Bu aralar bebeler tek başlarına dışarı çıkıyor. Anlatmıştım ya çektiklerimi. Şimdi bir nebze daha iyiler. Sürekli zırt pırt zil devam tabi. Yok çişim geldi, yok bisikleti çıkar, yok bilmem kim bilmem naaptı… Ama ara sıra seslerinin kesildiği de oluyor. İşte o zaman da rahat edeceğime ben panikliyorum, nereye gittiler, ne halt ediyorlar diye. Hemen cama düşüyorum. Gördüysem ne âlâ. Göremediysem çığrınıyorum. Cevap gelirse ne âlâ. Cevap yoksa komşuya geçiyorum, bir de onun cephesinden bakmaya. Gördüysem ne âlâ. Göremediysem yine çığrınıyorum. Cevap gelirse ne âlâ. Cevap yoksa paldır küldür üzerime bir şeyler takıp sokağa atlıyorum. İşte yine böyle elime geçeni üstüme geçirip sokağa fırladığım bir günde şok şok şok yaşadım!
Ehehhe aslında şok falan olmadım. Merak edin de devamını okuyun öyle diye yazdım. 😉 Ne diyordum? Heh. İşte yine böyle elime geçeni üstüme geçirip sokağa fırladığım bir günde çığrına çığrına bebeleri arıyorum. Sesleri geliyor, ama bebeler yok piyasada. Anneaaa buradayız diye bağırışıyorlar. Bir o tarafa koşuyorum, bir bu tarafa koşuyorum yoklar. NEREDESİNİZ!!!! BUYADAYIZ ANNEAAA! İyi de burası neresi sıpalar? Anneannem “Şiide şii var gızıım şaap” derdi. Aynı mantık yemin ederim. Bu çok gizli bir Kayseri mesajı. Zeki Kayserililerden başka kimse anlayamaz niirde nii olup naapılacağını. İşte o an kafamda ampul yandı, hemen olayı çözdüm, burasının burası olduğunu anlayıp kafamı kaldırdım. Nah işte oradalar. Ağacın tepesine çıkmışlar!
Ne yapıyorsunuz çocuğum orada? “İş kurduk biz annea!” Sübhanallah! Ne işi? Atladılar indiler aşağı. Efendim, kozalak topluyorlarmış. Sonra taşla kozalağın içindeki çam fıstığını kırıp çıkarıyorlarmış. Satacaklarmış. Al sana işlenmemiş iş kolu!
Bana da çıkardılar bir adet fıstık. Anneyim diye bana kıyak geçtiler, bu seferlik beleş yedim. Garip bir şey. Yağ gibi. Çam çam da kokuyor. Elleri yüzleri kapkara olmuş bebelerin. E çalışmak kolay değil tabi. O günü kozalak toplayıp işleyerek geçirdiler.
Ertesi gün annem geldi. Birlikte gezmeye gittik bin seneden sonra ilk kez. Bebelerin başında babam kaldı. Emekli asker kendisi. Bebeleri hizaya soktu hemen. Oraya çıkılmaz, ona ellenmez… Son gördüğümde kitap okuyordu çocuklara, “Söyle bakayım, en son ne okudum?” diye aniden okumayı kesip sözlü yaparak. Bebelere bol şans dileyip gezmenin yolunu tuttum.
Birkaç saat sonra eve döndüm ki babam elinde telefonu oturuyor. Bebeler yok. “E bebeler nerede baba?” Çok yormuşlar dedeyi, babam da sokağa salmış. Hemen koştum pencereye. Yoklar. Çığrındım. Cevap yok. Koştum aşağı indim. En son yan apartmanda fıstık pazarlarken görülmüşler. Ayy korkudan ölüyordum. Buldum sonunda bebeleri ama elimin titremesi uzun süre geçmedi.
“Neredeydiniz yavrum siz?” “Fıstık satıyorduk annea.” Neyse ki tanıdıkları geziyorlarmış. 10 tanesi 1 tl. Şıkır şıkır paraları çıkardılar ceplerinden. Satmışlar valla. Bir komşu limonlu şeker vermiş paranın yerine. “Iyy tadı iğrenç, keşke fıstıkları vermeden tadına baksaydım” dedi oğlan. 😉
Sonra komşulardan öğrendim. Kapıyı çalıp fıstık alır mısınız? diyorlarmış. Herkes de ben memleketten falan getirdim sanıyormuş. Nereden bilsinler ağaçtan yolup taşla ezip sattıklarını. Kaç lira diyorlarmış. On tanesi 1 tl. Avuçlarını açıp fıstıkları gösteriyorlarmış. Ezik büzük kırık ama organik. 😉 Epey satmışlar ha. Akşam dondurma yedik parayla. 😉
Ertesi sabah yine fırladı oğlan. İşe geç kalmış. Acilen fıstık kırıp satmalı. “Gel kek yapalım birlikte, onları sat” dedim. “Olmaaaz” dedi. “Annecim bizim işimiz kekçilik değil, fıstıkçılık.” Ben de ilk kez paranın tadını alan fukara esnaf misali hemen atlıyorum şunu da yapalım, bunu da yapalım diye. Bebe haklı. Ayrı sektörler bunlar anacım.
Şimdilik fıstık tüccarlığına devam ediyorlar. İşler yolunda. Tü.. tü.. maşallah. Bu arada baktım, kilosu 150 liraymış fıstığın hiç de demiyorsunuz yav. En kısa zamanda zam yapılmalı, ucuza gidiyor bizim fıstıklar. 😉 En azından okul masrafları çıksın.
Aaa bak şimdi şunu yazarken aklıma geldi de okulların hemen açılması öncesi bebelerin ticarete atılmaları da pek bi manidar. Kayserilinin aptalını okuturlar demişler. Akıllısı tüccar olur tabi ki de. Şimdi bu durumda anneanne kontenjanından Kayseri’nin yillisi olan bebelerim acaba okula gitmeyelim de ticarete atılalım mı demek istiyorlar? Yoksa bu da çok gizli bir “şiide şii var, şaap” mesajı mı? Vay akıllı bebelerim benim! Neler de düşünmüşler!
ay şii de şii var şaap mi?? çok tanidik geldi,annem de çok söylerdi yalniz değilmişim.Kayserili de değiliz ama biz de fena sayilmayiz hani?
:))))))))))))))
Demek ki bu tüccarlık işi genetik. Kayserili olmadığım için beceremiyorum, anladım. 🙁
🙂 bizim bi damar geliyor, yetiyo valla ahahha