Yıllar önce yeni evli bir arkadaşımın evine oturmaya gitmiştik. Bilmem kaç kız. Konu döndü dolaştı – e tabi ki de – kaynana çekiştirmesine geldi.
Yeni evli arkadaş pek bir muzdaripti kaynanasından. Yok şöyle etti, yok böyle etti, şunu dedi de bunu dedi de… anlatıp duruyordu. Hepimiz de yeni evliyiz. Sözü geçen kaynanaya karşı güçlerimizi birleştirdik, bıdır bıdır akıl veriyoruz, kadını kınıyoruz filan.
Bir arkadaşımız vardı. Kırk günlük bir oğlu vardı. (Ne işi vardıysa kırk günlük bebeyle gezmede.) Durdu duramadı dedi ki: “Arkadaşlar bir oğlan anası olarak konuşuyorum, bence çok haksızlık ediyorsunuz kadıncağıza!”
İlk önce herkes sustu, sonra bir kahkaha tufanı koptu. Amma gülmüştük ha kırk günde kaynanalık damarı pörtleyen arkadaşımıza. Bundan fena kaynana olur şimdiden başladı falan diye dalga geçmiştik.
Oyyyy oyyy, tabi o zamanlar bilemezdim, kaynanalık damarının kadın anatomisinin olmazsa olmaz bir parçası olduğunu. Yeni öğrendim, fena öğrendim!