diye soruyorlar. ? Ayol benzeseler hadi neyse. Biri sarı biri kara. Renk körlüğü mü vardır nedir, bir türlü ayırt edemiyorlar kendilerini. ?

Yüzlerinde kocaman gülümsemeyle izliyorlar videolarını. Birbirlerinin ayaklarıyla dişlerini kaşımaları, ağızlarından çıkanları birbirlerine ikram etmeleri, tırnak kadar oyuncak için birbirlerine girmeleri, kahkahalar, kahkahalar, kahkahalar…

Sonra resimler tabi ki… Dosya dosya resimler… Üç aylık, beş aylık, hastane dönüşü, anneanneye gidiş, gaz çıkarış… Her hallerine şahitler minikliklerinin. Bazen şap diye öpüyorlar bebekliklerini, ogidik bogidik, ekran karşısından seviyorlar, bazen kendileri olduklarına inanamıyorlar, bu kimin küçüklüğü, bizim mi diyorlar. Yok babamın. ?

Bir de daha özel şeyler var. Her bebenin sahip olamayacağı. ? Kendilerine kıyak geçtim, her yazdığım kitabın bir kısmına iliştirdim onları. Kitabı okurken söylüyorum, bakın bunu siz yapmıştınız, onu yazdım diye. Ya da kendileri hatırlıyorlar. Rüya Maceralarının son kitabında rüyasında çocuğun donla okula gittiğini görmesi var mesela. Oğlanın rüyasıydı. Onu okurken ben gözlerini kocaman kocaman açtı, “Bu benim rüyamdı! Benden alıp yazmışsın” dedi. Eheheh. İntihal değil yavrım dedim, hatıra kalsın diye koydum. Sonra Hikayelerle Esmalar kitabında kahvaltı hikayesi var mesela. Sabah çocuklara kahvaltı verdikten sonra yazmıştım. Tamamen yaşanmış olay. Onu gösteriyorlar eve gelene, bak bu bizim hikâyemiz diye. Rüya Maceralarının her bölümündeki konuk oyunculukları da cabası tabi ki. Her kitap gelir gelmez önce içinde kendilerini buluyorlar. Okuyup okuyup gülüyorlar. Resimleri herkese gösteriyorlar, bak bu bebekler biziz diye. ?

Geçen gün sohbet ediyoruz, konu döndü dolaştı yine küçüklüklerine geldi. “Annecim, küçüklüğümüzü anlatsana” dediler. Peygamber radyosundan Allah şarkısı çalarmış dediklerini anlattım. Gülmekten yıkıldılar. Başka? Başka? Hmm. Anaokula başladıkları gün oğlanın “Bana çizgi film aç, yoksa ayağını keserim” demesi… Oyunu kaybedince öğretmenine tekme savurup “Sen kötü öğretmensin, bir daha senin okuluna gelmeyeceğiz” demesi. Kızın asansörü “Asansööör gel buvayaaa, hoş geldiiin” diye çağırması… Pastaneye gidip simit bulamayınca “Hüüü onların da hepsini babam mı yedi” diye zırlaması… Başka? Başka? Valla bloga baktım baktım anlattım işte.

Burada 500 yazıyı devirmişim bugüne kadar. Eve gelişten tutun da tuvaleti öğretiş, gece hayatımız, ilk okul, ilk heyecanlar, sevinçler, hüzünler… Hepsi var. Bu kadar detaylı bilmek isterler miydi küçüklüklerini bilmiyorum ama şahsen ben memnunum. Tekrar tekrar okuyorum, tekrar tekrar gülüyorum. Derken burnumun direği sızlıyor. ?

Zamanında günün birinde “Hüü nasıl geçti gitti o yıllar bu kadar çabuk” diye zırlarsam ağzımı kırın yazmışım. Kırın arkadaş. Nasıl geçti o yıllar bu kadar çabuk yaa. ?

Güzel günlere büyüsünler inşallah cümlesiyle birlikte. Hep neşeyle, sevinçle… Hep güzel anılar kalsın inşallah geride.

20 yorum

  1. Çok duygulandım ya… 6 yaşındaki aşırı hassas yeğenim kendi bebeklik fotoğraflarına bakıp duygulanıyor, gözleri doluyor. Bazen de durup dururken “ben 3 yaşımı özledim, 4 yaşımı özledim” filan diyor. Seninkiler zamanla daha barışıklar demek :))

  2. Burnum sızladı okurken.Ne şanslısınızki böyle evlatlar ve arşiviniz var.Hayat bazen insana öyle şeylerle karşısına çıkıyor ki o zaman bırakın not almayı,fotağraf çekmeyi bakıpta tatlılıklarını fark edemiyoruz edemiyorum.Rabbim bugünlerimizi aratmasın Gelin damat olduklarını,torunlarınızın maceralarını nice 500,1000,1500.yazılarla okuyalım hepberaber inş.Yalnııız bizi yazı bekleyen gözlerle bırakmayın;)
    Muhabbetlerimle…

  3. Ben de anneniz gibi olacağım sanırım şimdiden unutuyorum hiç unutmayacağım dediğim şeyleri bile
    ?neyse ki sizin yazıları okuyunca hatırlıyorum benzer yaşlarda aynı şeyleri yaşıyoruz bazen ?

    1. Hiç olmadı benimkileri yutturursun sen söyle yapmıştın diye 😉 aynı modeller nasıl olsa 😉

      1. Aslında tutuyor çoğu şey mesela oğlum da iki dakika ya bi meme istediği zamanlar kızıyorum diye kaş göz işareti yaparak isterdi siz yazınca aa emir de öyle yapıyordu dedim kendi kendime ona çok güler şimdi anlatinca .Maşallah gözlem yeteneği mi desem yazma yeteneği mi desem farklı bir yeteneğiniz inşallah çok güzel anılar biriktirirsiniz birlikte ☺

  4. Maşallah tebrik ederim nice beş yüzlere.. Tabi blogu hatmetmiş biri olarak kendimi de tebrik ediyorum bu durumda ☺
    Oğlum iki yaş civarındayken başlamıştım okumaya, ama ne okuma.. Gün içinde önemli bir mesaiydi adeta. Oğlum öğle uykusundan uyandığında beni bilgisayar başında kikirdiyor görürdü. “Anne niye gülüyorsun?” “Çok komik oğlum” “Kim komik?” (Hmm nasıl izah edeyim? Biberondan süt fışkırtan oğlanı gösterirdim) “Bak bu komik” “Hayır ben komiğim!” “A tabi ki sen komiksin oğlum” ☺ Defalarca geçmiştir bu diyalog. Hey gidi günler, oğlan beş yaşında şimdi, yazılar seyrek çıkıyor, rutinimiz değişiyor. Hayırlı günleriniz olsun..

    1. Çok teşekkür ederim emine. 🙂 Öpüyorum abiyi de. Nice seneler birlikte büyütürüz inşallah.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.