Kavgacı bir insan değilim. Kavga etmem, kavgayı hiç sevmem. Bebelerim de kavga etmesin diye elimden geleni yaparım. Ama işte iki yaşında iki küçük çocuğu aynı ortamda kavgadan uzak tutmak biraz zor oluyor. En ufak bir şaka anında kakaya dönüşebiliyor. Kahkahalar atarak birbirlerini itekleme oyunu yerini bol gözyaşı ve çığlık çığlığa bir bağırışa bırakabiliyor. Evde kavga etmelerini çok önemsememeye çalışıyorum. İki dakika sonra yine canciğer kuzu sarması olacaklarını biliyorum. Kardeştir, kavga eder. Ediyorlar da. Oğlanın eli çok ağır. Teyzem adını boşuna “kontrolsüz güç” koymadı. Küt diye indirip insanı iki büklüm ediyor. Ara sıra ben de nasibimi alıyorum da oradan biliyorum. Sonra iyi de tekme sallıyor ha. Üstüne çıkıp zıpladığında da iç organlarını dışarı dökecek gibi bir etki yapıyor. Zaten inanmayacaksınız ama daha kuvözdeyken bir gün ayağına bağlı sensörün kablosunu ele geçirmiş, kabloyu çekip koca makineyi de hemşirenin kafasına indirecekken babası havada yakalamıştı. O zaman demişti hemşire bu herifle işiniz var diye. Kız dersen Allah için o kadar kuvvetli değil. Ama mıncırmak, cımcırmak, saç yolup diş izi bırakmak gibi kızsal dövüş manevralarında yaratılışından gelen bir ustalık seziyorum. Saniyesinde büküveriyor oğlanı. Kardeşlerdir, olur böyle vakalar diyerek kendi aralarında kavga etmelerine ses çıkarmıyorum ama başka çocuklarla kavga etmelerini hiç istemem. Ama tabi her şey benim istememle olmuyor.
Dünden beri tebrikleri kabul ediyorum, ne kadar mükemmel çocuklar yetiştiriyorum diye. 199 adet “bunlar ne biçim bebe” temalı post üzerinde son yazdığım “cici kardeşler” postu her nedense çok tuttu. Sanırım bir anda evde iki adet sevgi pıtırcığı yetiştirdiğim, sabah akşam bebelerin birbirlerini öpüp okşadığı falan sanıldı. Yok canım, daha neler. İkisi de çocuk sonuçta, ben de araları iyi olsun diye elimden geleni yapıyorum. Ama tabi yetemediğim, değiştiremediğim durumlar da oluyor. Ne gibi mi? Hmm nereden başlasam anlatmaya?
Benim bir ağabeyim var. Benden sadece 18 ay büyük. Hani annelerin “Ay ben de ikiz gibi üst üste büyüttüm,” dedikleri durumdan. Ağabeyimle maşallah dövüş horozu gibi büyüdük. Şimdi hakkını inkâr etmeyim, küçükken ufak tefek olmama rağmen akranlarımı dövebilmemi / laf yarışında kimsenin beni geçememesini / kendi çapımdaki karate tekniklerimi hep ağabeyime borçluyum. Evde iyi idman yapardık biz. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar. Sayesinde kendimi çok geliştirdim. Gerçi güzel oyun oynadığımız da olurdu. Ama ne hikmetse her oyunda birbirimize girer, benim zırıltımla oyun biterdi.
Aboneyim Abone!
Okunmamış her yazı yenidir!
Hadi söyle söyle neyi merak ettin?
Hmm neler varmış?
Fotoroman
Error: API requests are being delayed for this account. New posts will not be retrieved.
Log in as an administrator and view the Instagram Feed settings page for more details.
Efsane Yazılar
- Aşk Aşk Aşk
- Bebelerin sabah ana babalarını uyandırma taktikleri ve bunlardan kurtuluş reçeteleri
- Bez Velet!
- Bilinçli ananın bilincine tükürdüğü an: Acaba?
- Ebeveyn canavarı
- Ela Lale el ele, sürüm sürüm sürüne!
- Faaliyetçi Analar
- Foto Belgesel: Metropol Yerlileri ve Doğal Hayat
- Hiç değişmeyen anneanne / babaanne replikleri ve bunlardan kurtuluş reçeteleri
- Kurtlu Anadolu Kadınından Cambridge’in Lohusa Düşesi Kate’e Mektup
- Öz hakiki ANAokulu
- Tuvalet Eğitimi 2. Sezon, 2. Bölüm “Hela Adabı”
- Yurdum Teyzelerini Ağırlama Kılavuzu