Panik atak, nanik atak

Bayramdan beri seferiyim. Otobüs, tren, vapur, uçak… Maşallah vınn vınn oradan oraya gidip duruyorum. Geçen uzaya kadın ekibi gönderiliyormuş. Annem yazmış ki gider misin Secce? “E yayınevim oraya da okul programı ayarlarsa giderim,” dedim. 🙂

Şaka bi yana bunu “Leyleği havada gördüm” ile açıklayamam artık. Galiba bestseller oldum ya da leylek direk bizim eve yerleşti. Banka hesabından yakında anlarız neler döndüğünü. 😉

He bu arada, eski takipçiler bilirler, en son uçağa binemiyordum. Nasıl böyle bir değişim geçirdim?

Maşallah diyeyim, geçen seneki terapiler işe yaradı şükür; panik ve kaygı ataklarında daha sakin bir safhadayım elhamdulillah. Bir de İzzet Güllü stayla yaklaşıyorum olaylara. Kaygılandım mı? E olabilir, salla. 😉

Yani hâlâ bayılmıyorum uçağa filan binmeye, açılır açılmaz check in yapıp en az sarsıldığı söylenen kanat üzeri koltuk alıyorum. Tabi koridor tarafı. Ortada oturursam boğulacak, cam kenarında oturursam düşecek gibi oluyorum askjdghjf.

Bir de kulaklık takıp son ses açıyorum, yoksa kanattan gelen her seste yorum yapıyorum: “Vayy yoksa iniş takımları mı açılmadı… Aruuu pilot vitesi hızlı çekti de vites kolu mu kırıldıı… Amaaaann kanada daş mı düştü”… şeklinde varsayımlarla birden kendimi paralarken buluyorum. Her tuvalete kalkan için de acaba uçağı ele geçirmeye mi çalışacak terörist bakışı atıyorum. 🙂 Gördüğünüz gibi bir Secce Kuzu olmak çok zor anacım.

Neyse ne diyordum, heh bu sefer nasıl unuttuysam check in yapmakta 5 sn kadar geciktim, bir girdim ki o da ne, tüm koltuklar kapılmış, sadece arka ortada bir iki yer kalmış. Mecburen aldım ama nasıl boğulmadan gideceğim diye dertlenmeye başladım.

Şansıma uçağa bindim, uçak Dominik Havayolları mübarek. Kapadokya’ya gezmeye geliyorlar. Hay Allah, ekstra stres yüklendi mi üzerime? Normalde Anadolu uçaklarında hacı amca, hacı teyze çok olur, uçak sağ salim varsın diye okuma üfleme işini üstlenirler, ben de rahat giderim. Bu sefer son halife gibi uçakta bir başıma kalınca, tüm okuma üfleme işi de bana kaldı. Bir de orta koltuktayım, hofff.

O sırada bir adam benimle yer değiştirmek istedi. Yan tarafın cam kenarını bana teklif etti. Normalde hiç sevmem böyle son dakika değişikliklerini. Sürekli beynim kaza yapılırsa o koltukta olsam yaşayacak olup bu koltukta olduğum için ölmüşüm dramı çizer, ama sonra da belki de o koltukta olsam ölecek olup bu koltuğa geçtiğim için yaşama ihtimalimin olduğu senaryosunu getirip kafamı karıştırır, en sonunda da uçak düşerse herkes ölür diyerek hepten beni komaya sokar. Ama bu sefer tam o koltuk mu bu koltuk mu diye devinecekken, konuyu açmadan kapatıp, ne olacaksa olsun yiaa deyip, elbette buyurun diyerek adama yerimi verdim. Bam bam bam. Oh be, dünya varmış!

Geçtim cam kenarına. Okuma üfleme işlerine başladım. Kulaklığı da takıp son sesi verdim kafamın içine, beynimi susturmak için. Tam her zamanki gibi önce ne işim var uçakta muhasebesi yapacakken sakin ol Secce Kuzu, telaş edilecek bir şey yok dedim.

Epey bi yol aldık ve ben baktım gayet sakinim, çaktırmadan pencereden dışarı baktım kaçamak bir bakışla. Aa bakabiliyorum valla. Biraz daha baktım. Biraz biraz daha baktım. Daha da baktım. Aaa camdan dışarı bakabiliyorum be! 1000 m yüksekte. Viuvvv. Hatta foto bile çektim. Allah’ım inanamıyorum!

Dönüşte de eh fena değildim. Bu sefer de uzak doğulularla geldim. Bir umre aktarma uçağı iyi giderdi ama neyse okudum, üfledim, sağ selamet geldim şükür. Gece yarısı eve vardım. Pert, yatış.

Sabah Allah’tan bayram, tatil, herkes evde. Kahvaltı ettik, bir yandan kitap okuyor, bir yandan anama son yaptığım Kayseri gezisi hakkında rapor veriyordum, sallanmaya başladık. AAA DEPREM!

MAŞALLAH, MAŞALLAH, MAŞALLAH, ben nasıl sakinim. Çocuklar diyor ki yok çök kapan yapalım, yok buzdolabı yanında duralım… YALLAAAH SOKAĞA DEDİM. Biz alt katız yavrum, ne çöküp kapanması.

Elhamdulillah daha deprem bitmeden sokağa attık kendimizi, çıplak ayak başı kabak. Sonra millet döküldü. Üst katlar perişan. Bir de biz merkeze çok yakınız. Sürekli mesaj düşüyor, deprem oldu 3 km, deprem oldu 5 km…

Neyse baktık, şükür yıkım yok, takıldık sokakta. Hava da güneşli. Üstünde bina olmayan marketlerde kuyruk oldu millet. Sanırsın yemeye içmeye çıkmışız. Herkes birbirine ikram. Yani Allah kader etmesin de yarım gün olunca pek nazik olunuyor da, on gün sürecek olsa… Allah korusun.

Biraz sokakta takıldık, baktık hava soğudu, yapacak bir şey yok, eve girdik. O günden beri de iyiyim şükür. Arkadaşlarım filan hep panikte, şurada olacakmış, şöyle olacakmış. Diyorum OLABİLİR. 🙂

Bir önceki sefer hatırlarsanız Kore’den domates deneyiyle Türkiye’de deprem olacağını tahmin eden adamın açıklamaları ile arabada yatmaya filan kalkmıştım. 🙂 Normal kaygı düzeyinde yaşamak gerçekten çok güzelmiş. Allah herkese nasip etsin, benimkini de daim etsin inşallah.

 

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.