Eylül ayı bambaşka bir ay benim için. Millet yeni yıla giriyor diye Ocak’ta sevinir, benim için yeni yıl uzun zamandır Eylül demek. Herhalde çocukları okula postaladığımdan. 😀 Dile kolay, en azından altı saatlik bir zaman diliminde insanın “Annecim, bana şimdiye kadar hiç duymadığım, kendi çocukluğundan da olur, kafandan attığın da olur, ya da başkasının çocukluğundan da olur, eğlenceli, maceralı ya da en azından ilgi çekici bir hikâye anlatır mısın?” siparişi gelmeden kendi başına vakit geçirme şansının olması ne muhteşem şey! 😁
Eylül ayı, kafayı dinleme garantisinin yanında yeni yayın dönemi heyecanı da demek benim için. Malumunuz, yaz aylarında kitap basım işleri pek yavaşlıyor. Gerçi çok zamandır yaza kışa bakmaksızın basım işleri yavaş memlekette. En son 38. doğum günümde, hatırlarsanız “40 yaşına varmadan ünlü ve zengin bir yazar olmazsam bu işi bırakıp mefruşat kursuna yazılacağım” demiştim. Ay dilimi eşek arısı soksun, ben bunu diyeli olmadık şey kalmadı memlekette. 🤦♀️