Teşekkür

Bildiğiniz gibi 16 Kasım Pazar günü, 33. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarında Carpe Diem standında imzam vardı. Allah’ım böyle yazınca ne kadar havalı duruyor yaa. 😉 İmzaya gelen olmazsa yayıncıya rezil olmayayım diye kendi ekibimi yanımda götürdüm. Anam, babam, kayınbabam, kocam, benim bebeler, büyük bacım, eniştem, küçük bacım, ortanca kaynım, eltim, küçük kaynım, eski ev arkadaşım… Okumaya devam et Teşekkür

Kedicik

Kedileri çok severim. Çocukluğumu bir silkelesem şuraya düzinelerce kedi hikâyesi sıralayabilirim. Ama bugün konuyla en alakalı olanını anlatacağım. 😉 Benim de hemen hemen her çocuk gibi çocukluğum, “Anneaaaaa eve kedi alalııııımmm” yakarışıyla geçti; annemin de annelik hayatının büyük bir bölümü hemen hemen her anne gibi “Evime kedi sokmaaaaam. Evlenince evine alırsın kediyiiiiii” nidasıyla.

Dua dua, eller karıncalanmış…

Yıllar önceydi. Üniversiteye hazırlanıyordum. Sahaflardan ikinci el test kitapları aldım. Bir gün kitapların birinin içinden bir kâğıt parçası çıktı. Kurşun kalemle yazılmıştı. Belli ki kitabın ilk sahibi koymuş arasına. Satarken de görmemiş herhalde. Yazıyı okudum, üç aşağı beş yukarı şöyleydi: “Allah’ım, iyi bir üniversiteyi kazanmamı nasip et. Bana hayırlı bir koca nasip et. İstediğim puanı alayım.… Okumaya devam et Dua dua, eller karıncalanmış…

Yayım tarihi
Biraz da benden olarak sınıflandırılmış

Ebeveyn canavarı

Anlatmıştım ya, ben küçükken çok çalışkan bir öğrenciydim. Tamamen kendi isteğimle, çok da severek çalışırdım. Notlarım hep yüksek gelirdi. Ama gel gör ki notumu babama hiç beğendiremezdim. 4 alsam “Niye 5 değil,” derdi. 5 alsam, “Kaç üzerinden?” diye sorardı. 85’ten 5, 5 sayılmaz. 90 olursa yeni soru: “Kaç kişi daha 5 aldı?” Tek değilsem ayvayı yedik. “Onlar… Okumaya devam et Ebeveyn canavarı

Sorgu sual

Küçükken çok çenesi düşük bir kızdım. Beş saat okula giderdim, gelir on beş saat neler yaptığımı anlatırdım. “Bugün okulda ne yaptınız?” düğmeme basıldı mı susmak bilmezdim. Şu şunu demiş, bu bunu demiş, şu olmuş, bu olmuş… Çürük çeneydi adım. Anam değil de babam beni çok dinlerdi. Bir de sorardı ha, şu noldu, bu noldu diye…… Okumaya devam et Sorgu sual

Hacı Secce – 1. Bölüm: Allah Allah!

Küçükken Allah’la nasıl tanıştım hiç bilmiyorum. Aklımda sadece birkaç sahne var. Birincisi, uyumadan önce Allah’ı hayal etmeye çalıştığım sahneler. Ne hikmetse, Allah’ı hep tuğlalarla örülmüş bir duvar olarak düşünürdüm. (Hâşâ tabi. ) Çoook yüksek bir duvar. Aşağıdan bakıyorum, ucunu göremiyorum. Herhalde “Allah çok büyüktür,” ya da “Allah’ı göremeyiz,” dendiği için böyle bir hayal kurardım.

Maraton

Okulun ilk günü yazısını yazalı ben neredeyse iki ay geçmiş aradan. O zamanlar çok büyük hayallerim vardı. Bu süre zarfında hayallerimin tek tek suya düşüşünü izledim. Bu hayallerin başında bloga sık sık yazı girmek vardı ama tabi onu da yapamadım. İşin açıkçası çocuklar okula başlayalı sudan çıkmış balık kıvamındayım. Can havliyle debelenip duruyorum. İnanmayacaksınız biliyorum… Okumaya devam et Maraton

Kayda değer bir duyuru!

Bebelerden önce kitap fuarlarını hiç kaçırmazdım. Daha doğrusu öğrenciyken diyeyim. O zamanlar bedavaydı çünkü 😉 Öğrencilik bitince ulaşım maliyeti, araba parkı maliyeti, içeri giriş parası falan derken “Amaaan bu paraya üç kitap daha alırım,” mantığıyla internetten yapıyordum çoğunlukla alışverişi. Ama bu sene fuara bedava girmenin yolunu buldum. 😉

Yayım tarihi
Biraz da benden olarak sınıflandırılmış