Güzel konuşun, ağzınızı kırarım! – 2. Bölüm – Ay utandım başlık atamadım :/

(Bu yazı çok zamandır taslakta duruyordu. Çaktırmayın. 😉 ) İkizlerle gündelik hayatın 5-6 yaş kategorisini açtım, fark ettiniz mi? Yeni bir kategori açarken çok duygulanıyorum. Vay be bitmiş koca sene diyorum. İnsan inanamıyor. 0-2, 2-3, 3-4, 4-5 derken 5-6 oldular, iyi mi? Her ne kadar 5-6 yaş kategorisi açsam da bugünün yazısı 4-5 yaşla ilgili. Şimdiye… Okumaya devam et Güzel konuşun, ağzınızı kırarım! – 2. Bölüm – Ay utandım başlık atamadım :/

Ölmek Yasak!

Küçükken ölmekten çok korkardım. Aslında asıl meselem bu hayatı bırakmak ya da öldükten sonra başıma gelecekleri düşünüp korkmak falan değildi de ardımda kalanlar çok üzülecek diye üzülürdüm. Hatta gayet net hatırlıyorum ki bazen gece yattığımda saatlerce ben ölürsem babacım nasıl ağlar, annecim nasıl ağlar diye düşünür saatlerce ağlardım. Allah biliyor ya çocuklarım da bu kaygıyı… Okumaya devam et Ölmek Yasak!

Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor…

Bebelerim maşallah beş yaşını devirdiler. İkiz olduklarını öğrenir öğrenmez insanlar artık “Tüpler mi?” diye sormuyor. Evet tüp bebek furyası var ama sanırım tüp çocuk kavramı henüz tam olarak yerleşmedi memlekette. Şükür ki “Yumurtaları çift sarılı mıydı, tek sarılı mı? / Aynı acıyı hissediyorlar mı? / Hangisi büyük?” gibi lüzumsuz sorular da tarihe gömüldü. Şimdi varsa… Okumaya devam et Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor…

Hayatın Normalleşmeye Başladığının Resmidir – VII – Çocuklunun Tatili

(Daha önceki anormal “normalleşme” hikâyeleri için bkz: 1. turşu, 2 çiş partisi., 3. gezenti, 4. cüzzamlı kurabiye, 5. AVM, 6. metrobüs) “Vaktiyle bir kuş yumurtlamış. Yumurtadan cücükler çıkmış. Yiyip içip mıçtıklarından birkaç güne tabi yuvayı b.k götürüyormuş. Cücüklerden biri dayanamamış. ‘Anneciğim, bu yuva çok pislendi, buradan çıkalım, başka bir yuvaya yerleşelim,’ demiş. Anası da ‘Yavrum bizde bu g.t olduğu… Okumaya devam et Hayatın Normalleşmeye Başladığının Resmidir – VII – Çocuklunun Tatili

Mutlu Son

Ramazan’dan hemen önce yeni bir serinin ilk kitabına başladım. (Bu seferki diğerlerinden farklı, sürpriz bir kitap. Çok şaşıracaksınız. Ama konu bu değil. 😉 ) Ramazanda epey yoğun çalışmam gerekti. Yeter ki bebeler oyalansın, bana musallat olmasın diye hiç bir şeye de sesimi çıkarmadım. Boyalar, kalemler, kâğıtlar, oyuncaklar… Bir yandan da oruçtu, sahurdu, iftardı… Ev aldı… Okumaya devam et Mutlu Son

Yeryüzü Doktorları

Küçükken ne zaman ağzıma bir lokma alsam babam “Ohhhh sen yeyince benim karnım doyuyor,” derdi. Benim yediğim iki lokmayla o göbeği nasıl yaptı bilmiyorum ama doğru diyormuş vallahi. Evlat yeyince ana-baba doyuyor. Onsuz lokma insanın boğazından geçmiyor. Hayret! Zamanında herkesin tabağındaki ete sulanan biri olarak günün birinde kendi tabağındaki etleri seçip başkasına vereceksin deselerdi hayatta inanmazdım… Okumaya devam et Yeryüzü Doktorları

Yayım tarihi
duyurular olarak sınıflandırılmış

Hacı Secce – 4. Bölüm – Çok gizli mesajlaşma

Geçenlerde çocuklarla marketteydim. “Anne bize bir şey alır mısın?” dediler. E alırım. Ozmo cornet miymiş neymiş. Nereden öğreniyorlar isimlerini çok merak ediyorum. Sözde evde TV yok. Aradım bulamadım. Meğer orada satılmıyormuş. Başka bir şey alın dedim. İstemediler. Tam üç market gezdim. Ne menem bir şeyse yok yok! Başka bir zaman alayım dedim. Moralleri bozuk, elleri… Okumaya devam et Hacı Secce – 4. Bölüm – Çok gizli mesajlaşma

Pes!

Ramazandan hemen önce pikniğe gittik. Kene korkumdan giderken bebelere uzun pantolon ve çorap giydirmiştim. Eve dönünce banyoya soktum. Kene kontrolü yaptım. Bir şey yoktu. Ertesi sabah kalktım. Bir kontrol daha yapayım gündüz gözüyle dedim. Ayyy oğlanın kaburgasının altında. Minnacık. Bit gibi. Ayakları dışarıda. Kafayı sokmuş içeri. Cuk cuk cuk oğlumun kanını emiyor. Iyyy! Nasıl fena… Okumaya devam et Pes!