Ben çok çabuk üşüyen bir insanım. Ayağım terliksiz yere basamam. Allah etmeye, ayağım donar valla. Taşa desen hayatta oturamam. Rüzgârda hemen sırtım tutulur. Evde cereyanda kalsam hapşırmaya başlarım. E ben böyle olunca çocukları da kendim gibi giydiriyorum haliyle. Şu havalarda sokağa çıkarken yanıma çocuklar için bir kapşonlu hırka, bir uzun kollu penye, bir de yelek alıyorum fazladan. E malum, havalar belirsiz. Ne terlesinler ne üşüsünler. Kısa kollu ile çıkıyoruz. Ooo bakıyorum hava serin, hemen uzun penyelerini takıyorum üzerlerine. Güneşe çıkıyoruz, baktım terleyecekler, soyuyorum bebeleri geri. Gölgeye gidiyoruz yeleği takıyorum sırtlarına. Biraz sonra rüzgâr esiyor, hava serinliyor, yeleği çıkarıp hırkayı giydiriyorum. Akşama doğru hava iyice acıyor, bu sefer hırkanın üzerine de yelek takıyorum. Tabi bu kadar teçhizatı yanıma alınca bohçacı karı gibi geziyorum dışarıda. İşin acı yanı benim sıcağa soğuğa bu kadar hassas olmama, bebeler hasta olmasınlar diye ne giydireceğimi şaşırmama rağmen yine de beğendiremiyorum kendimi yurdum teyzelerine. İlla da üşütmüş oluyorum çocukları, illa da benim hasta eden!