Sevgili tekiz, ikiz, üçüz, dördüz, beşiz, bir oğlan bir kız, iki kız bir oğlan, iki oğlan üç kız… babaları yani kısacası babalar,
Şimdiye kadar kendi rızasıyla bloğuma girmiş bir baba var mı bilmiyorum (iki kere zorla kocamı soktum, bir daha da uğramadı) ama içimden her nedense babalara yazmak geldi. İnşallah oradan bir yerden gözlerine çarpar da okurlar. Bugün değinmek istediğim konu: akşam rutini.
Öncelikle akşam rutini nedir? Akşam rutini, adı üzerinde akşam rutinidir. Ne kadar can sıkıcı olursa olsun ne yazık ki her akşam tekrar eder. Akşam rutiniyle ilgili en önemli şey onun gece ve sabah rutinine hazırlık olmasıdır. Akşam rutini aksarsa zaten çekilmez olan gece ve sabah rutini içinden çıkılmaz bir hal alır. Akşam rutiniyle ilgili diğer önemli şey de uygulandığı saatte tıpkı işten dönen babanın yorgun olması gibi –her ne kadar dışarıdan bakıldığında tüm gün evde oturmuş (!) gibi gözükse de – annenin de yorgun, bitkin, pestil, gergin, sinirli, agresif… olmasıdır. Tabi çocukların uykulu, yorgun ve hırçın olduğu da su götürmez. Bu yüzden bu saatlerde mümkün olduğunca aile bireyleri birbirlerine anlayışlı davranmaya çalışmalıdır. İşte akşam rutini sırasında evdeki gerginliği azaltabilmek, bir an önce tüm aile bireylerini yatağa sokabilmek için siz sevgili babalara naçizane birkaç öneride bulunmak istedim.
- Bu saatlerde annenin “Ya şunları iki dakika tutar mısın?” demesinin ardında yatan nedeni mümkünse araştırmayın. İki dakika çocukları tutuverin işte. “Niye ki?” diye sormayın. Anne “Ya bir işim var işte,” dediğindeyse Allah aşkına “Niye, ne işin var?” diye uzatmayın. Bebelerden önce günün muhtelif zamanlarında rahatlıkla, siz farkına bile varmadan tuvalete girip çıkmış biri belli ki her tuvalete gidişini ilan etmek istemiyor. Hem tüm gün bebelerin peşine koşmaktan canı çıkmış bir kadının bu saatteki tek arzusu başka ne olabilir ki? Elbette yalnız başına, kimseye bir açıklama yapmak zorunda olmadan, izne tabi tutulmadan, kapısında sanki analarını mezara koymuş gibi zır zır zırlayan bebeler olmadan tuvalete gidebilmek.
- Bu saatlerde söylenen “Çocukları biraz oyala” kesinlikle bilgisayarı ya da televizyonu aç, onlar çocukları oyalasın, sen de öbür bilgisayarda gazete gazete dolaş demek değildir. Çocukları oyala demek bütün gün seni özlemiş, seni görünce mutluluktan delirmiş çocuklarınla biraz oyna, konuş, kucaklaş, öpüş, onların baba özlemlerini gider demektir.
- Annenin “Ben bir mama hazırlayıp geliyorum” diyerek mutfağa gittikten sonra beş dakika içinde koşarak geri dönmemiş olması annenin orada gitar çalıp eğlendiği, sigara içip telefonda arkadaşlarıyla çene çaldığı anlamına gelmez. Belli ki kadıncağız gece rutinine hazırlık olarak yedek biberonları hazırlıyor. Sabah rutinine hazırlık olarak da akşam yemeğinin artıklarını toplayıp mutfağa biraz çeki düzen vermeye çalışıyor. Bu durumda bebeleri annenin peşine salmak, bebelerin açılmayan mutfak kapısının önünde ağlama nöbetleri geçirmelerine sessiz kalmak, annenin bir an önce kapıyı açmasını sağlamayacağı gibi içerideki işi de aksatıp geri dönüş anını uzatmasına, ikinizin de sinirlerinin daha da gerilmesine, zavallı bebelerin de yok yere gözyaşı dökmelerine sebep olur. Bunun yerine çocukları oyalayarak anneye bir beş on dakika daha zaman tanınması, annenin mutfak kaygısını kafasından atıp elinde mamalarla yüzü gülerek odaya dönmesini sağlar.
- Yine bu saatlerde annenin “Biraz şunları oyala da ben bir evi toplayım” cümlesinin ardından “Ooooo akşama kadar ne yaptın / bakıcı varken toplasaydınız ya / bırak şimdi ev toplamayı sanki misafir mi geliyor / bırak dağınık kalsın / nesi varmış evin / şimdi titizliğin sırası mı benim maçım var… gibi abidik gubidik cümleler kurmayın. Anne –varsa yardımcısıyla- akşama kadar evde ebelemece oynamıyor herhalde. Demek ki ya işin bu kısmı yetişmemişler ya da bakıcı gittikten sonra ev o hale gelmiş. Hem anne bayram temizliğine soyunmuyor, yalnızca gece mutfağa gelip giderken yolda takılıp düşecekleri kaldıracak, sabaha kadar ortaya koku yayarak sizi zehirleyebilecek, evde de patlak kanalizasyon havası uyandırabilecek b.klu bezleri atacak, gece karanlığın basıp ezebileceğiniz mandalina, nar gibi leke bırakıcıları yerden toplayacak. Kısacası sabah kalktığınızda size ahırda değil de evde uyumuşsunuz izlenimi verecek kadar temizlik yapacak.
- Sakın, sakın, sakın anneye “Benim anam beş taneye baktı, hizmetçisi mi vardı / İbrahim’in karısı ikizleri tek başına büyütüyor / Namık’ın karısı gündüzleri hem çalışıyor hem üç bebe bakıyor geceleri de nöbet tutuyor …” gibi cümlelerle başkalarının “tavuklarını” örnek göstermeyin. Başkalarının “horozlarının” maaşları, işleri, terfileri, yatları katları da sizin gözünüze sokulabilir, karışmam valla.
- Çocukların birini uyutma işi size düşüyorsa unutmayın ki çocuklar ne sizin çay keyfinizi bekler, ne maçın ilk yarısının bitmesini, ne kankinizle telefon görüşmenizin sonunu… Çocukların uykuları gelir gelmez sakinlik sağlanarak uyutma işlemi başlamalıdır. Aksi halde çocuk daha da hırçınlaşır, uykusu kaçar, bir türlü bitmeyen yorucu günü uzatır da uzatır. On dakikada çocuğu uyutun, sonra ne istiyorsanız yapın.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Eklemek istediğiniz birşey varsa yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize daha şimdiden iyi akşamlar dilerim.
hahaha blogunu zorla da olsa kocama okutuyorum 😀
hahha emin ol bugünden sonra “zorla da olsa” uğramaz:)
bence A5 el ilanı boyunda bastırıp belediye otobüslerinde, metroda filan dağıtabiliriz. altına da “bi dost” yazsak, aklı olan anlar 🙂
Nasihat alip uygulayan babalarin hanimlarinin duasi secce’ya sadakayi cariye olarak yeter!
elalemin kocası yerine kocam uygulasa yeter be emel abla:)
biz babalar -kocalar bazen öküz olabiliyoruz mazur görmek lazım 🙂
estagfirullah, kesinlikle öyle birşeyi ima bile etmedim
kabul olunan bir gerçek var o da “babalar da çocuktur” karmaşıklaştırmayın işi 🙂 “çocukları oyala” demek başka “çocuklar özlemiştir birazda seninle oynasınlar demenk” başka.
maalesef bu babalar çocuklar büyüdüğünde de aynı klişe laflara devam ediyorlar…o yüzden hanımlar erkek çocuklarımızı yetiştirirken biraz dikkat edelim…geleceğin hanımları rahat etsin bari :))
Hakikaten dünya küçük, blog dünyası daha küçük.
Secce, deryik de bizim okuldan, yaklaşık aynı dönemler mezunuyuz. +/-2 yıl.
Derya, görüşemiyoruz nicedir, bu vesileyle selamlar… 🙂
ay ben şimdi hangi pınar diycem, yanlış mı edicem? bize de bekleriz, oradan sorarım 🙂
Bir de lütfen ama lütfen anne bir bebeği alıp uyutmaya gidince sizin payınıza düşen çocuğu uyutmak için her gün yeni bir icat çıkarmayın.. Yıllardır zorla oturtulan çocuğun gece kendi yatağında uykuya dalma rutinini “amman bu akşam da burada uyusun” gibi bahanelerle bozmayın.. Çocuk salonda, halıda, kanepede, kucağınızda ya da orada burada değil sadece sadece kendi yatağında uykuya dalsın…
benimki de tv başında uyutmaya çalışırdı.çok şükür attık tvyi de kurtulduk
baayıllldımmmm…
ikizlerim yok ama
8 yaşında
24 aylık
11 aylık
3 bebem var ve bunların ağzım açık okudum.. devamını bekliyorum:)))
oyyy maşşallah.
BEN burayı daha önce niye görmemişim yaaa her sey tam bana göre:)))) harikasınızzz
takipteyim artık…
öpüyorum bebelerinizi ve sizi…
tşk ederim:) her zaman bekliyoruz, biz de sizi öpüyoruz
Öncelikle 2,5 yaşında bir oğlum var ve annesine çok düşkün, bazı kelimelerinizle yargısız infaz yaptığınız görüyorum. İstisnalar kaidei bozmaz ama ben akşam olsa da oğlumla vakit geçirsem diye akşamı iple çekenlerdenim. Eşimin de zannedersem sizin eşinizi veya eşlerinizi yerdiğiniz gibi beni bu konuda yereceğini sanmıyorum ne kadar yardımcı oluyorum veya eşimi bu konuda nekadar mutlu edebiliyorum bilemiyorum ama gerçek olan siz kadınların işi zor ama lütfen bazı gözlüklerinizi çıkarıp bir de erkeklerin, babaların cephesinden olaya bir bakın.
Günümüz şartlarında iş hayatının ve ekonominin nekadar zor nekadar yıpratıcı olduğunu söylememe gerek olmadığını düşünüyorum. İş hayatı ve farklı insanlarla muhattap olup gün içerisinde ne kadar stres ve yorucu gün geçirdiğini unutmamak lazım.
Diyorsunuz ki evi toplaması için vakit, ben de diyorum ki düzen ve tertip, işiniz bitti ( bez değiştirdiniz hemen çöpe atın ) çocuklar meyve yedi ve yerlere döküldü tamam hemen toplayamamış olabilirsiniz ama ayağa ilk kalktığınızda hemen alabilirsiniz çok acil bir şey yoksa. Bunların hepsi biriktiğinde eviniz de tamamen kaos olacak ve çözülmez hale gelecek bu hale gelmeden çözüm gene sizde. Neyse benim haddime değil annelik veya KADINLIK dersi vermek ama biraz el çabukluğu biraz da iş bitirici olmak gerekiyor.
YORGUN ARGIN EVE GELEN BİR EŞ SADECE SADECE ANLAYIŞ BEKLER.
( BU KARŞILIKLIDIR )
Bir eş bir erkek olarak yazmış olduğunuz yazıyı kendi rızam ve kendi isteğimle de okuduğumu belirtmek isterim.
Sürç ü lisan ettiysem affola.
Saygılarımla.
Erdal ALTUNCU
yorum için tşk ederim erdal bey. babaların hepsinin eve gelip çocuklarına kavuşmak istediğinden şüphem yok. dışarıda çalışmak elbette zor ve yorucu. ama işyerinde birlikte çalıştığınız kadınları düşünün. onlar da sizin kadar yoruluyor. ama eve gelince kaç tanesi terliklerini giyip tv önüne uzanabiliyor? aynen mesaileri evde devam ediyor. demek ki yapılabiliyormuş. üstelik erkekler fiziken kadınlardan daha dayanıklıdır yahu. siz yapamayacaksınız da kim yapacak? hem gelin sofrayı kurun, yemeği pişirin demiyorum ki. az biraz bebeleri alın da sofrayı kurma şansımız olsun diyorum.
ev hayatında da belki farklı insanlarla karşılaşmıyoruz ama iki küçük çocuk anası olarak şundan eminim ki hayatımın bu döneminde kocamın işyerinde yorulduğundan çok daha fazla yoruluyorum. inanmazsanız bir gün eşiniz çocuğu bırakıp gitsin, tüm günü ev işleri ve çocukla bir geçirin de bakın, yorucu muymuş değilmiymiş işimiz.
düzen ve tertip için birşey diyemem. doğru diyorsunuz ama evde çocuk varken temizlik yapmak kar yağarken kapının önünü süpürmek gişbidir diye boşa denmemiş. yaptığımız yaptığımız gibi bırakılsa daha ne…
Biz erkekler çocuk olduktan sonra ağzımızla kuş tutsak siz bayanlara kendimizi bir türlü beğendiremeyiz ama Allah sizleri başımızdan eksik etmesin.
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”
Saygılarımla.
:)))))))))))))))))))) amin amin sizlerin de yokluğunu vermesin
yazılarınıza hem çok gülüyorum hemde tek çocukda olsa aynı şeyleri yaşadığımızı görünce tek değilim diye mutlu oluyorum 🙂 fakat blogunuzu okuması gereken kişinin ben değil eşim olduğunu bu yazı ile anladım.o okumuyor ama ben akşamları ona zorla baskı altında okuyorum. hele bu yazıyı özellikle okuyarak akşam rutininin sadece bizim evde değil tüm evlerde yaşandığını anlamasını sağlıycam. sevgiler.
herkes çocuk doğuruyor ,tek sen misin cümlesini bir kez daha duyarsam cinnet getireceğim.
ama haklılar hehe
yazınızı çok beğendim. bebeği yolda olan bir baba adayı olarak severek okudum :=)
🙂 tşk ederim bebek geldikten sonra da bu kadar severek okurmusunuz bilemiyorum:)
ben dünden beridir en başa sarıp okuyorum yazılarını şimdilik bu yazıdayım :O)
17 haftalık ikiz gebeyim inşAllah eşim de bana yardımcı olur beni çok sevip günlük hayatta yardımcı olması bunları yapabileceği anlamına gelmediği için endişeliyim ama eminim ki bir şekilde büyüteceğiz meleklerimizi ben evde sürekli bir düzene bile sahip değilken nasıl düzen oturtturacağım onu düşünüyorum :O)
bu arada yazıların harika sizden çok şey öğreniyorum…
zeynepciiiiiiiiiim genelde ikiz gebeleri bana küfreder. böyle güzel bir yorum görmek beni duygulandırdı. allah tamamına erdirsin inşallah. sağlıkla kucaklaşın. inşallah herşey çok kolay olur
Hamileyken eşim etrafımda dört dönerdi hatta elinde olsa ben yorulmayayım diye kendi elleriyle besleyecek kadar. Sonra bebek oldu; uyku sorunu olan, hırçın, bir türlü mutlu olmayan, stresli bir bebek, Chucky gibi. 9 ay prensesler gibi sevgi,ilgi gör, üzerine titrenilsin, sonra doğum yap, geceler boyunca hiç susmayan bir bebekle deliler gibi uğraş, ınsanlıktan çık, ucube gibi ol ama tek bir farkla. Bu kez “Uykusuz musun, karnın aç mı, yoruldun mu, delirmenin eşiğinde misin, duşa ihtiyacın var mı vs vs vs” diye soran bir kocan yok… Sanki tüm bebekler tv’deki gibi, kırmızı kurdelalı lohusa kadının kucağında, hiç ağlamayan, acıkmayan bir bebe.. Evet, bizimki çok huysuzdu ama bizimdi, bebeğimizdi, belki de babasının umarsızlığını ve bu umarsızlığın annesi üzerinde oluşturduğu stresi hissederek böyle tepkiler veriyordu. Geceli gündüzlü makina gibi cırlak bir bebekle, gelenle gidenle, yemekle, temizlikle uğraşmış bir kadın ve akşam eve geldiğinde internetin başına geçen bir baba. “Ya bırak şu bilgisayarı, biraz bak çocuğa, canım çıktı yeminle, 5 dakika wc’ye gideyim, kaç gündür kabızım, öleceğim ya.” dediğinde, “Gün boyu çalıştım, akşam evime gelip 10 dakika keyif yapmak da mı suç?” diye bir cevap… Çocuğa bakmak neden onlar için bir görev,ben en çok buraya takılıyorum. Görev gibi yaklaşıyorlar,”10 dakika bakıver” dediysen, sabırsız bir şekilde 10 dakikanın dolmasını ve senin gelmeni bekliyorlar, geç kalırsan suratları değişiyor. Yahu o senin beben, sevsene, oynasana, tadına varsana. Kendi çocuğuyla 10 dakika geçirecek diye karısıyla pazarlık yapan erkekler… Bunu yaşadım, hala yaşıyorum büyük bir hayal kırıklığı içinde… Ama yine de eşimi suçlamıyorum, hata bende. Tırnağı kırıldığında ortalığı velveleye veren biri olmadım hiç, hep güçlü kadın olmayı seçtim, iyi halt ettim!
Uuu beybiiii; çok sert! :p
sen daha duuur;)