Bloguma arama motoruna “ikiz bakımı” yazarak ulaşan insanların olduğunu görünce acayip stres oluyorum. İnşallah hamile değildir diye içimden geçiriyorum. Açıkçası ben hamileyken böyle bir siteyle karşılaşsam acayip gerilirdim. “Her satırı şikâyet şikâyet. Bu ne be! Doğurmasaydın, doğurduysan da kendine saklasaydın” diyesi geliyor insanın, biliyorum. Ama sloganı “Çektiğimi bir ben bilirdim, bir de siz bilin istedim” olan bir siteden siz ne bekliyorsunuz, ben de onu anlamıyorum!
Hep uykusuzluktan şikâyet ettiğimin farkındayım. Aslında bunlar benim süper günlerim. Bundan beter olduğum günlerde bir blogum yoktu da yazamadım. Hoş yazmayı bırakın, bilgisayarın düğmesine bile basacak halim yoktu o zamanlar.
En son uyuduğumda bebekler kuvözdeydi. Ne kadar doğru düzgün bir uyku çekebildiğimi siz tahmin edin. Lohusalığın da etkisiyle durup durup onlar için üzülüyor, ağlıyordum. Ben ağlarım yavruma, anam ağlar yavrusuna misali annem beni düşünüyor ve “Kızım, bunlar iyi günlerin. Hazır bebeler de başında yokken, yat uyu” diyordu. O zamanlar onu zalimlikle suçluyordum ama meğersem haklıymış.
Ben sadece on beş gün anne sütü alabilmişim. Sadece on beş gün! Ağabeyim benden de beter: yalnızca bir hafta. Annem küçük anne olmuş. Doğum sonrası hep göğüslerinde iltihap olurmuş. Doktor yerine babaannem tedaviye soyunmuş. E aslan gibi beş tane büyütmüş. O bilmeyecek de kim bilecek? Babaannem “Tuvalete ters otur göğsünü tarakla tara, iltihap hemen geçer” demiş. O zamana kadar mahalledeki tüm karılara şifa olmuş(!) bu yöntem. Ama olacağı bu ya, anama olmamış. Niye bilmiyorum, belki taraktaki diş sayısı iltihabı kurutmak için yeterli değildi, belki alafranga yerine alaturka tuvalet kullanılmalıydı… Öyle böyle, anamın iltihabı devam etmiş. Bakmışlar anamdaki iltihabı kesemiyorlar bari bebeyi memeden keselim demişler. Olan ağabeyimle bana olmuş.
Ağabeyimi bilmem ama ben çok üzülürüm doğru dürüst anne sütü alamadığıma. Keşke söylemeselermiş bana ememediğimi. Okula başlayana kadar emdin, hatta teneffüslerde koşar gelir yine emerdin falan deselermiş. Bir türlü atlatamadım bu emememe olayını. O yüzden günün birinde bebeğim olursa mutlaka emziririm, ne yapar eder emziririm diye düşünürdüm hep. Açıkçası emzirmeyi kolay bir şey sanıyordum. Bir meme, bir bebe yeter diye biliyordum. Meğersem durum pek de böyle değilmiş. Bir sürü problem çıkabiliyormuş. Bir de bebe sayısı bir değil iki olunca, kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek şeyler insanın başına gelebiliyormuş.
Aboneyim Abone!
Okunmamış her yazı yenidir!
Hadi söyle söyle neyi merak ettin?
Hmm neler varmış?
Fotoroman
This error message is only visible to WordPress admins
Error: API requests are being delayed for this account. New posts will not be retrieved.
Log in as an administrator and view the Instagram Feed settings page for more details.
Efsane Yazılar
- Aşk Aşk Aşk
- Bebelerin sabah ana babalarını uyandırma taktikleri ve bunlardan kurtuluş reçeteleri
- Bez Velet!
- Bilinçli ananın bilincine tükürdüğü an: Acaba?
- Ebeveyn canavarı
- Ela Lale el ele, sürüm sürüm sürüne!
- Faaliyetçi Analar
- Foto Belgesel: Metropol Yerlileri ve Doğal Hayat
- Hiç değişmeyen anneanne / babaanne replikleri ve bunlardan kurtuluş reçeteleri
- Kurtlu Anadolu Kadınından Cambridge’in Lohusa Düşesi Kate’e Mektup
- Öz hakiki ANAokulu
- Tuvalet Eğitimi 2. Sezon, 2. Bölüm “Hela Adabı”
- Yurdum Teyzelerini Ağırlama Kılavuzu
DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN!!
Bu blogda yer alan yazıların ve fotoğrafların hepsi övünmek gibi olmasın ama bana aittir. Alıntı yapmak için bir zahmet beni dürtün. Ya da en azından sitenin linki ile adını açık ve görünür biçimde verin. Aksi halde 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suç iş işlemiş olursunuz. Yakalarsam gözünüzün yaşına bakmam, valla hapislerde çürütürüm, haberiniz olsun. Kaynağı gösterin, canımı yiyin.