Kedicik

Kedileri çok severim. Çocukluğumu bir silkelesem şuraya düzinelerce kedi hikâyesi sıralayabilirim. Ama bugün konuyla en alakalı olanını anlatacağım. 😉

Benim de hemen hemen her çocuk gibi çocukluğum, “Anneaaaaa eve kedi alalııııımmm” yakarışıyla geçti; annemin de annelik hayatının büyük bir bölümü hemen hemen her anne gibi “Evime kedi sokmaaaaam. Evlenince evine alırsın kediyiiiiii” nidasıyla.

Üniversite öğrencisiyken  sosyal hizmetlerde gönüllü öğretmenlik yapıyordum. O dönem lise dönemindeki kızların etütlerine giriyordum. Etüt bitince de öğle tatillerinde birlikte vakit geçiriyorduk. O gün bir tantana vardı. Bana açıkça söylemiyorlardı ama bir problem olduğu belliydi. En son bir iki kız ağlıyordu. Nedenini sordum. Bunların küçük kedileri varmış. Yatakhaneye alıyorlarmış. Müdür iki kere yakalamış. Üçüncüsünde epey olay çıkmış.

Aslında sosyal hizmetlerin kampüsü çok güzeldi. Kediler için de harika bir yerdi. “E bahçede büyütün, niye içeri alıyorsunuz?” dedim. Belli ki çok seviyorlardı, kıyamıyorlardı bahçeye bırakmaya. Müdür bir daha yakalarsa kedileri attıracakmış. Kampüsten de. Kızlar saklamışlar kedicikleri. Görmek istedim. Ayy o kadar sevimli iki yavru ki, yersin, yersin! Biri kapkara. Kulağını delip küpe takmış kızlar! Öteki renkliydi galiba. Nasıl şekerler. Nasıl tatlılar. “Abla ne olur sen bunları eve götür. Sokakta yaşayamazlar,” dediler. Aslında kafamda hiç öyle bir şey yoktu. Anamın da tavrı belliydi ama alıverdim kedicikleri.

Bir kutuya koydum. Benimle otobüse bindiler. Eve gittik. Annem kapıyı açtı. “Elimdeki kutuda ne var, tahmin et, anne,” dedim. Kutuda da pıtırdıyor kediler. “Yoksa bir kedi mi!” dedi annem. Hayır dedim. Kutuyu yere koydum. Kedicikler kapağını açıp çıktılar: “İki kedi!”

“Allah canını almasın, bunlar nereden çıktı, sokmam bunları eve!” dedi annem. Bu sırada kediler bizim salonu keşfediyorlardı. “Yeaaaa anneaaa ne olur yeaaaa, söz ben bakıcam, sen hiçbir şey yapmayacaksın!” dedim. “Sakın eve sokma! Sadece balkonda bakabilirsin,” dedi annem. E ona da tamam. Bir alışsın anam, yavaş yavaş gireriz eve diye düşündüm.

Kedileri balkona çıkardım. Hemen orayı onlara göre dizayn ettim. Yatacakları pufidik yastıklar, yemek kapları, suluk… Sonra kedileri aldım, kediden iyi anlayan bir komşuma gittim. Kulağındaki küpeyi çıkardı hayvancağızın. Enfeksiyon kapmış. Merhem sürdü. Dediğine göre aslında büyükmüş kediler. Ama yetersiz beslenmeden dolayı yeterince gelişmemişler. Ay çok üzüldüm.

Eve dönünce süt verdim. Bıdık bıdık bir iki yaladılar. Sonra süt kabına girdiler, devirdiler! Anam görmeden hemen temizledim. Baktım daha aranıyorlar, makarna haşladım. İçine anam görmeden tereyağ koydum. Biraz da kıyma kavurdum. Ooo bayıldılar.

Tabi o zaman çocuğum yok, yemek yeyince hemen mıçacakları aklıma gelmedi. Daha evde kum falan yok tabi. Çatır çatır kaka yaptılar mı balkona. Bir de ona basıp minderlerde gezdiler mi. Ben zaten öğürtülü insanım. Ögleye bögleye oraları temizledim mi!

Bu arada ne zaman balkon kapısı açılsa pırrr diye içeri kaçmaya başladılar. Yavrum, koca balkon. Nenize yetmiyor? Hadi içeri giriyorsun tamam da buzdolabının arkasına saklanmak ne? Elektrik çarpacak, gebereceksin! Sen gebermesen de anam beni gebertecek. Görünme diyorum sana şu kadına! Dinleyen kim tabi? Balkonun kapısını açıp girip çıkmak, her seferinde işkence oldu bana.

Eve kum getirdim. Kumu boca ettiler sağa sola. “Lan buna sadece mıçacaksınız. Saçmayın etrafa!” diye bağırdım. Mıçınca saçılacak anladılar. Kumu örtüyoruz diye ayaklarını b.k edip kumu etrafa attılar. Ayol benim bildiğim kedi, çiş mi kaka mı ne yapacaksa yapar işte, üstünü örter. Oh mis. Bunlar geri zekalı mı ne. Daha bir günde balkona pislikten girilmez ettiler. Yemin ederim açık hava kokuyordu!

Yemekleri de ayrı dert. Akşama verdiğim makarnayı beğenmediler. İki öğün üst üste aynı yemek olmazmış. Bu sefer tavuk haşladım. Suyana çorba yaptım. Kedilere! Kedi dediğime bakma, sevdikleri şey olunca dana gibi yiyorlar.

Uzatmayayım, iki günde ne mıçılmadık taş başı kaldı balkonda, ne bitirilmedik yemek buzdolabında!

Tabi gece de balkonda kalmak istemiyorlar. Miyav miyav, Bremen mızıkacıları gibi. Çaktırmadan eve sokuyoruz. Annem delleniyor. Öyle böyle iki günü zor geçirdik.

Üçüncü gün gözümü açar açmaz, kedilere bakayım diye balkona gittim ki o da ne!!! İkisi bir, balkonun demirine tırmanmış. En tepede oturuyorlar. Üçüncü kat! Düşerseniz geberirsiniz! Nasıl stresle aldım hayvanları, nasıl içeri soktum anlatamam.

Baktım bu iş böyle olmayacak, annem daha bir şey demeden kedileri geri paket yaptım, kampüse teslim! Kızlardan yatakhaneye sokmayacaklarına dair söz aldım. Hayvanlara kolyeyi, küpeyi, ojeyi , sürmeyi falan da yasakladım. Kızlar söz verdi. Müdürle konuştum. İçeri sokmayacaklarını, söz verdiklerini, çok sevdiklerini falan söyledim. Sağ olsun o da izin verdi. Kampüste bunlara güzel bir yuva yaptık. Aşçıdan da yemek sözü aldık. Bıraktım, arkama bakmadan kaçtım!

Aradan epeeey bir zaman geçti. Tarihler 7 kasım 2014’ü gösterirken, sabah bebeleri okula götürememiştim, kahvaltı hazırlıyordum, kapımda bir miyavlama duydum. Belli ki bir yavru kedi. Pıt pıt vuruyor kapıya. Ay şimdi açsam, biliyorum, alırım eve. Evde de kedi istemiyorum. Bebelere zor yetiyorum, bir de kediyi ne yapayım? Ayrıca büyük kediden de korkarım ben. Ama çok da tatlı sesi. Ayy dayanamadım, açtım kapıyı.

Minnacık. Çok şeker. Miyammm. Aldım içeri. Balkona götürdüm. Bebelerim görünce delirdi. Ne yapacaklarını, nasıl rahat ettireceklerini şaşırdılar. Oğlan kitaplarını aldı getirdi. Kediciğe okuyacakmış. Kız hemen oyuncaklarını topladı geldi. Kedicik oynasınmış. Yemek takımında yemek ikram ettik kediciğe. Ayy sütü istemedi. Bir iki aldı, çekildi. Çocuklar balkonda oynarken ben de içerideyim. Mutfağa geri döndüm ki kedi yalanıyor. “Ne verdin annecim kediye?” dedim. Pastırma vermiş kız! “Len pastırmayı kediye mi yedirdin! Kilosu kaça biliyor musun?” Ama çok sevmişmiş kedi!

Neyse pastırmayı yiyen kedi, bizim evi zengin evi sandı. Ondan sonraki öğünlerde verilen hiçbir şeyi kabul etmedi et, g.t olmadıktan sonra! Önce misafire yaptığım tavuklar, sonra da akşama pişirdiğim köfteler gitti.

Bu arada çok kısa süre içinde evi keşfe çıkmak istedi. “Lan kedi,” dedim, “Balkona kalsana. Kocaman bak. Sıcacık da. Minderler döşedik sana. Oyun, eğlence, boğaz, hepsi bir arada. Evi gezip ne yapacaksın? Ay yok anlatamadım. Bu filmi görmüştüm ben! Kedi başladı tüllere asılmaya, kanepeleri tırnaklamaya, sağa sola tüy saçmaya… Lan yeni temizledim evi. Daha bir ay olmadı! Ağır ol!

Çocuklar da nasıl deli oluyor. Her adımda peşindeler. “Bak kedi burası yatağım, gece benimle yatabilirsin.” Yok yeaaa! “Bak kedi burası tuvalet. Tuvaletini buraya yapabilirsin.” Yok yeaaa! “Bak kedi, burası dolabım. İçine girebilirsin.” Yok yeaaa!

Kedi bebelerimden aldığı yüzle kısa sürede kendini kral ilan etti evde. Bir havalar, bir civalar. Yeter ulen dedim. Ben kendi yavrularıma zor bakıyorum. Giyindim, kediyi aldım, bebeleri aldım sokağa çıktım.

İkisi iki taraftan bağrıştı. “Anneaaa yoksa kediyi dışarı mı bırakacağız.” “Lan yavrum, anası özler. Bulamazsa ağlar. Sizi şimdi biri bulsa, evine götürse, ben sizi bulamasam ağlamaz mıyım?” Allah’tan bebelerin daha aklı kesmiyor. Yuttular numarayı.

Sitenin bahçesine çıkardım kediyi. Bir oraya bir buraya koşup duruyor. Bebeler de peşinden tabi. Ben de kenarda takılıyorum. O sırada iki çocuk geldi. “Aaaa bu bizim kedinin yavrusu. Kim götürmüş bunu,” dedi. Aldı gitti kediyi iyi mi?

İyi tabi. Üstümden yükü kalktı. Derin bir nefes aldım. Bebeler çok bozuldu tabi. “Ama o bizim kedimizdiii, Pıtılıktı, biz onu çok seviyorduk,” diye zırladılar. “Hadi susun bakayım. Evde kedi medi istemiyorum. Evlenince evinize alırsınız kediyi,” dedim. Konuyu kapattım.

Teşekkür ederim anne, sıkıştığım her durumda kullanabileceğim cümleler miras bıraktığın için bana. 😉

Pıtılı
Pıtılı

 

 

11 yorum

  1. biz küçükken annem balkonda beslemek için civciv almıştı, onlara çıtalardan kümes yapardı. ıyy adanada sıcakta bir kokardı o hayvanlar. aynen dediğin gibi balkon olmasına rağmen. büyüdükçe (celfin derler burda) celfin oldular,balkondan atlamaya başladılar, okula gitmeden apartmanın bahçesinde gezdirmek için aşağı indirirdik. gezen mutlu tavuk olsunlar diye 🙂 tabi yakalamak ne mümkün birde 10 indirirdik 9 çıkarırdık öyle öyle en son 3 tane adam gibi horozumuz oldu 🙂 sonra annem onları kestirdi bi güzel tavuk suyu pilav yaptı bize ben tabi ruhsuz bi insan olarak tınmadım, daldım etlere direk ama abim çok üzülmüştü ağladı bayaa tavuklarımı kestin ben yemem diye 🙂

  2. çok tatlıymış ama kedi 🙂

    ben de çocukken sürekli kedi/köpek isteyen, evlenince de kedi alanlardanım 😀 çok seviyorum ve bana zor gelmiyor bakımı ama herkese de tavsiye etmiyorum. çünkü bir sürü sorumluluğu var. hele çocuk istedi diye hiç alınmaz -yani anneler çok haklı bu konuda ;)-. zaten annesinden çok küçükken ayrılanlar hayvanlarda bir sürü sorun oluyor. ayrıca annesinin vereceği tuvalet eğitimini de sizin vermeniz gerekiyor. onun dışında düzenli olarak parazit aşıları yapılmalı, tüyleri taranmalı, tırnakları kesilmeli. yine de sağı solu tırmalayacak ama onun için de tırmalama oyuncakları alınmalı. bir de arada tatile gidecekseniz, ya da bir kaç gün eve gelmeyecekseniz birine emanet etmeniz gerek. o sırada ev değiştirdiğinden depresyona girebilir 🙂

    o yüzden tekrar vermekle en iyisini yapmışsınız. bir de kedi bakan ya da bakmak isteyenleri de pencere, balkon konusunda uyarmak istiyorum. kedilerin algıları daha farklı olduğundan yüksekliği anlayamıyorlarmış sanırım. o yüzden pencerelerin kesinlikle açık olmaması gerek ya da sineklik takılmalı. yıllarca pencere kenarlarında gezinip atlamayan kediler bile bi kuş görüp peşinden atlayabiliyor. bazen dört ayak üstüne düşseler de, çoğu zaman ölüyorlar ya da sakat kalıyorlar 🙁

    bunlara rağmen kedi almak isteyenlere de kesinlikle petshoplardan almamalarını tavsiye ediyorum. erken yaşta annelerinden ayrıldıklarından ve kötü koşullarda barındıklarından hastalıklı oluyorlar zaten. satın alarak da bu durumu destekliyoruz. veterinerlerde, hayvanseverlerin tedavi ya da doğum için getirdiği sokak hayvanları oluyor genelde. tedavisi bitmiş ve aşıları da tam oluyor. veteriner kliniklerinden ücretsiz sahiplenebilir isteyen.

  3. Süper yaa bizimde bir kedimiz vardı beyaz annemden gizli eve aldığımız.ama bizimki azgının tekiydi apartmanda sucuk kokusu filan duysun dıs kapıyı tırmalar bize saldırırdı. Kanepeleri mahvetti tırmalamaktan.sabahları uyanınca cok komıktır popomda uyurken bulurdum :)kac defa evden kaçtı en son artık ası fılan yaptırcaktık birgün gene kaçtı dedı annem kaçış o kaçış artık kaçtı mı annem ı kovdu orası yıllardır bır sır

  4. Iyi yine balkona izin vermis annen. Benimki kedilerle beraber beni de kapiya koyardi valla. Teyzemin kopegi hayati boyunca bir kez olsun bizim eve adim atamamistir. Kopekle gelseler teyzemleri bile almazdi annem iceri:)

  5. Yıllarca istedim annem olmaz dedi, bir gün sinirle ‘evlenir evlenmez ilk kedi alacam görürsün’dedim cevaben ‘kocan istemeyecek görürsün’ dedi. Dediği oldu adam hayvanlara yaklaşamıyor bile. :((

  6. Kendimi bildim bileli kedimiz vardı. Bayılırım kedilere ama bahçede bakmakla evde bakmak çok farklı o nedenle kimseye tavsiye edemiyorum. Evlendikten birkaç ay sonra çocukların elinde üç tane yavru kedi buldum minicik. Annesi nerede yok, bıraksam ölecekler. Ben de aldım eve götürdüm. Şu an biri hayatta 10 yaşında. Geçen hafta kızımla eve dönerken yolun ortasında iki bebek daha bulduk. Annelerini aradık bulamadık. Biz de eve getirdik mecburen. Biberonla süt içiyorlar sıpalar. İsteyen olursa verebilirim. Küçük kediler biraz daha pasaklı oldukları için kutuda bakmak daha iyi oluyor.

  7. Benim hiç kedim olamadı, ama kaldıgımız lojmanın bahçesinde tavyk beslemişliğimiz vardı. Kız kardesim tavukları kucağına alır salıncakta sallanırlardı yumurtadan falan kesildi tavuklar elbette o kadar haşır neşir olunca..

  8. Bende küçükken hayvan severlerin en buyuguydum bahçemiz vardı küçük bi köpecik almıştım ağlaya zırlaya tabi.annem asla desede babamı ve iki kardeşimizde arkama alarak 🙂 bahçede minik kulübe yaptık ama paşam yatmadı bir hafta sabahladı bütün apartman bizimle.şikayetler uzun bi liste oldu ama bAbami çok severdi komşularımız sağolsun katlandılar babam şikayetler azalsın diye annem uyuyunca bizi kaldırıp eve gizlice sokardık severdik falan birlikte sonra biz uyuya kalırdık köpek koyunumuzda annem en cinneti haliyle feryat figan uyandırırdı bizi bende lisedeyim o dönem bakamıyorum hayvana anneme kaldı,annemde bisey olmasın diye evden biyere çıkmazdı nitekim bi haftalık maceram kopecik çalınınca son buldu.üstelik en çok üzülen annem oldu:-)

hayatintadinabakanlar için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.