Çocuk büyütmek zor iş. Hele yaşları yakın, birden fazla çocuk çok zor iş! Sürekli mailler alıyorum annelerden. Ağlayan mailler.
“Dayanamıyorum artık, dövdüm!” diyor. Ya da “Bas bas bağırıyorum, sonra oturup ağlıyorum.” / “Çocuğum beni görünce korkup siniyor, onu öyle görmek içimi parçalıyor!” / “Yorgunluktan sütüm olmuyor, perişanım!” / “Evimin halini gör, pisliğimizde boğulacağız!” … diyen. Daha neler neler.
Hepsi de o kadar tanıdık geliyor ki bana. Bakmayın şimdi bazen fazla uyumaktan yüzümün şiştiğine ya da çocuklarımla eğlenebildiğime ya da bir insan geldiğinde içeri alabilecek bir odam olduğuna. Şunun şurasında kaç gün oldu kafamı duvarlara vurarak ağlamayı bırakalı? Yorgunluktan gece boyunca tik tik bacaklarımın atmasının durması? Deliler gibi bağırmam, oturup saatlerce ağlamam, çocukları kulaklarından tutup kafalarını tokuşturmamak için kendimi odaya kilitlemem, cinnet geçireceğim diye kendimden korkmam, evimin çarşamba pazarını aratması… daha kaç gün oldu o korkunç günler geçeli?
Her okuduğum yardım isteyen maille o günlere dönüyorum, nefesim tıkanıyor. Allah o günleri aratmasın.
Tek verebildiğim teselli “Geçecek bu günler” tesellisi. Ben de yaşadım, hepimiz yaşadık. Geçiyor geçmesine de en az hasarla atlatabilmek önemli. Kafayı çizmeden, bebeleri de manyak etmeden, dönüp geçmişe baktığımızda vicdanımızı dağlamadan atlatabilmek önemli.
Bu bölümde naçizane bir şeyler söylemek istiyorum şu anda o buhranlı dönemlerde olanlara. Konuyla ilgili kendi tecrübelerinizi yorumlara yazarsanız birlikte ufkumuzu genişletiriz. Belki bir çıkış yolu olur birileri için. Birilerinin hayatını kolaylaştırır, bir dua alırız bilmediğimiz yerlerden.
İlk söylemek istediğim bağırmakla ilgili.
Gelen mesajların bir yerinde hep “Tutamıyorum kendimi! Deliler gibi bağırıyorum! Çocuk siniyor. Onu öyle görmek beni çok üzüyor, ama elimde değil!” cümleleri geçiyor.
Anlıyorum, çok iyi anlıyorum. Ben de çok bağırdım ne yazık ki. Kendimi rahatlattığımı düşünüyordum. İçim de çok rahattı açıkçası. Bağırıyorsun, sinirini atıyorsun, hayata devam ediyorsun, biraz sonra tekrar bağırıyorsun, yine sinirini atıyorsun, hayata devam ediyorsun, biraz sonra…
Evet, bunun bir kısır döngü olduğunu fark ettim. Bağırıyorsun, sonra tekrar bağırıyorsun, sonra tekrar… Bağırman bir sonraki bağrışı tetikliyor. Çünkü her bağırtıyla birlikte hem kendinin hem de çocuklarının sinirlerini bozuyorsun. Siniri bozulanlar daha çok sinir bozucu hale geliyor, ve yine bağırıyorsun, bu sefer daha da gür. Ve daha çok bozuluyor sinirler…. Daha çok bağırman gerekecek bir sonraki sefere. Üç gün boğazımın ağrıdığını bilirim yırtınmaktan yaa.
İşin daha da kötüsü -biz o seviyeye çıkmadık çok şükür ama gayet yakinen biliyorum- bir süre sonra bağırmak da çocuğu kesmiyor. Çocuk duyarsızlaşıyor bağırmana. Bu sefer çocuğu durdurmak için ya hoparlörle bağıracaksın, yer gök inleyecek, ya da döveceksin. Bir süre sonra dövme de kesmeyecek tabi…
Feysbukumu takip edenler hatırlayacaktır, geçen yaz bir gün niyet ettim Allah rızası için çocuklara bağırmamaya. “Sabrımı sen ver Allah’ım” dedim. Kaç dakika dayanacağım diye merak ediyordum. Bir saat bağırmadım. Hayret. Sonra bir saat daha. Daha da hayret! Ve bir saat daha…
İnanılmaz bir şekilde o gün bağırmadan yatağa girdim. Ertesi gün yine bağırmamaya niyetle başladım güne. Hiç mi yaramazlık yapmadılar? Yaptılar elbet. Kavga da ettiler, saçımı da çektiler, yediklerini de tükürdüler… Ama ben bağırmadım. Kah derin derin nefes aldım, kah kocaman bir yutkunmayla çığlığımı yuttum, kah ya sabır çektim, kah parmağımı ısırdım… Ama bağırmadım. Bağırma isteği bir kaç saniye içinde geçiyor zaten. O kısacık zamanı atlattık mı tamam. Ben bağırmayınca çocuklar da sakinleşti, bağıracak bir şey kalmadı ortada desem inanır mısınız? Bir süre sonra bağırmaya bağırmaya ne benim bağırasım kaldı, ne çocuklar bağıracak bir şey yaptı. Pamuk olduk ailecek, pamuk pamuk!
Hoş, beşinci günün sonunda, şehirler arası yolda kızımın bir inek yalağından su içtiğini görmemle ciiyaaak ciiyaaak bağırarak orucu çok fena bozdum ama hemen tövbe ettim. 😉
Kısacası, iki bebeyle damdan düşmüş Secce Bacı olarak ilk tavsiyem bağırmama orucu. Niyet edin anacım, Allah rızası için çocuklarınıza bağırmamaya, sabrını dileyin Allah’tan, görün bakın ailece ne kadar rahatlayacaksınız. Çok çok dayanamıyorsanız, gidin odanıza, ağzınıza yastığınızı kapatın, bağırın. Ama çocuğa bağırmayın.
Biliyorum imkansız gözüküyor. Ama değil. Ben bile yaptım ayol. Siz mi yapamayacaksınız?
Haydi bakalım, niyet bizden, sabır Allah’tan.
Gözlerim doldu okurken secce inanır mısın? Yazılarını okumaya başladığımda hamileydim, oğlan iki yaşında, hala okuyorum, her seferinde kendimi sorgulayacak bir şey buluyorum, ama bu fazla olmuş:) bu akşam aynı oruca niyet ettim. Sadece şki yaş sendromunda olan normal bir çocuğum var ama gün içinde o kadar bağırıyorum ki çocuk dşle geldi, bağırma bana anne korktum dedi:( halim perişan tabi. Evin duvarlarına “o sadece 2 yaşında”, “kucağına aldığın ilk günü hatırla”, “korktum anne dedi” gibi yürek paralayıcı yazılar asmayı düşünüyorum. Olur da kontrolü kaybedersem gözüme çarpsınlar:) niyet ettim allah rızası, çocuğun ruh sağlığı için bağırmamaya, amiin.
vaay mervecim çok teşekkür ederim. ne kadar uzun zamandır birlikteymişiz. 🙂
allah sabrını versin. en zoru niyet, gerisi kolay. öpüyorum
secce can seni tanıdığımda çocuklarımız 2 yaşındaydı. her okuduğumda sana dua halime şükrettim. atlattın geçti hayırlısıyla. geçmiş olsun. darısı çekenlerin başına
ayy canım. çok teşekkür ederim.
Oglani ayagima yatirdim sallarken yazina basladim. Yazinin ortasina kadar ciyak ciyak bagirdim sus uyu diye yazinin sonlarına doğru tamam anneciğim haklisin uyu sabah konusuruz gibi sakin bir ses tonuyla sakin cümleler kurdum. Hakkimizda hayirlisi bakalim sabah unutmam inşallah niyetimi 🙂
🙂 oglanı uyut, iyi bir sahur yap, unutmazsın 😉
sabah da tekrar hatırlatacağım zaten 🙂
Bende seni kesfetdigimde ilk oglum 4 aylikti simdi 28 aylik oldu ikinci oglumsa 4 aylik. Cok uslu cok sakin gecen bir bebekligin ardindan sonuna kadar 2 yas sendromu yasayan ve acayip bebegi kiskanan ogluma ben de surekli bagiriyorum 🙁 ve tabi her anne gibi vicdan azaplarina kaliyorum sonrada. Bu arada tr de yasamiyorum dogumu tr de yaptim biraz kaldim ailemle sonra annemi de aldim geldim yasadigim ulke qatara yani daha bunlar iyi gunlerim 2 gun sonra tr te donuyor annem coook yogun calisan bir es bir bebek ve 2 yasindaki abimizle bakalim nasil hayatta kalicaz bende sadece rabbimden yardim diliyorum bilalimi ve alimi kirmadan hirpalanmadan iyi bi anne olarak yetistirebilmeyi.
Mevla yardim ede hepimize
dizi yazım devam ediyor. kendin için birşeyler bulabileceğine inanıyorum. allah kolaylıklar versin.
yazı dizin olmasın o. yoksa dizini mi yazıosun :p :* galp galp
:)) ne diyon yav?
dizinde bi şey yazıyo demiş. Bi eğil bak
dizi yazın devam ediomuş ya ondan bahsediom 😉
hea uu uzun bir dizi. on bölüm net kafamda. bakalım, zaman ne gösterir
benimde musab bilalim 2 yaşındayken abi oldu.ilk 6 ay kayınvaldeydik ve hayat çok güzeldi nezaman biz çekirdek aile olduk bilalle çok ilgilenmeme rağmen musab bilal ömeri kıskanmaya,hırpalamaya bende musab bilale bağırmaya başladım 3 ay sürdü sonucunda musab bilal tırnak yemeye ve anne beni çok sev demeye başladı.ben salya sümük çok şükür şimdi herşey yoluna girmeye başladı tırnak yeme dışında sevgiyle bunuda atlatıcaz inş.hamileliğimden beri adem güneşi takip ediyorum eşimle hergün dinliyoruz ve pamuk gibi oluyoruz tavsiye ederim hatta ben bi ara bütün gün dinliyordum sakinleştirici niyetine.
Cok guzel bir yazi. Ellerine saglik Selcencim. Ben simdiden niyete basliyorum. Mayista bebegim aramiza katilinca tecrubeli bagirmayan anne olacagim insallah.. Tipki oruc gibi, ilk gunu zar zor bitirip, bayramda yemek yediginde tuhafina gitmesi gibi bisey..
oy hadi maşallah 😉
Iyikide niyet ettim yani. Bu oruca niyet ettigimden beri okadar cok bagirip cagirdim ki, beni goren”hastamisin? Sesin kisilmis”diyor:-) 🙂 dun gece bagirmaktan ses tellerim yirtildi neredeyse:-) ama sabreden dervis muradina ermis…
:)))))))))))))))
Kızım 27 aylık secce hanım.Toplasanız 5-6 kere kızmışımdır.Lakin kendimi kaybedecek kadar değil.Ama inanın o kadar üzüldüm ki kızmalarımdan dolayı uyuyamadığım zamanlar oldu.Genelde sinirimi bağırarak değil derin nefes alıp la havle çekerek yatıştırıyorum.Kızdığım zamanlarda en az 2 gün trip atıyor sıpa.Öpmez,kucağıma gelmez.Çok mu çok nazlıyız efenim:)
oy maşallah 😉
ben tam 15 ocaktan beri kızıma sesimi hiç yükseltmedim!!! hani alkışlar 🙂 öyle çok bağıran çağıran bir anne değildim zaten ama o gün yaşadığımız bir olaydan sonra dedim ki ‘hiçbirşey bu çocuktan kıymetli değil!! sen onu yıllarca bekledin!! haddini bil!!’ ve o gün bugündür evde sükunet hakim… işin garibi ben sükunete erince restleşmeler, dikleşmeler de bitti… kesinlikle biraz sabır herşeyi çözüyor… ama yaşları küçük demeyin karşınıza alıp aldığınız kararı ve bu kararın devamlılığı konusunda ondan beklediklerinizi de anlatın bence… hadi işallah 🙂
oooo maşallah.
Seni tanıdığımda oğlum karnımda 6 aylıktı şimdi 33 aylık. Eşimle evlendiğimde çok daha büyük bi şehirde ve çalışan bir bayandım. 6 aylık hamileyken çok daha küçük bir şehre eşimin aile apartmanına taşınmak zorunda kaldık. Ailemden uzakta işsiz evde kayınvalide, bekar annemle yaşıt bi görümce, hapiste bir kaynım, kaynımın karısı 2 tane çocuğu ve başka bir şehirde başka bir kadınla yaşayan uçkur meraklısı bir kayınpeder hepsinin maddi ve manevi Sorumluluğu eşimdr olarak tam 3 sene yaşadım. Eşimden şiddet gördüm en sonunda aldatıldım. Bu durumda bütün sinirimi oğlumdan çıkardım. 2.5 yaşına kadar hiç konuşmadı. 3 ay önce boşandım dayanamadım. 3 aydır oğlum bülbül gibi şakıyor. Annem bana bağırmıyor diyor. Kimse oğlumdan Kıymetli değilmiş bunu anladım. Ama Oğlumu mahvettim. Bunları benim kadar kötü olmayan ama çocuğuna bağıran annelere belki ders olur diye yazdım. Sakin sakin sakın bağırmayın onlar anlıyor.
fatmacım, çocuklar çok çabuk toparlar, mahvettim falan diye düşünme. yaşanmış ne varsa üzerine sünger çek. tekrar konusunu kendine bile açma. bundan sonrasına bak. allah inşallah bundan sonrasını gönlündekinden de güzel eder.
Yorumunu şimdi gördüm o kadar sıkıntılı bi zamanda yazdın ki, çok mutlu ettim beni. Allah inşallah seninde benimde çocuklarımızı çok mutlu eder. Iyi insanlar olsunlar yeter, Allah iyi insanlarla karşılaştırsın yeter..
amin cümlemizinkini inşallah
Valla, içindeyken çok faydası oluyor mu bilemem ama öncelikle 5 yaş civarı oğlan babası olarak ben de ev sahibamız Secce Bacı’yı teyit etmiş olayım. Çocuk/bebek büyüdükçe gitgide kolaylaşacak ve hele de bıcır bıcır konuşmaya başladıktan sonra çok daha zevkli hale gelecek. Geçecek yani bu zor günler, günü gününe bazen dakika bazında geçip bitmek bilmeseler de.
Bağırmak konusunda da oruç işini beceremeyeceklere veya becerene kadar hasarı azaltmak için naçizane tavsiyelerim:
* Bağırdığınız peki tamam ama sonra muhakkak bir muhasebesini yapın artık sakin olduğunuz uygun bir zamanda. Mesela çocuğunuz gece uykusundayken bir taraftan onu seyredin, bir taraftan gün içindeki bağırmalarınızı, kızmalarınızı olduysa fiziksel şiddeti bir hatırlayın. Bu çok ideal bir zaman çünkü uyuyan bir çocuğun masumiyetine, güzelliğine denk şey nadir bulunur ve artık günün keşmekeşi, meydan savaşı geride kaldığından muhtemelen daha net ve sakin düşünebilirsiniz.
* O anda bir döküm yaptığınızda yavrucağı üzmeye değmediğini, Secce Bacı’nın dediği gibi aslında pek de işe yaramadığını görmek daha kolay. Bunu farkettikçe de daha az bağırmak veya oruca başlamak daha mümkün olacak.
* Ayrıca iş burada da kalmasın, bilhassa şiddetli bir vaka yaşanmışsa muhakkak bir gün sonra çocuğunuzdan özür dileyin sarılarak. Bir gıdım bile anlayacak yaştaysa niye kızdığınızı anlatın sakince. Zaten muhasebe sırasında muhtemelen farkedeceksiniz ki bağırmanız çocuğunuzun yaptığı yalaktan su içmek gibi ekstra bişeyden ziyade daha çok sizin içinizde bulunduğunuz durumla alakalıydı. Yani çocuk belki aynı şeyi birgün önce de yapmıştı ama bağırmadan halledebildiniz. O gün bağırdınız çünkü ektra yorgundunuz şu şu sebeble veya şu şu sebeple moraliniz bozuktu veya hatta aslında falancaya kızmıştınız ama kızgınlığınızı ondan çıkardınız. Şu şu kısımlarını ne kadar anlayacağını çok da takmadan ama sadeleştirerek çocuğunuza anlatın özür dilerken. Dürüst olun, ona kızma sebebiniz az önce eşinize kızmış olmanız olsa bile bence bunu söyleyin. Kızmak hayatın parçası.
* Bu özür dileme seansını bilhassa kritik neredeyse zorunlu hale geldiği durumlar fiziksel şiddet (illa dövme anlaşılmasın, misal giysilerini haşin bir şekilde, canının acıyacağını takmadan ve hatta kastederek çıkarmak, ağzına bişeyleri zorla tıkıvermek) ve psikolojik şiddet. İkincisi daha da beter, bağırdığınız zaman dedikleriniz bunu doğurmuş olabilir. Kızgınlıkla mesela çabuk arabaya binmezse onu oracıkta bırakıp gideceğinizi veya havuzdaki kirli suyla oynamaya devam ederse onu havuza atacağınızı veya çok daha beterlerini (çekip gideceğim birgün bu evden, keşke seni doğurmasaydım) söylemiş olabilirsiniz. Kızgınlık sırasında ağzınızdan çıkanı kulağınız duymamış olabilir ama bahsettiğim muhasebeyi yaparsanız bu tip vahim ifadeleri yakalayacak, çocuğunuzun o andaki yüzü gözünüzün önüne gelip vicdanınız sızlayacaktır. Siz biliyorsunuz elbet onu asla bırakıp gitmeyeceğinizi veya havuza atmayacağınızı veya bir başka büyük de kızgınlıkla söylendiğinden ciddiye almayacaktır böyle lafları ama çocuğun görüş açısından gayet de ciddiye alınası ve ciddi hasar verici laflar bunlar. Onlar bu dünyanın nasıl işlediğini yeni yeni öğreniyor, kavrıyorlar. Herşey aksini öğrenene kadar mümkün ve hayatın parçası olabilir. Özür dilerken bilhassa o lafı kızgınlıkla söylediğinizi ve asla böyle birşey yapmayacağınızı vurgulamak lazım. Bu şekilde kanlı canlı özür dilemek sizin için de iyi olacaktır, artık bağırsanız bile refleks olarak ağzınızdan çıkanların niteliğine dikkat edeceksiniz.
* En güzeli bağırmama orucunu becerebilmek tabii ama hayat şartları, ruhsal durumlar, mizaç yüzünden bu bağırma, kızma işi sürecek gibi görünüyorsa bu son dediğim çocuğun hayatı öğrenmesiyle alakalı olarak bir ara çocuğa kızmanın mekaniğini, hayattaki yerini de anlatmak lazım. İlk adım sevmekle, kızmak arasında bağ olmadığını, kızsam bağırsam da hep seni seviyor olacağımı net bir şekilde anlatmak ve hissettirmek.
Mekaniğini de hikayeleştirerek aktarmak mümkün. Mesela bizim annenin kızgınlığı, babanın kızgınlığı, çocuğun kızgınlığı diye 3 paralel hikayemiz vardı. Hepsinde X’in kızgınlığı önce evinde oturuyor, uyuyor, oyun oynuyor filan. Sonra bişeyler oluyor kızgınlığın dikkatini çekiyor camdan bakmaya başlıyor, sonra bişeyler olmaya devam ediyor, kızgınlık kilitli kapısını açıp bakmaya başlıyor, en sonunda dayanamıyor evinden dışarı hızla koşup bir anda X’in elinden, ağzından, gözünden çıkıyor. Hepsinde de X bir süre sonra pişman oluyor, kızgınlığı evine dönüp tekrar uyuyunca kızdığı kişinin gönlünü alıyor filan. Sırasını da şöyle yapıyordum. Önce babanın kızgınlığı ev dışı bir ortamda mesela iş yerinde (gizli mesaj: hayatın her alanında, herkesin arasında kızgınlık olabilir). Kızgınlığı evinden fırlayıp geldiğinde bağırıyor, elindekileri fırlatıyor, odadan kovuyor karşısındakilere filan. Pişman olunca kızdım ama şu yüzden diye anlatıyor karşısındakilere, onlar da kızdıran davranışı niye yaptıklarını anlatıp özür diliyorlar. En sonunda baba kızdıklarına çay ısmarlıyor, oturup güzel şeylerden konuşuyorlar.
Sonra çocuğun kızgınlığı hikayesi. Bunun çocuğun gerçekten kızdığı ve anımsayabileceği, özdeşleştirebileceği bir durumdan yola çıkılıp zenginleştirilmesi iyi olur. Bizim örneğimizde çocuk kumsalda güzel güzel oynarken daha küçük bir bebek gelip çocuğun oyuncaklarından biriyle oynamaya başlıyor. Çocuk bebeğe “oynama, izin almadın ki” filan diyor ama bebek anlamayıp oynamaya devam ediyor (kızgınlığın uyanma ve dikkat kesilme safhası). Birkaç kez daha uyarıp kızgınlığı arttıktan sonra en sonunda bebeğe bağrıyor “BENİM DEDİM SANA”, elinden hızla çekip alıyor oyuncağı ve bir de itip düşürüyor (kızgınlığın ağızdan ve elden fırlaması aşaması). Zavallı bebek ağlamaya başlayınca tabii annesi koşup alıyor onu. Bebeğin ağlamasına üzülen çocuğa babası bebeklerin daha izin almayı bilmediklerini, konuşamadıklarını anlatıyor. Üzülen çocuk gidip oyuncağını bebekle paylaşıyor. Bebek tekrar mutlu oluyor, uzun uzun oynuyorlar. Bebek ayrılma vakti gelince “abi abi” deyip bir türlü ayrılmak istemiyor çocuktan, bebeğin annesi teşekkür ediyor çocuğa filan.
Bu iki hikayenin üstüne de gerçekte olmuş, çocuğu ve anneyi üzmüş bir anne kızgınlık patlamasını, aynı yapıda ama annenin niye kızdığını iyice açık ederek ve kızgınlığın yükselişini adım adım teşhir ederek anlatıyordum. Böylece hani ev içi kızgınlık vakaları arzu edilir olmasa da ev dışıyla ve çocuğun kendi kızgınlığıyla kıyaslanarak biraz daha anlaşılır, çocuk tarafından daha tolere edilebilir olmuştur diye ümit ediyorum.
Off, amma uzun yorum oldu yahu. Üstelik kuru kuru, pek ciddi akademik bu blog ölçülerine göre. Demek bu bağırma konusu benim de içimde hayli dert olmuş. Umarım birilerinin işine yarar bunca lafı okuduysa.
vaavv yazıdan beri uzun olmuş. ellerinize sağlık. kendi adıma çok faydalandım. bu arada babaları da görmek ne güzel. annesiyle birlikte güzel günlere büyütün inşallah evladınızı.
bagırmayın kızmayın yanınızda oldugu ıcın dokunabıldıgınız ıcın opebıldıgınız ıcın basına bırsey mı geldı nerde acaba demeyıp yanı basınınız da oldugu ıcın saglıklı oldugu ıcın ALLAH sıze onu yada onları verdıgı ıcın opun opun dokunun her dakıkanızı onlarla geçırın sabır çekın bu gunler su gıbı geıp gıdıyor dıdısırken anlamadan dınlemeden gelıp gıdıyor sonra sen bana burda vurmustun bana bagırmıstın dedıklerın de vıcdan azabı cekmemek ıcın bagırmayın kızmayım ve asla ama asla vurmayın sadece sevın hataları kendınızde arayın bırı bana boyle yapsa ne hıssederım dıye bır durup dusunun sımdı sız bana demesı kolay dıyorssunuz bırka sene sonra benımle aynı fıkırde olacaksınız bana boyle fıkırler veren olmadı lutfen bana kulak verın vededıklerımı yapmaya calısın 22 ve 18 yasında 2 cocuk annesı
kolay gelsin hepimize inşallah