Bir yemin ettim ki dönemem!

Benim çok titiz bir arkadaşım var. Altıncı kattaki evinin camlarını silmek için camın önüne çıkması yetmiyor, pimapenlerinin dış yüzeylerini bile cifliyor!! Hem de  bu delilik öyle kırk yılda bir olmuyor. Haftalık temizlik kapsamında. Varın evin içini siz düşünün. Bu arkadaşın bir çocuğu var. Herhalde dört yaşındadır. Arkadaşım çok zor doğum yaptı. Sözde “normal” olan anormal… Okumaya devam et Bir yemin ettim ki dönemem!

Anaevi Dinlenme Tesislerinden niçin atıldım?

Dün Anaevi Dinlenme Tesislerine geldim. Anaevi Dinlenme Tesisleri bizim eve 20 km uzaklıkta. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de hatta dünyada milyonlarca şubesi var. Villasından kapıcı dairesine, cumbalısından asma katlısına bir çok türde hizmet veriyorlar. Bizim gittiğimiz üç oda bir salon, normal apartman dairesi. Konforumuz için herşey düşünülmüş: 24 saat sıcak su, 3 öğün yemek, hatta acıkana açık… Okumaya devam et Anaevi Dinlenme Tesislerinden niçin atıldım?

Çekmez olasıcaların son dönemde çektirdikleri

Benim çok tatlı bir babaannem var. Şimdiye kadar onu sevmeyen tek kişiyle karşılaşmadım. Çok hoş sohbettir bir kere. Çok da esprili. Gülmekten öldürür insanı. Acayip de hoşgörülüdür. Hayat doludur. İnsan yanında enerji dolar. Bebelerime hamileyken babaanneme benzesinler diye çok dua etmiştim. Vallahi duam kabul oldu, benzediler benzemesine de ne yazık ki yukarıda saydığım hiçbir özelliğine… Okumaya devam et Çekmez olasıcaların son dönemde çektirdikleri

Yarım kalmış bir yazı: Bebeleri uyutma çilesi 18. sezon 997. bölüm

Bakıcı gideli bugüne bugün bir ayı geçti. Hâlâ üçümüz de hayattayız elhamdülillah. Tabi birçok şey değişti hayatımızda. Evimiz sürekli savaş alanı gibi, darma duman. Yemin ediyorum bir hırsız girse, “Benden önce biri girmiş” deyip geri çıkar. Güneşin parlaması leşimizi daha çok ortaya çıkardı. Salon kanepelerimde salyangozlar kabile halinde dolaşmış gibi. Her taraf pırıl pırıl sümük.… Okumaya devam et Yarım kalmış bir yazı: Bebeleri uyutma çilesi 18. sezon 997. bölüm

Biliyorum, uzak değil o günler

Bugünlerde yine bunalımdayım. Günler birbirinin aynısı. Saatler birbirinin aynısı. Dakikalar birbirinin aynısı. Hadi sor, sor, şu saatte, şu dakikada ne yapıyorsun de! Cevap veremezsem namerdim. Her şey o kadar sıradan, o kadar aynı ki. Bazen boğulduğumu hissediyorum. Geçenlerde bir akşamdı. “Keşke yarın tatil olsaydı” dedim. Sonra da güldüm. Resmi tatil, bayram tatili, şubat tatili, adli… Okumaya devam et Biliyorum, uzak değil o günler

Kayıp Eşya Bürosu

Hani her sene i.e.t.t falan kayıp bürosundakileri satışa sunar ya. Takma dişler, paltolar, peruklar, lahanalar… Yok artık, bu da kaybedilir mi dediğin ilginç şeyler çıkar. Bebelerim olduktan sonra artık hiçbir şey için “Yok artık, bu da kaybedilir mi?” dememeye ant içtim. Hadi o insanlar belli ki otobüste, tramvayda unutmuş. Ya benim altı üstü 3 odalı… Okumaya devam et Kayıp Eşya Bürosu

Hay beni rezil kepaze eden o dilini yiyim senin

Lisede bir öğretmenimiz vardı. Pek çekinilen bir kadındı. Öyle bağırıp çağırmazdı. Çünkü gerek duymazdı. Ters ters bir baktı mı hepimiz hizaya girerdik. Güldüğünü gördüğümü hatırlamıyorum. Kimileri çok karizmatik bulurdu. Açıkçası ben korkardım! Kendisi aynı zamanda sınıf öğretmenimizdi. Bir gün tüm sınıfı kahvaltıya davet etti. Ürke tırsa, biraz da merakla gittik evine. Bir buçuk yaşlarında bir… Okumaya devam et Hay beni rezil kepaze eden o dilini yiyim senin

Doğuştan Abla

Arama motorundan ağıma düşenleri takibe devam ediyorum. Bu aralar ne hikmetse “ikizlerden hangisi büyük” diye arayan çok oluyor. Bununla ilgili bir iki paragraf yazmıştım. Özetle ikizlerin hangisi büyük olduğuyla ilgili halk arasında iki inanış mevcut: 1. Önce doğan 2. Sonra doğan. Üçüz olsa en azından emin olduğumuz bir ortanca çocuk olurdu. Ne yazık ki ikizlerde… Okumaya devam et Doğuştan Abla