Yeni evlendiğim sıralarda bir kadın vardı. Arkadaşımın dıdığsının dıdığsının dıdığsı. Bir gün beni arkadaşımla görmüştü. O gün tanıştık. Tanıştığımızda “Çocuğun yok mu?” demişti. Arkadaş atlayıp, “Ya o daha yeni evli,” demişti. Sonra bir gün pazarda karşılaştım. Tanıdığımı belli etmek için başımla selamladım. Ne de olsa arkadaşımın dıdığsının dıdığsının dıdığsı. “Niye daha doğurmuyon?” dedi. Pazarın ortasında! Aradan bir süre daha geçti. Bir gün markette karşılaştık. Tanımazlıktan gelecektim ama o beni tanıdı. “Çocuğun olmuyor mu, istemiyon mu?” dedi. Markette! Sonra hamileyken gördü beni yolda. “Kıııızzzz hamile misin yoksa?” diye bağırdı. Yolun taa karşı tarafından! Sonra bir gün ikizlerle parkta gördü beni. “Anaaam ikiz mi bunlar? Tüp mü taktırdın?” diye bağırdı. Parkın öteki başından! Ve geçen yine gördüm o kadını. Şükür konuşacak konusu kalmadı diye düşünürken ben, önce “Bu bebelerin bacakları niye çırpı gibi?” diye sordu, ardından asıl konuya geldi: “Üçüncüyü ne zaman doğuracan?” Böylece gelecek on seneki gündemim de belli oldu!