Çocukları büyütürken korktuğum bir şey varsa o da geri dönüşü olmayan hatalar yapmaktır.Mesela ne gibi? Hmm düşündüm, doğru düzgün bir örnek bulamadım. Nasıl anlatayım, hani farkında olmadan çocukların öz güvenini yok etmişimdir ya da kendimle korkutarak yalana alıştırmışımdır mesela. Fark ettiğimde, çok geç olmuştur, bir türlü tamir edemem durumu. Ya da ne bileyim bir şeyi öğrenmek ya da yapmak için bir yaş vardır ve ben onu kaçırmışımdır. Artık çok geçtir… gibi. O yüzden çocuk gelişimi kitaplarını çevirip çevirip tekrar okuyorum. Hani unuttuğum bir yer varsa hatırlayayım diye. Şimdiye kadar çok şükür öyle büyük bir gaflete düşmedim. Ya da düşmemiştim diyeyim. Yeni fark ettim, öyle büyük bir hata yapmışım ki aslında, şimdi ondan sıyrılmanın yollarını arıyorum. Ne mi yaptım? Çocuklara vaktinden önce “sıkılmak” kelimesini öğrettim! Bile bile. Eşek gibi. Ah kafam ah! Aman diyeyim dostlar, ben ettim siz etmeyin!
Kendi küçüklüğümüzü düşünüyorum da bizim sıkılmak gibi bir şansımız yoktu. Sıkılsak da çaktıramazdık valla. Hey gidi günler… “Sıkıldım” deyince biz, hemen lafı yapıştırırlardı: “Sıkı can iyidir, kolay çıkmaz.” Ha ben de salağın tekiyim, yıllarca anlamadım ne dendiğini de sırf bir cevap verildi, bir mantığı vardır herhalde diyerek sustum. Biraz büyüyüp de düşünmeye başlayınca saçma gelmeye başladı “Yeaaa ne alaka yeaa, sıkıldım işte” demeye başladım tekrar. Bu sefer de “Sus kız, ayıp, sıkılanı evlendirirler,” dediler de kocaya veriliriz kaygısıyla yine sustuk.
Sonra biraz daha büyüdük, baktık ki kocaya gitmek o kadar da kötü bir fikir değilmiş. Hatta bu konuda kıran kırana mücadele bile varmış. Yine başladık sıkıldık diye ötmeye. O dönemleri iyi hatırlıyorum haa. Annem derdi ki “Çok sıkıldıysan kalk bir süpürge tut eve.” Sıkılmanın en büyük alternatifi eve süpürge tutmak tabi. Ya da örgü başlamakla tehdit ederdi annem bizi. Hemen dut yemiş bülbül gibi susardım. Sonra biraz daha kafa tutar oldum anneme. “Aman be süpürmiycem işte, süpürmiycem, sıkıldım ulen sıkıldım!” Bu sefer de başlardı annem “Vay şükürsüzler siziiiiii. Görmediniz mi gazetedeki çocuğun resmini. Bacağı kopmuş. Nah buradan. O çocuk ne yapsın şimdi? Bacakların var, şükret, sıkılmak neymiş?” Yıllarca olur ya kazara sıkılsak hemen başı kopan, ayağı kıyma olan, burnunu fare kemirenleri dinledik… Ağzımızı açmaya korktuk valla. Hem sahi sıkılmak bizim neyimize? Anatomin tamsa ağzını açma vururlar. En son o da kesmez olunca annem son çare olarak “Ben de sıkıldım eee?” demeye başladı. Sanırım en iyi cevap da buydu. Madem anam da sıkılmış, yapacak bir şey yok harbi. Sıkılıp otururduk işte.
Şimdi döndü dolaştı sıkılma sırası benim kıza geldi. Aslında her şey kıza oyun oynarken, dikkatini başka yöne verdiğini fark ettiğim anda “Sıkıldın mı, annecim?” dememle başladı. Ya da “Sıkıldıysan başka bir şey yapalım / dışarı çıkalım / başka çizgi film açayım…” tipli cümlelerimle. Tabi öğrendiği her şeyi aleyhime delil olarak kullanmayı başaran yavrum da kısa zamanda kendisi kurmaya başladı bu cümleleri. “Anne sıkıldım!” “Eee?!” Eeesi anne bir şey bul da beni eğlendir yani. Hanımefendide sürekli bir of pof. Sıkılmış da sıkılmış. Sanki dünyaya getirirken sıkılmama garantisiyle getirdik hanımı. Bir afralar bir tafralar. Mik mik miklemeler. Hayır, şimdi “Sıkılanı evlendirirler” ya da “Sıkı can iyidir kolay çıkmaz,” desem ne anlayacak bebe? Ya da kalk da eve bir süpürge tut desem? E başka ne yapayım? Kolu, bacağı kopan yaramaz çocuğu anlatsam, benim başıma bela. Ya da biraz daha modern bir anne olsam “Sıkılmak iyidir yavrum, her sıkılma dönemi bir keşfe gebedir,” desem çocuk ne yapsın? Ne kaldı keşfedilecek? Suyun kaldırma kuvveti desen, bulundu. E yer çekimi de halloldu. Iphone da var. Başka ne kaldı ki? Her işi biz yaptık, sıkılması bebelerimize düştü vallahi. E annem gibi son taktiği denesem de “Ulen sıpa, daha üç gün oldu sen dünyaya geleli, ne sıkılmasıymış hemencecik bu? Şimdiden sıkılırsan ohoooo koca ömür nasıl geçecek? Hem sen sıkıldıysan ben ne yapayım? Animatör müyüm, seni sürekli eğlendireyim? Ayrıca ben de sıkıldım, ne olacak şimdi? 2,5 yıldır her gün her gün aynı şeyi yapmanın ne demek olduğunu bilir misin sen? Her dakikanın belli olması nasıl bir şey peki? Sürekli aynı düzen… Gece uyuma, sabah kalk doyur, oynat, uyut, doyur, oynat, uyut… Günlük okuyacağım kitap bile belli be. Üstelik her kelimesini ezbere biliyorum. Aylardır aynı pijamalar üzerimde. Düzeniniz bozulacak diye burnumu kapıdan çıkaramıyorum. Kaç yıl oldu ben oturup bir film izlemeyeli biliyor musun? Ya da keyfimce pazar gezmeyeli? Bir sabah da istediğim saate kadar uyuyamayalı? Ben bıkmadım mı sanıyorsun bu düzenden? Sıkıldıysan ne yapayım? Ben de sıkıldım!” diye iyi bir çemkirsem diyorum. Ama onu da anlamaz ki şimdi. Boşuna nefes, tükürük israfı. E bütün taktikler bitti. Ne yapacağız şimdi? Çok erken öğrendi bu kelimeyi! 2,5 yaşında sıkılan bebeye ne yapılır ki?
okuduğun kitap isimlerini yazarmısın selcen? ben 1.5 yaşındaki kızı kafama göre büyütüyorum ama tıkandım ne yapacağımı şaşırdım..tavsiye istiyorum en çok memnun kaldığın kitapları özellikle..
çocuk içinde gördüğüm kitaptan alıyorum marketen filan seninkiler ne okumaktan hoşlanırdı bu konuda da tavsiye istiyorum
bri şuna bak derim http://www.idefix.com/kitap/cocugunuz-buyurken-sizi-neler-bekler-ciltli-arlene-eisenberg/tanim.asp?sid=G7J1J7ARSB8ZX5W5BFD6
Tuna sıkıldığını söylediği zaman, hadi oğlum kalk ödevini yap bari, diyorum, sinirden çatlıyor çocuk:)))
🙂 çok kötüsün
ayyynen. hemen iş buluşturup önüne koyuyorum kızın. sıkılmak ne kelime, arazi oluyor hemen, beni bunaltmıyor.
nihahohahaho ahmişle mekki ‘ de benden olucak 😀
yeni nesil!
bana gelin sıkıntınız gecsin 😀 bununla birlikt, oyun hamuru, bowling, evcilik, kule yapmaca, en son malesef arada degil de sırada yaptigim gibi bilgisayarda cizgi film acmaca..
harbi sürekli aktivasyon halinde miisn?
annem bu yazını pek beğenmiş. gözlerim yaşardı.
🙂 hürmetler
benim yeğenler bize geldiğine veriyorum eline tableti telefonu biri pepe-kayu izler, diğeri oyun oynar durur..
çocukları susturma konusunda kayu-pepe çizgi filmleri bence bir devrim…
bu da erkek yaklaşımı tabi. biz kadınlar -öhöm- çok izlettirmiyoruz bebelere çizgi film.
sıkıldım kelimesinden bende sıkıldım artık
benim kızın adı canım çıkılıyoo kaldı
2.5 yaşından bu yana sürekli tekrarladığı kelime
oyun moyunda kar etmiyor bitmiyor hanfendinin sıkıntısı
hatta sabah uyanırken bile canım çıkılıyoo diyor çocuk
gelde delirme
benimki de gözünü açınca pofluyor valla. öff sabah kaprisi de ayrı mesele
hemi de bir de kardeş yapmışsın sıkılmasın deyi daha da sıkıldım mı diyolar :))))
vallaha da ha
Hemen bir oran ve orantı yapıyoruz;
Mekki tüm bunları 2,5 yaşında öğrendiyse,
hımm biz ilk sıkıldım kelimesini 15 yaş ergenliğinde keşfetsek
bize göre demek ki Mekki hayatta bi 13-15 yıl önce ilerliyor demektir.
Aman diyeyim önlerini al sen onların Selcen yoksa hızlarına yetişemezsin
bak deme ki deme.
Ayrıca nasıl şaştım kaldım arkadaş,
annelerimiz zamanında ne anne bebek blogları,
ne facebook ne twitter v.s vardı ama buna rağmen hep aynı hazır cevaplar, hep aynı davranışlar…
Birkez daha gördüm ki zaman, mekan, memleket neresi olursa olsun annelerin cevapları hiç değişmiyormuş.
Nasıl örgütleniyorlardı ne yapıyorlardı acaba günlerde toplanıp
bebelere, ergenlere karşı ortak hareket kararı alıp sonrada bunları en az dört tane yazıp dağıtın dileğiniz gerçekleşsin tarzı mektuplarla memlekette ki tüm annelere dağıtıyorlarmıy dı ne yapıyorlardı.
hahaha nesilden nesile aktarılmış bunlar bacım.
Annem sıkıldığımızı söylediğimizde “donunun içine bir avuç arı koyayım bak bakalım sıkılıyor musun” derdi. Hayaliyle bile eğlenir sıkılmak neymiş unuturduk:) bırakınız sıkılsınlar diyeceğim zira sıkılmaya vakti olmayan çocukların geleceği pek parlak değil araştırmışlar test etmişler
http://gununcorbasi.blogspot.com/2012/05/hurried-child-sendromu-acele-ettirilen.html?m=1
Sevgiler:)
çok güldürdü annen beni ilahi
Benim annemin de meşhur lafı sıkı can iyidirdi, sonra seninkinin cevapları da geldi zamanla:) Bizimkiler şükür daha bilmiyorlar bu lafı, iyi aklıma getirdin, asla kullanmayalım o kelimeyi:)
Aynı korkuları yasıyorum Secce ara ara birsey kaçırdım mı? bu kadar bağırmanın evin çatısını hoplatmanın sonu asabi bi bebe olarak geri döner mi, ceza- ödül ayrımını tam verebildim mi, bu sıra bir de “utanıyorum” diyor ki ona taktım kafayı; benim yüzümden mi yoksa yeni öğrendiği bir kelime olduğu için mi bu kadar sık kullanıyor çözemedim tam.
Yaa bacım bu analarımızdan çektiklerimiz hep mi aynı olur yahu :)) Unuttuğum bazı kesitleri de sayende hatırlayıp tozunu alıyorum kafamda 😉
:)))))))))))))))))))
Bir çok yazınızı okudum hatta yalayıp yuttum.Bebelerinizin büyümesinden tutunda tuvalet eğitiminde verdiğiniz mücadelelere kadar artısı cabası.
Yahu o kadar analı bebeli blok okudum,gezdim yada not aldım ama böyle bizim türden biz gibi kokan blog bulamadım.
Kimisi sinir cerrahına gidipte sinirini aldırmış gibi.kimisi boy boy resim çekip tuvaletinde bile romantizim arayan gibi.Kimisi avrupai havaya bürünüp eğitmeyen çalışan gibi.Kimiside her dakka bir aktivite her saat bir eğlence bu ne yaa.Ana da ne enerji varmış adına söylesinde bizde aklımıza tutalım değil mi?
Yahu kardeşim dedim yok mu bizden biri dedim ki tevafuken buldum.
Kaleminize sağlık.
çok tşk ederim yasemin. hep beklerim 🙂