Bir önceki yaz havada leylek gördüğümde pek sevinmiştim, oaaaa yine “Çok seyahat annecim” tarzı bir hayatım olacak. Nerelere gideceğim, nerelerden geleceğim kim bilir diye hayal kurarken hayatın acı gerçekleri şlaaaaak diye yüzüme çarptı. 👊
Evet, tüm sene seferiydim ama hiç aklıma gelmeyecek bir şekilde.🤭
Malumunuz geçen sene bizim LGS yılıydı. Çocukları son sınıftan önce dersaneye filan vermedim ki sıkılmasınlar. Benim için önemli olan o senenin derslerinden bir eksikliklerinin kalmamasıydı. Sonuçta LGS son sınıf müfredatı sadece. Önceki konulardan eksikleri olmasın da son sene elbet teste de alışılır, hızlandırma da yapılır. Nihayetinde uğraştırıcı, sıkıntılı bir süreç. İki sene yüksek performans gösterebilmek çok zor. O yüzden kontrollü bir şekilde olabildiğince serbest kaldılar ki dersten bıkmasınlar.
Sekizinci sınıfta kızımın okulunda güzel bir LGS çalışma programı vardı. O, ona devam edecekti. Kardeşi için de dersane aramaya başladım. Eve yakın istiyordum. Okuldan gelsin, yemeğini yesin, gitsin. Yakındakiler ya çok uyduruktu ya çok pahalı. En son okulunun yakınında bir yere verdim. Okuldan çıksın, gitsin, eve işi bitmiş olarak gelsin. E o da iyi.
Oğlanı dersaneye verince, kız da dedi ki ben de dersane isterim. E şimdi 20 sene sonra terapist koltuğuna oturup vay kardeşimi verdiler, beni vermediler, ben bedava gittim, ona para döktüler demesin. Onu da verdik.😒
İşin pis yanı, onun okul dersaneye uzak. Bu durumda benim alıp bırakmam lazım.
Zaten sabahları da okula ben bırakıyordum. Çıkışta da çıkacağım, kızı alıp dersaneye bırakacağım. Sonra dersane çıkışı hep bir çocukları alıp döneceğim.
Bir de babamız var aynı yönde işe giden. O da işin içine girince yeni algoritma şöyle oldu: Sabah babayı al, bebeleri al, birinci bebeyi at, babayı at, ikinci bebeyi at, eve dön. Öğlen çık birinci bebeyi dersaneye at, ikinci bebeyi dersanede bul ve öp. İkindide çık birinci ve ikinci bebeyi dersaneden al, eve at. Akşam çık babayı öp, şey aman al, eve at.😬
Beynim döndü yeminle. Bir seferinde kızı almaya gideceğim, yanlışlıkla oğlanın okuluna gitmişim. Kapıda ayıldım. Hay dedim kafama tüküreyim, kıza gideceğim ne oğlanı! Bu sefer de babanın işine gitmişim. Yine hamdolsun iyi buldum evin yolunu.😬
Bunun bir de sağlık, spor, etkinlik, deneme, alışveriş eklentileri de oluyor tabi. Yalan yok, tüm senemi arabanın tepesinde geçirdim. Hatta bir de yastık attım arabaya. Fırsat buldukça yatıp uyudum da.
Sene bitti çok şükür. Biraz daha devam etse, araba ile birlikte ben de perte çıkacaktım doğrusu.
Bu yorgunluktan sonra tatilde kimse beni evimden çıkartamaz diyordum ama leyleği havada görmüşüz bir kere, durulur mu evde? Bu yaz ilk kez tek başıma iki (bebemi diyeceğim ama bebe de değiller, kendi deyişleri ile) iki ergen oh my god‘ımı alıp memlekete gittim. Biri kişisel asistanım öteki seyrüsefercim olarak birlikte 2000 km’den fazla yol yaptık.🥰
Hey gidi günler dedim ya, önceden hastaneye kontrole bile iki bebek, üç yetişkin olarak gidebiliyorduk. Asla tek günde hastaneye gidemezdik bir de. Öncesi gün kızımın ambulans sesi ve oğlanın böğürüşü eşliğinde yolun yarısında olan anneme kadar gidebilir, orada bir gece mola verir, kendimize gelir, ertesi sabah devam ederdik yola. Hatta Sabiha Gökçen’e tam üç günde ulaşabilmiştik.🤪
Yıllarca söylediğim, birinin camları birinin yerleri sildiği evde kenarda oturup tivit atmak hayalimi güncelliyorum: Sırayla sürdükleri arabada arka koltuğa yan gelip yatarak İstanbul, Kayseri, Erkilet, dünyayı gezmek istiyorum. 🤭
Hak ediyorsun selcen hanımcım. Sonuçta bu günlere kolay gelmedik 😅
Hep birlikte sefamizi sürelim inşallah