Enkaz kaldırma çalışmaları

Bugün biraz da kendimi anlatayım. Hep bebeler, hep bebeler, nereye kadar? 😉

Okulun açılmasıyla kitap yazma işime hızlı bir dönüş yaptım. Rüya Maceraları’nın ikinci kitabı Rüya Tuzağı‘nı yazmıştım en son. Rüya Maceralarına devam edeceğim inşallah. Şimdilik yeni bir serinin ilk kitabını yazdım. Çok eğlenceli. Yani ben böyle düşünüyorum. Editörüm canım bacıma gönderdim. Henüz cevap gelmedi. Heyecanla bekliyorum.

Kitabı aslında Kasım’ın ortasında teslim etmem gerekiyordu. Ama yeniden ilkokula alışma süreci, karanlık havalar, bitmeyen acı gündemlerden kaynaklanan depresif ruh halim, aniden çıkan işler güçler derken sarktı biraz. Daha iki gün önce teslim edebildim dosyayı.

Bir kitabın sonuna geldiğimde özellikle zorlanıyorum. Şöyle bir yazma şeklim var: Bir metni yazarken her seferinde kaldığım yerden yazmaya devam etmek yerine en baştan yazdığım her şeyi okuyarak, değiştirerek, düzelterek…. taa kaldığım yere kadar geliyorum, sonra yazmaya devam ediyorum. Hani Temel’in bir fıkrası var: Asfalta çizgi çekme görevi vermişler. Birinci gün 15 km çekmiş, ikinci gün 10 km, 3. gün 5 kilometre… Demişler ki çok iyi çekiyordun niye bu kadar azaldı üç günde. “Ne yapayım,” demiş, “her gün boya kovasından biraz daha uzaklaşıyorum.” 😉 Hah işte benim mantık. Her gün yazacağım kısma biraz daha uzaklaştığım için bir türlü bitiremiyorum. 😉

Tabi işimin bitmemesi eve de yansıyor. Sadece çocuklar okuldan gelene kadar çalışıyorum ama çok yoğunlaştığım için onlar geldiğinde başım çok ağrıyor oluyor. Bu arada ev de sabah yataktan kalktığımız haliyle duruyor tabi ki. Acilen yiyecek bir şeyler hazırlamaya çalışıyorum çocuklara. Onlar yerken ben biraz sağı solu topluyorum. En acil ne varsa işte. Sonra da meşhur ödav derdimiz başlıyor zaten. İkizlerin ayrı sınıfta olmasının en büyük zorluğu ödevlerin farklı olması. İki ayrı okunacak metin, dikte ettirilecek metin, çalıştırılacak konular…

Birini okuturken ötekini yazdırıyor, sonra yer değiştiriyorum, ilkine dikte yaptırıp ötekini okutuyorum. Geçen ödevler çatıştı, birini bir yanıma alıp okuttum, ötekini öbür yanıma. Böyle olunca çocukların da kafası karışıyor tabi, benim kafamsa kafalıktan çıkıyor. Önce birini sonra birini yapsam bitmiyor o ödev hiç. Bu şekilde de iki üç saati rahat buluyor ödev yapmamız.

Ödev bittikten sonra kafamı dik tutmakta zorlanıyorum. Zor bela akşam yemeğini hazırlıyorum. Başımın ağrısından akşam yemeğine bile katılamıyorum. Sabah altıda kalkmışım tabi. Dokuzda nalları dikiyorum.

Hal böyle olunca ev işleri hep üstün körü yapılıyor. Tabi böyle bir ortamda yaşamaktan memnun değilim. Sandığınızın aksine pasağı hiç sevmem ıyyy.  İş bitse de şu eve bir girişsem diye bekliyorum.

Bu arada Marie Kondo’nun kitabını aldım bacımdan. Derle, topla, rahatla. Pratikte temizlik yapamıyorum, teoride bari yapayım dedim. Okudukça evi toplayıp çöp bidonuna basma isteği depreşti.

Dosyayı gönderdiğim an evin başına geçtim. Ben bu sürece enkaz kaldırma süreci diyorum. Her kitap sonrası yaşıyorum bunu. Ya Allah bismilllah deyip eve saldırdım. Sepet sepet ütülerle işe başladım. Sonra buzdolabına giriştim. Nefret ediyordum nicedir. Dolabı söküp duşa soktum! Mümkün olsa kasasını da taşıyacaktım ha. Öyle bir hırs. Çamaşırlara ne zamandır ellememiştim. Hatta oğlan en son kızın dantelli atletiyle okula gitmişti. :/ Bulaşıklar, mutfak dolapları, vestiyer, banyo… Maria bacımdan öğrendiğim gibi toplayıp toplayıp evden çıkarıyorum elime ne geçerse. Yakında bebeleri de paketleyip atabilirim. 😉

Bu kadar işin arasında kendime bakmayı da ihmal etmedim tabi. Geçen saçımı yıkadım, taradım. 😉 Oğlan “Annecim peruk mu taktın?” dedi. 😉

Bu arada her şey birikir de blog yazıları birikmez mi? En kısa zamanda onları da halledeceğim inşallah. 😉

12 yorum

  1. Hayırlı olsun yeni kitabınız yazınızı Okur okumaz Marie Kondonun kitabına baktım hemen umarım işime yarar çok ihtiyacım var:))
    ha birde benim oğlumda saçımı tarayınca üstüme özen gösterince çok güzel olmuşsun anne demiyor mu üzüleyim mi sevineyim mi bilemiyorum?

  2. yazılarınızı bir süredir takip ediyorum keyifle, bu çok yakın geldi, aslında şu an çalışıyor olmalıyım ama dayanamadım yazayım dedim. çevirmenim, çocuklar (biri 1. sınıf diğeri anasınıfında) okuldayken evde çalışıyorum. şu an karşımda yemek masası, üstünde kahvaltıdan kalanlar, ilaçlar, burun silmekte kullandığımız tuvalet kağıdı rulosu; altında beslenme kaplarından birinin kapağı, bir çocuk terliği (tek), bir kozalak ve bir ceviz görünüyor. koltukların üzerinde çekmecelere girmeye vakit bulamamış kıyafetler var. çocuklara oyuncaklarınızı toplayın ben toplarsam kaldırırım, bulamazsınız diyorum, madem öyle onlar da geçen gün mandal sepetini toplayıp kaldırmışlar, pek eğlenerek bizim de hakkımız var dediler… kolay gelsin!

    1. zeynepciiim, ben de şu anda karşıdaki kanepede olanları sayayım: silgi, sokak çantam, takke, kağıt tomarları, oyuncak mısır, üçlü priz, kalemtraş, saç bandı, sözlük, üç adet benim iki adet bebelerin kitabı, abaküs, makas, terlik teki. 😉 evin kalanını hayal gücüne bırakıyorum.
      aynı şartlarda çalışan birini gördüğüme çok sevindim. 😉 kolaylıklar dilerim.

  3. Henüz ben okuma fırsatı bulamadım dokuz yaş üstü çocuğum olmadığı için almamıştık. Ama 10 yaş bir tanıdığımız Rüya Postacısı’nı çok beğenmiş hemen okuyup bitirmiş Selcen abla. Ben de ondan alıp okumayı düşünüyorum:)

  4. bende bos zamanlarimda uyumasam iyi isler yapicam da uykuma yenik dusuyorum. allahtan misafir falan geliyorda evi temizliyorum.

  5. bunu daha önce sormuş muydum hatırlayamadım.maddi durumu bilmemekle birlikte ayda bir bile birini temizliğe çağırsan çok farkediyor.eşin geç geliyormuş yardım edemiyormuş, başka bir yardımcı bulmak iyi olabilir.

  6. o konuda haklısın ben de kadın gelmeden önce 3 saat o hale getirmeye uğraşıyorum keşke biri de bana para verse bu efor için:)

secce için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.