TVsiz de oluyormuş!

Bir iki gece önce, bebeleri bayılttım, kendim de uyumaya hazırlanıyorum. Son kez maillerime bakayım dedim. Oradan tivitıra girdim. Biraz sağa sola bakıyorum. Takip ettiğim biri “Ay şu Simay’ın saçını başını yolacağım” gibi bir şey yazmış. Bizim evden sıkça alışık olduğum için bu tür konuşmalara, “Vah gariban” dedim. “Uyutamadı herhalde bebeyi bir türlü.” Şimdi diğer anneler, “Ay yazık, kızma” falan yazar diye bekliyorum. Aman aman herkes atlamasın mı “Ben de yolacağım, kafasını kıracağım” falan. “Tüh tüh,” dedim ya, “Bu gece kimse uyutamamış bebeleri. Tüm analar dellenmiş.” Anam sonra bir baktım bunlar kendi çocuklarından değil bir diziden söz ediyorlar. “Hürrem mi?” dedim. Onu da tivitırdan bolca duyuyorum. “Yok” dediler “Kuzey, Güney”. Baktım herkes oturmuş, hep birlikte dizi izliyor tivitırda. Ben on numara Fransız kaldım. Bebeler hayatıma gireli TV izlediğim mi var ki? Bir gece kanepeye uzanmış TV izlerken doğumum başladı. Herhalde TV’yi son izleyişim de o oldu. Bebeklerden sonra zaten TV’nin yüzüne bakacak halimiz kalmadı. Bir de çocukları TV’den uzak tutmak gerekiyor. TV uçtu, gitti hayatımızdan.

Çocuklara iki yaşından önce kesinlikte TV izletilmemesinin tavsiye edildiğini biliyorum. Zekâ ve dil gelişimlerini olumsuz etkiliyormuş. Zaten benim bebelerim zekâ ve dil gelişimlerini olumsuz etkileyecek en önemli özelliğe sahipler: prematüreler. TV’den her çocuktan daha fazla uzak durmaları gerekiyor. Ben de onun için uğraşıyorum.

Bebelerim yedi aylıkken bir gün sanırım annemler bizdeydi. Çok daralmıştım. Bebeleri bırakıp bir arkadaşa uğradım. Ev mum gibi. Görür görmez sinir oldum. Bebesi olup da evleri tertipli olan kadınlara oldum olası sinir olurum. Ben bebesizken bile tertipli olamadım. Arkadaşın benimkilerden bir yaş kadar büyük bir kızı var. Yani o ara bir buçuk yaşında falandı kız. En hareketli dönemi. “Millet ne kadar becerikli, bir şuraya bak, bir benim evin haline bak” diye kendi kendime söyleniyorum. Kırk beş dakika kadar mutfakta oturduk. Kızı hiç görmedim. “Uyuyor mu?” dedim. “Yoo,” dedi. “TV izliyor.” “Hadi ya” dedim. Kızın yanına gittim. En büyük boy LCD televizyon. Bu içine girmiş neredeyse. Bebek kanalı izliyor. Pek hareket etmiyor. Ara ara yerinde zıplıyor, UA gibi sesler çıkarıyor. Anlayacağınız annesi TV izlete izlete Darvin’in teorisini geriye işletmeyi başarmış, bebeyi maymun etmiş. Çok üzüldüm. “Çok mu izliyor?” dedim. Annesi övünerek anlatmaya başladı. “Ayy bütün işimi bu sayede yapıyorum valla. Sabah kalkınca koyuyorum karşısına. Akşama kadar izliyor. Karşısında çok da iyi yemek yiyor. Akşam da şu salıncağa koyuyoruz. Babasıyla birlikte dizi izliyoruz. O da yanımızda sallanıyor.” “Çok izletme ama” dedim. “Bu bebek kanalı. Zekâlarını geliştiriyor,” dedi. Baktım ne desem de işe yaramayacak, annesi televizyonun faydalarına kendini kodlamış zaten. Bir şey demedim. Eve geldim. “Kocama şu televizyonu kaldıralım,” dedim. Kocam çok TV izlerdi. Kendisi TV’de konuşan her adamı izleme kapasitesine sahip. Sürekli aynı haberleri görmeye gık demez. TV onun için yaşam destek ünitesi gibi bir şey. Eve gelince bağlanır, bir türlü kalkayım da uyuyayım demez. Tabi TV kaldırma fikrime itiraz etti. “İyi de izletmiyoruz ki bebelere” dedi. “Olsun,” dedim.  Önce arkadaşın kızını anlattım sonra da “Yarın bir gün çok daralırsam, çocukları karşısına koymaya başlayabilirim. En iyisi olmasın, izleme şansları tamamen ortadan kalksın,” dedim. Kocam kendisinden hiç beklemediğim bir performansla katladı kabloları kaldırdı. Sağ olsun. Böylelikle evde TV iptal edildi.

Bebekler bir yaşını geçmişken günde 10-20 dk gece bahçesiyle yemek ve ihtiyaç molası vermeye başladım. Bir iki bölüm de Tulli kaydettim. Bir gün onu açıyordum, bir gün bunu. Sonra bir gece, tam bebekleri uyutacağım, bilgisayarımda bir çizgi film gördüm: Wall-e. Bebekleri sallarken kocamla açtık, onu izledik. Kız hiç ilgi göstermedi. Ama oğlan ara ara baktı. Yarısında kapattık. Ertesi gün kalan yarısını izlemek için tekrar Wall-e açtım. Oğlan yine baktı. Ben de ne kadar yorgunum. Oğlanın hareketsiz durması işime geldi. Ses çıkarmadım. Sonra ertesi gün yine çok yorgunum diye yine Wall-e açtım. Böyle böyle 5-10 dk diye başlayan wall-e 1 saate çıktı. Ben de rahat ediyorum tabi. Akşam yemeklerini yedirip açıyorum, o ara mutfağı falan topluyorum. Kız hâlâ wall-e’yi izlemiyor. O Tulli’yi seviyor. Evde kavga başladı. Kız Tulli diye ağlar, oğlan Wall-e diye. Bir onu bir bunu açıyorum ben de. Sonra bir gün babaannedeyiz. Kız kanepede hoplayıp zıplıyor. Birden dengesini kaybetti, kanepeden kafa üstü yuvarlanıyor. Yuvarlanış nidası da “Tuuuluuuu” (Tulli). “Ne oluyoruz yahu” dedim “Benim bildiğim, düşerken anneee diye bağırılır. Tulli solucanını niye anıyor ki bu kız?” Ertesi gün akşam da Wall-e açık. Yarım saat izlendi. Mutfakla işim bitti. İçeri gideceğiz. Çat diye bilgisayarın kapağını kapattım. Bekliyorum ki oğlan bağıracak, itiraz edecek. Bağırmadı. Allah Allah dedim. Bir baktım ki bizim küçük adam bilgisayarın kafasının kapandığını bile fark etmemiş. Hipnoz halde, al al yanaklarla boşluğa bakıyor. Birkaç saniye sonra ayıldı. Waaaliiiii diye ağlamaya başladı. “İşte” dedim, “An bu an. Gittikçe tembelliğim beni ele geçiriyor. Yapmamam gerekeni yapıyorum. On dk, yirmi dk dedim, artık bir saat çizgi film izler oldular. Bundan sonra zıkkım wall-e de yok tulli de.” Çat çat sildim bilgisayardan. Şimdi çok çok daraldığım vakitlerde kendi bebeklik videolarını açıyorum. Zaten onlarda da bir numara yok. En fazla on dakika bakıyorlar, sıkılıp gidiyorlar.

Bu arada o söz ettiğim arkadaşa ara ara birkaç kez daha gittim. Çocuğu maymunluk seviyesinden ne yazık ki su algi seviyesine kadar geriledi. Artık sadece bön bön bakıyor. Anası laf anlamadı. “Temizliğim, yemeğim, bebek kanalı zekâ geliştiriyor” demeye devam etti. Geçen gün bize geldiler. Kızı artık üç yaş civarında. Sadece baba, dede diyormuş. Doktora götürmüş. “TV’yi kapat, birlikte oyun oynayın, konuşun çocukla” demiş. “Çizgi filmlerde konuşma yok ya. O yüzden öğrenememiş,” dedi. “Ee izletiyor musun hâlâ?” dedim. “Yok töbe billah çizgi film izletir miyim? Artık konuşması olan şeyler açıyorum. Evlilik programı falan izliyoruz birlikte” dedi. Hâlâ mesajı alamamış yani. Üzüldüm. Bir yanda doğuştan zekâ problemli çocuğunu özveriyle bir yerlere getirmeye uğraşan, normalden on kat fazla mesai yapan anneler, öte yandan pırıl pırıl doğan zekâları kendi elleriyle törpüleyen anneler. Her şey elimizde!

30 yorum

  1. isteyince olur vallahi çok ta güzel olur. ben bu konuda sizin kadar başarılı değilim kısıtlı açıyoruz bizde .. tebrik ederim sizi

  2. Yine çok güzel bi yazı 🙂
    Benim kızım da son zamanlarda çok bakıyordu malesef 🙁 Ben bi türlü kaldıramazdım başından, vicdan azabı duyardım. Bu yıl (5 yaşından gün aldı) şartlarımı zorlayarak kreşe verdim. Ayyy ne kadar güzelmiş her yönden faydası var çocuğa. Eve geldiğinde de izlemiyor tv 🙂

    1. evet evet çocuğa dolu dolu aktivite sunulunca tvden vaz geçiyorlar. ama sunabilmek mesele:) kreş harika olmuş. hayırlı olsun, darısı bize.

  3. Bizde de Ege Pepee seviyor, Deniz de bilgisayarda klip izlemeyi. Önceden daha çok izliyorlardı ama uzun süreli değil. Benim veletler kurtlu olduklarından (durdukları yerde duramıyorlar) uzun süreli aynı yere bakma şansları yok. Sadece yemeklerini yerlerken 5-10 dk. oyalanıyoruz önünde. Artık izlemeseler bile bilgisayarı ve televizyonu açtırmak iiçin yine de ağlıyorlar. Ben de şöyle bir yöntem geliştirdim. Bilgisayarda onların hoşlarına giden klipleri açıp arkaplanda çalıyorum, bu esnada biz oyunumuzu oynamaya devam ediyoruz. Bir süre sonra oyuna daldıklarında çaktırmadan bilgisayarı kapatıyorum. Tabi acil durumlarda nadiren baba ve iki bebek yalnız kalıyorsa o zaman ne isterlerse izletiyoruz.

    1. benim oğlan da normalde çok kurtlu. ama çizgi film karşısında resmen transa geçiyor. kız normalde çok sakin. ama o da 5 dkdan fazla oturup bakmıyor. bebeler bi garip anacım

  4. Yazilarini bir siredir takip ediyorum cok icten tebrik ederim:)Benim cücede 22 aylık ama bağlasan durmaz tv karşısında.çünkü gün icinde ben tv izletmiyorum surekli oyun uydurma modundayiz.aksam baba sagolsun “iki dakika oyalasana oğlanı “dediğimde hemen çizgi film acar.bı süre sonra yanlarına gittiğimde oğlan arabalarla oynuyor babada trans vaziyette çizgi film seyrediyor halde bulurum onları:)

    1. Tşk ederim emrenin annesi.
      çocuğa tv izlettirmeyince harbiden sürekli oyalayacak birşeyler bulmak gerekiyor. o da çok yorucu. bazen anneler aramızda para toplayalım, bilimadamlarına rüşvet verelim de tv faydalı falan desinler diyesim geliyor.

  5. süpersin.. bizde tv kalmaz yerinden ama izlenmezde kolay kolay.. meyraya açtım bir kaç kez yok 5 dakka bile oturmadı oturma kemiklerinin üstüne… aras zaten kudurmak varken ne işi var tv ile..
    bizde duhandan dolayı (8 yasındakinden yan)i dizi izleyemiyoruz. ( hürrem ve süleymanın halvetini sorduğu akşam bitirdik dizileri) akşamları ya lig tv açık yada müzik kanalları. yada film izleriz..
    sabahta muzık açılır kalkar kalkmaz..

    1. açıkçası ben bebelerden değil de babalarından korkuyorum. mutlaka izleyecek bir “haber” bulacak. bu durumda ben de çocukları uzak tutmak için öteki odada perişan olacağım. olmaması bizde daha iyi

  6. en güzeliii keske yaptığını yapabilsem.. ama bizde de baba arıza verir gibi geliyor bana.. hastalık maç bizdeki…………….

    gs den fb ye hatta siirt köy hizmetleri sporu bile izliyoruz sanırım..

  7. off arkadaşının çocuğu için çok üzüldüm. senin çabana da hayran kaldım. bizimkiler de kontrollü bir şekilde çizgi film izliyorlar ama hiç bön bön bakma noktasına gelmedikleri için rahatım. sanırım ikizler birbirlerini dürtükleyip dikkatlerini dağıttıklarından öyle bir tv bağımlılığı gelişmesi daha zor oluyor.

  8. biz 3 ay sonra 2 yıllık evli olacak bir çiftiz ve evimizde tv yok.bunu duyduğunda veya evimize gelip şahsen gördüğünde şaşırmayan bir Allahın kulunu görmedim bugüne kadar.hadi sadece şaşırsalar iyi,”a aaa,niye yok?niye almıyosunuuuuz?” ile başlayan hatta evliliğimizin ilk aylarında düğün borçlarımız yüzünden ALAMADIK sanan bazı eş dostun “paranız yoksa biz hediye alalım” a varan cümleleriyle karşılaştık.neyse ki yakın çevremiz şimdilik alıştı fakat her bize misafir geldiğinde “çocuk olunca alırsınız artık” cümlesini duymaktan acayip ürperir oldum.yahu arkadaşım,ben zaten çocuk olunca eksikliğini hissetmeyelim,çoktan yokluğuna alışmış olalım diye evime almadım,yani doğmamış çocuklarım için,sen ne diyosun yaaa…insanlar nasıl daha 100 yıldır bile var olmayan bir alete bu kadar alışabildi?

  9. Bizim kizlar 6-7 haftadir BBC’deki “Gece Bahcesi”ni izliyorlar. Yalniz saplanti halini aldi.Sabahtan basliyorlar “vigu vigu” (Igglepiggle) demeye. Aksam kafam biraz dinlensin diye izleteyim derken butun gun zirilti dinlemeye basladim. Biraksak mi diye dusunuyorum. Turkce DVD de aldik ama seslendirmesi cok kotu. Adam bezgin bezgin soyluyor sarkilari.

    Bir de bazen yine kurtarici olarak BBC’den “Something Special”i aciyorum. Ogrenme guclugu ceken cocuklar icin yapilmis ama bizimkilerin hosuna gidiyor.

    Yalniz bizim cocuklarin dil gelisimi ne olur bilmem. Su anda Turkce, Almanca, Ispanyolca ve Ingilizce duyuyorlar. Kafalari karismiyordur insallah.

  10. ben biraz şanslı biraz şanssızım sanırım..biraz oyalansın yemek yesin tv seyrederken die hep tv karşısında yedirdim ama ne reklam ne çizggi film seyretmedi 18 aylık oldu hala da tv ilgisini çekmiyor..10 sn ye rahat etmem için molfixin reklammı var onu seviyo telden onu açıyorum o kdar..

  11. tebrik ediyorum!
    bir Türkten TV’nin zararlı olduğunu anlatan bir yszı beklemiyordum. Şaşırdım ve sevindim.

  12. Her yazın tebessüm ettirirken bu yazın içimi cizlatti. Ben de evlenmeden once tv hususunda pazarlık edenlerdendim. Simdi tv yok ama iki tane laptop var ve de tivibu. Tv olsa belki bu kadar zararli olmazdi. Laptopun biri babada biro dedede. Ayse napsin bu durumda. Vah ki ne vah. Euzu billahi minel tv

ozge için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.