Şu aralar çok nostaljik takılıyorum, farkındayım. Ayyy çocuklar büyüdü, şunu özledim, ayyy çocuklar büyüdü, bunu özledim. Bugün düşündüm de en çok neyi özledim, cevabını bulmam zor olmadı: Uyumayı! “Nalaka Secce Kuzu, bebeler küçükken hiç uyuyamıyordun ki hatta bloga koskoca bölüm bile açtın uyku gözümde tütüyorsun diye” dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım efendim. 😬
Çocuklar küçükken hiç uyuyamıyordum, doğru. Tam dalarsın biri parmağını gözüne sokar, öteki kafana basar, biri acıkır, biri sapıtır… Yani yirmi değil, epi topu iki çocuğu aynı anda büyüttüm ama ne gece doğru düzgün uyku vardı ne gündüz. Şahitsiniz, hepsini yazdım, imza, kaşe, mühür… 🚬
Ama hani o iki arada bir derede vakit bulduğumda öyle bir uyurdum ki sanki yerin yedi kat altında kış uykusuna yatmışım. Allah’ım o ne güzel bir uykuydu. Ölmüşüm de sanki üzerime toprak atılmış, öylesine dünyadan kopuk, öylesine her şeyden uzak… Bir bakarsın küt diye olduğum yerde horul horul uyuyorum. Uykuya geçiş derdi yok, ön hazırlık yok, beklemece yok, sadece bir küt…💕
Çocuklar liseli olalı sabah düzenim şöyle: Güneşten epey önce kalkıyorum. Kahvaltı hazırlıyorum, kızın beslenmesini kapıya takıyorum, bitti.
Dört nala yatağa koşuyorum. Tabi yatağa girmeyi başarmak uyumak için asla yeterli değil. Nasıl oluyor anlamıyorum ama o saatte anormal bir enerji ile yüklü oluyor ev halkı, hangır hungur gülüyor, konuşuyorlar. Tabi beni de asla pas geçmiyorlar, önümdeki bir saat boyunca sürekli didikleniyorum. Şunum nerede, bunum nerede, şuna ne oldu, buna ne oldu… Uykum kaçmasın diye gözümü açmadan sorular sorulara mmm sesini farklı tonlarında cevap veriyorum. “Bilmiyorum” diyorsam mmmmmmmmmm, “Ne biliyim bee”: mmmmmmmmmm, “Git gari başımdan bilmiyorum”: mmmmmmmmmmmmm.🙉🙊
Şanslıysam tek seferde evden çıkmayı başarıyorlar. Ama şanslı değilsem ki genellikle pek olmuyorum, daha dış kapı kapanır kapanmaz tekrar zil çalıyor. KESİN BİR ŞEY UNUTTULAR.😒
Uykum kaçmasın diye yorganımla kapıya koşuyorum. Ne unuttularsa kafalarına atıp geri yatağa koşuyorum.
Son kapı çarpılışı ile oh diyorum. Artık rahatça uyuyabilirim.🥱
AMA NE MÜMKÜN?
Arkadaş, herkes çıktı, beşikte bebek yok, işe yetişeceğim derdi yok, çat kapı teftişe gelen Rus gardiyanı kılıklı Başmüfettiş Anakovski binlerce km uzakta, memleketinde… E daha derdin ne? Zıbar!😤
AY MÜMKÜN DEĞİL UYUYAMIYORUM!
Kafamın altına bir üstüne iki yastık koyuyorum, herhangi bir çıt pıt sesi duymayayım diye. Oda kapımı sıkı sıkı kapatıyorum, olur ya içerideki kedilerin üzerinden tüy düşer, ses olur, uyuyamam diye. Pencerelerim de sıkı sıkıya kapalı. Aman ses gelmesin. Evin en dip odasında, tüm dünya telaşından uzağım, kafam yastık tostunda. E zıbar artık kurban olam.🥺
AY YOK UYUYAMIYORUM!
Sağa dön sola dön, sola dön sağa dön. Aradan epeyce zaman geçiyor, yakında bir okul var, onun sabah zili çalıyor. Yastıklar altından onu duyuyorum. Eyvah diyorum okul vakti gelmiş, hemen uyumam lazım. Öğretmen zili çalıyor. Öğretmenler de derse girdi. Öğretmen değilim, öğrenci değilim, ay çok şükür, bu saatte uyuyabilirim. NO! Birinci ders bitiyor. Bebeler teneffüste. Hadi uyu, hadi uyu. Teneffüs bitiyor, öğretmen zili. Bari ikinci derste uyuyayım. NO. İkinci dersin bitiş zili çaldığında ağlayasım geliyor. Hüüüüüüü. Okul bitecek oldu, ben daha uyuyamadım.😭
İnada gerek yok. Uyuyamıyorum işte. Bir kaç ders sonra sürünerek kalkıyorum yataktan. Bir türlü uyuyamamış olmanın verdiği şiddetli bir baş ağrısı ve asık suratla.🫤
Yarın diyorum, yarın sabah kesin uyuycam…🥴