Hani bir atasözü vardır ya “Ev alma komşu al” diye. Bana açıkçası pek saçma gelirdi. Komşu olsa ne olmasa ne diye düşünürdüm. Bebelerden önce evde çalışıyordum. Komşu demek aniden zil çalması demek. Tam işe konsantre olursun zırrrrr. Eee? “Şey müsaitsen bi beş dakika gireyim.” Müsait değilim diyemezsin. Şayet dersen komşuya borçlanmış olursun. Bir gün de senin çağırman lazım. O da böyle çat kapı olmaz. İlle hazırlık yapılacak. Hem evi de temizlemek lazım. Püf! Zor iş. En iyisi buyurun demek. Komşu beş dakika diye girer ama o beş dakikalar da uzar da uzar. Beş saatten önce kurtulabilirsen oh ne âlâ. Bu da işine ek stres olarak yansır. Hele senin çocuğun yoksa ve komşunun yanında bir de bebesi varsa stresten yanaklarının içini ısırırsın. Bir gözün saatte, öteki gözün bebenin üzerinde olur, nereyi dökecek, neyi kıracak diye bakar durursun. O yüzden açıkçası pek kimseyle görüşmemeyi tercih ediyordum. Canım sıkılınca, işim de olmayınca, atlayıp arkadaşlarıma falan gidiyordum. Ama bebelerden sonra hayatımda elbette bu da değişti. Artık eve tıkılı yaşıyorum. Şimdi biri kapıyı çalsa da, bir beş dakika uğrasa diye kulağım kapıda. Hele gelenin yanında bebesi olursa, benim bebeleri oyalarsa aman ne mutlu oluyorum. Şükür bebelerden hemen önce yeni de bir yere taşındım. Buradaki insanlar eski nemrut halimi görmediler. Üstelik süper de komşularım var. Onlardan yola çıkarak bugün sizlere bebeliler için mükemmel komşu tipinden söz etmek istiyorum: