Malumunuzdur millet olarak bebelerimize pek bir önem veririz. Her şeyin en iyisini onlar için sağlamaya çalışırız. Yemez yedirir, giymez giydirir, kendimiz kitap okumaz, ama bebelerimiz okusun diye kırk takla atarız.
İşte bu yüzden koca koca panolardaki Çocuk Kitapları Şenliği duyurusunu gördüğümde her yurdum anası gibi benim de ağzım kulaklarıma vardı. Çocuklar süper kahramanlarla eğlenecek, masal dinleyecek, okuma atölyelerine katılacak, yazarlarla sohbet etme imkanı bulacak, uygun fiyata birbirinden güzel kitaplar alabilecek, daha neler neler… Ne mutlu! Biz çocukluğumuzda görmedik böyle şenlikler menlikler. Bebelerim bundan da eksik kalmasın, kitap sevgileri tavan yapsın, iyi birer okuyucu olsunlar diye kapıp bebelerimi bir otobüs dolusu akranlarıyla birlikte koştum şenliğe.
Şenlik için battı batacak bir AVM seçmişlerdi ama olsundu. Zaten hava soğuktu, sokakta nasıl olsundu? Tek sorun şenliğin AVM’nin beşinci katında olup yürüyen merdivenlerinin de aslında yürümüyor oluşuydu. Onca bebeyle her adımımızda kitap sevgisi soluyarak nefes nefese beşinci kata tırmandık.
Nihayet beşinci kata çıktığımızda bizi reklamlarda sözü geçen süper kahramanlar karşıladı: Taytı ve taytın üzerine geçirdiği donu muhtemelen birkaç numara küçük olduğu için sürekli peleriniyle önünü kapamaya çalışan bir Batman, Külkedisinin üvey anasının evindeki halinden bile daha bakımsız iki de prenses. Çocuklar ağızları açık baktılar bu aliyülâlâ kahramanlara.
Süper kahramanlarımız onlarca bebeyi masalara oturttular. Ellerine birer fotokopi kâğıdı tutuşturdular. Ortaya da kırık dökük boyalar, hadi boyayın çocuklar. Okullarında boyama yapmaktan gına gelmiş bebeler şenliğe geldik mutluluğuyla gık bile etmediler, haldır haldır boyamaya başladılar.
Bu arada küçük bir çocuk mikrofonu almış, kendince bir şeyler söyleyip dolanıyor ortada. Anlamadık ama kitapların öneminden söz ediyordu sanırım kendi lisanınca. İnanıyorum ki anlasak kitaba olan sevgimiz daha da artardı.
Derken efendim bizim bebeler boya yapmaktan biraz sıkılmaya başladılar. E koskoca şenlikte başka aktivite olmaz olur mu? Vardı tabi. Prenseslerden biri zor bela elinde mikrofonla gezen bebeyi yakalayıp mikrofonu elinden aldı. Sonra da bizim bebelere kitap sevgisi aşılamaya başladı.
Prenses: “Eğleniyor muyuz çocuklaaaarrrr?”
Bebeler: ??!!! (Heyecandan dilleri tutuldu herhalde, boş boş bakıyorlar)
Batman olaya el attı: “EVEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEETTT. HADİ EVET DİYİN ÇOCUKLAAAARRR!”
Bebeler: “EVEEEETTTTT!
Prenses: “Duyamadım. Eğleniyor muyuz?”
Bebeler: “EVEEEETTTT!”
Prenses: “Aferin sizeee! Size bir masal anlatayım mı?”
Bebeler: “EVEEETTTT!”
Prenses: “Bir çocuk varmış, çok televizyon izlermiş. Siz de çok televizyon izliyor musunuz?”
Bebeler: “EEEVEEEETTTTT!”
Prenses: “AAaa çok televizyon izlemek kötüdür ama. Kitap okumalıyız değil mi?”
Bebeler: “EEEVEEEETTT!”
Prenses: “Aferin sizee. İşte bu çocuğa bir gün annesi kitap vermiş. Çocuk sayfalarını yırtmış. Ne kötü değil mi?”
Bebeler: “EVEEEETTTT!”
Prenses: “Kitapların sayfalarını yırtmamalıyız, değil mi?”
Bebeler: “EVEEETTTTT”
Prenses: “Çok kitap okumalıyız değil mi?”
Bebeler: “EVEEEETTTT!”
Prenses: “Aferin size. Hadi güzel güzel boyama yapmaya devam edin.”
Prensesin kitap sevgisi aşılayan, insanı “Lan bi koşu eve gideyim de hemen kitabımın başına oturayım,” hissi uyandıran harika paylaşımından sonra Batman pelerinini donunun üzerine çekiştire çekiştire çocuklar arasında gezdi, karalamalarına bakıp “Aaaa müthiş resim yapıyorsunuz. Eğleniyor muyuuuuzzz?? Haariiikkaaa. Kitapları çok seviyoruz değil miiiii!” diye bağırarak kitap sevgisi pompalamaya devam etti.
O sırada takım elbiseli birkaç adam gelip gururla bu harika tabloya baktı, birkaç resim çekti. Büyük ihtimalle “Kitap kurtçuklarının kozadan çıkmadan hemen önceki halleri” başlığı altında yerel gazetelerinde yayınlayıp kendileriyle gurur duyacaklar. Bu arada “Eğleniyor muyuz çocuklaaaarr?” diye sormayı da ihmal etmediler tabi. Gerçi o sırada bebeler kitap sevgisinden sarhoş halde sağlıklı düşünemedikleri için birbirlerini yiyerek soruyu pas geçtiler. Ama adamlar aldırmadı, çocukların ne kadar eğlendiği her hallerinden belliydi zaten. Tekrar onaylatmaya ne gerek vardı?
Aradan biraz daha zaman geçince süper kahramanlarımız baktı ki bebeler sarhoşluktan bir köşede sızıp kalacaklar, çocukları biraz kendilerine getirebilmek için bu sefer de bebelere mikrofon uzatmaya başladılar. Bebeler elleri ağızlarında şarkı söyledi, benim oğlan üç bölüm yaramaz çocuk anlattı, bir ara sela okudu, çocuklardan biri saat dokuzu beş geçe şiirini söyledi, başka bir çocuk mikrofonu aldı kaçtı, öteki onun peşine düştü, mikrofon benimdi senin kavgası çıktı…
Ve ne yazık ki işte tam o sırada bu harikulade şenlik şamata ortamında bize verilen sürenin sonuna geldik. Bir adam telaşla bebelerden mikrofonu kapıp “Bayanlar, öteki okul geliyor, hemen çocuklarınızı alıp alandan çıkar mısınız? Acele edin, hadi hadi hadi” diyerek bizi kışkışladı. Biz de aceleyle bebeleri alıp, beş kat yürüdüğü rivayet edilen ama aslında yürümeyen merdivenlerden haldır huldur inerek soluk soluğa şenliğimizi tamamladık.
Heee kitaplar mı? Onları göremedi bebeler yaa. Aslında bir nevi iyi de oldu. Bu kadar yoğun maruz kaldıkları kitap aşkından sonra bir de kitapları görüp onlara dokunma şansları olsaydı korkarım kitap bağımlısı olur ileride tedaviye falan ihtiyaç duyabilirlerdi. Verilmiş sadakamız varmış, yine iyi kurtardık!
Sela…. güzelmiş… Aferin bıliş oğlana.. MaşaAlah..
😉
Tam bir dram ….. yazikki ne yazikk…!!!!
🙂 bunu tahmin edebilmeliydim. hele arkasında belediye falan varsa her şey göstermelik memlekette.
Geçmiş olsun mu ne denir bilemedim simdi 🙂
🙂 allah rahmet eylesin de olabilir, içimizdeki okuma sevgisini bilem öldürdüler yahu ehehe
Selcen,
Ahmet zeki çocuk.
Daha baştan bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve okuma sevgisinin
selasını da okuyarak son noktayı koymuş
var ya hüzün çok güldüm ya. haklısın bacım. 😉 çocuğun kalp gözü açık;)
sela mı okudu…. :):):) içtiğim limonlu çay burnumdan kulağımdan geldi yahu sabah sabah… ben de yazıya,”her güzel organizasyon istanbulda oluyor, ankarada bişe olduğu yok” diye başlamıştım kiiiiiii…
:)))))))) kıskanmayın ankaralılar, sizin de transformerslarınız var. 😉 oğlum resimlerine bakıp bakıp iç geçiriyor. değişelim mi? 😉
yoooo yoooo hayır transformerslarımızı hiç bir şeye değişemeyiz, hem de evimin 1 km ilerisinde yaşıyor kendileri 🙂 bıliş oğlan resimlere bakmaya devam etsin bence gerçeği hayal kırıklığı olabilir… sela okumuş hay Yarabbim yaaa 🙂
oooo 1 km ha. harikaymış. resimlerde göründüğü gibi devasa mı?
hayır kesinlikle devasa değil, ayrıca boynu da içine kaçmış 🙂 ben arabayla geçerken çocuklara gösterdiğimde görmek de zorlandılar 🙂 5 metrelik otorobotun neresi televizyonlara çıkacak kadar haber niteliği taşıyor orası da muamma.. şimdi bir de 40 metrelik dinozor bekliyoruz bakalım.
40 metrelik dinazor mu vaaavvv. ne kadar hayvansever bir başganınız var. 😉 istanbuldan gıptayla bakıyoruz 😉
Ankaradada her avm de bir şenlik ne zaman gitsek fiyasko. zaten girmek çıkmak çok zor bi girsinler de gerisi gelir mantığı… :/ bööğ parka git bunun bin katı eğlence var. ağzına sağlık secce yine nokta atışı yapmışsın!
avm şenliklerine hiç gitmem de bunun arkasında koskoca beylikdüzü belediyesi vardı bee. içler acısı
https://ipekag.wordpress.com/2009/04/28/dunya-kitap-gunu-gelmis-neyime/
6 yılda hiç bir şey değişmemiş…..
:((( ve kimseye söyleme denilen şeyi blogunda anlattın hahahhahah
Her şey göstermelik, “olmuş olsun” diye yapılıyor memlekette maalesef. Bu kadar önemli bir meseleye önem göstermeyip de neye önem gösterecekler anlamıyorum
bir de para dökülüyor göstermelik bu işlere. ortada üç kuruşluk iş yok. nemalanan çok. içler acısı. nasıl olsa para vereceksin ver bir bilene de birşeye benzetsin yapılanı.