Yemek yapmayı çok severim. Hele yeni yemekler denemeye bayılırım. Annem bu konuda yeniliğe pek kapalıdır. En azından benim bildiğim son 32 yılda annem hep aynı şeyleri pişirdi. Misafire pandispanya, mercimekli köfte, börek –özel misafirse yaprak sarması. Ev halkına da her evde pişen klasik şeyler, klasik tarifler işte. Şimdi kafama terlik yemeden hemen belirteyim, yaptığını süper yapar da yeniliklere çok açık değildir, onu demek istiyorum yani. Birkaç spesiyali vardır, o kadar. Mutfakta da kendi kuralları vardır ve asla kuraldışı yapmaz. Durum böyle olunca ben de üniversiteyi kazanana kadar mutfağa hiç sokulmadım, asla yemek pişirmedim. Belki misafir öncesi mercimekli köfte sıktığım olmuştur, o kadar.
Üniversite süresince öğrenci evinde kaldım. Haftada bir gün yemek sıramız gelirdi. Hiç unutmam, ilk pişirdiğim yemek annemin spesiyali olan Türkistan pilavıydı. Hani şu bol et, soğan, havuç, patates, ayva, kuş üzümü ile pişen, sofraya da tepsi üzerinde ters çevrilerek gelen pilav var ya. Hah işte onu yaptım. İlk deneme için çok iddialı bir yemek seçmişim. Ama fena olmadı ha. Tek sorun tepsiye çevirdiğimizde pilavın içinden yaklaşık bir bardak su akmasıydı! Anlaşılan, üstünden su çekilince altta da su kalmadığını düşünmüşüm!
Evde kaldığım süre boyunca yemek pişirmeyi epey ilerlettim. Çok da zevk alırdım ha. Öğrenciyken oldukça kısıtlı bütçemiz vardı tabi. Haftada bir anca et yerdik. O da daima tavuk. Allem eder kallem eder o eti de kendi günümde pişirirdim. Kısa sürede klasik yemekleri bitirdim, kendim uydurmaya başladım. Öğrenci milleti, taş versen yok demez. Yerdik valla. Bazıları süper olurdu. Bazıları vasat. İdare ettik işte. Öğrenci evinde öğrendiklerimi, annemlere de yapmaya çalıştım. İlk seferinde kuru fasulyeye havuç doğradım diye annem beni mutfaktan attı. Kuru fasulyede havuç ne gezermiş? Yav ben koydum, oldu, kızlar da beğendi diyorum, yok valla, ikna edemedim, bir daha da pişirmedim.
Evlendikten sonra yeni deneğim elbette sevgili eşimdi. Birkaç kez denemelerim yüzünden dul kalıyordum, Allah korudu. Sağ olsun beğenmese de kötü olmuş demez. Ama beğenirse var yaaa yere göğe sığdıramaz, öve öve bitiremez. Ben de ondan aldığım gazla epey denemeler yaptım. Sağdan soldan da çok tarif topladım. İlginç yemekler yapan tanıdıklarım var. Onların yemeklerini öğrendim. Epey zahmetli yemekler yaptım. Bir kaçına da annemleri çağırdım. Bekliyorum ki vav süper olmuş diyecekler, diye diye “Ay keşke yormasaydın kendini bunun için bu kadar,” dediler. Peki yıldım mı? ASLA!
Bebekleri beklerken bir yerde okumuştum. Çocukları yeni tatlara açık yetiştirin, yemek konusunda muhafazakâr olmayın diyordu. Bunun için de küçüklükten itibaren değişik lezzetler denetmek gerekiyormuş çocuklara. Bir de cips gibi, şeker gibi çok yoğun baharatlı, aromalı yiyecekler yedirmeyecekmişiz. Çünkü o zaman daha basit tatları algılamaları zorlaşırmış. Mesela bir havuçtan, salatadan, sade yoğurttan zevk almaz olurmuş çocuk. Bu mantıktan yola çıkıp çocuklara değişik lezzetler sunmayı hedeflemiştim. Anaları olamadı, belki onlar büyüyünce gurme olur, TV’de bir program kapar, yer içer gezerler diye düşünmüştüm. Tabi işin aslı pek böyle olmadı.
Bebelerden sonra yeme içme olayına uzun bir ara vermek zorunda kaldık. Anlatmıştım ya hep en basit şeyleri yaptım. Beş dakikada hazırlanan, on dakikada pişen uyduruk yemekler. Şimdiye kadar idare ettik. Ama bılişler büyüdükçe yetmez oldu bu uyduruk yemekler. İlginç bir şekilde benim küçük herif iyi yemekten anlıyor. Akranları patates kızartması, köfteye fit olurken benim adam yaprak sarması, içli köfte, mantı istiyor yahu! Kız da onu görüp ondan geri kalmıyor tabi. Akşama ne pişireyim diye bir danışıyorum, aha liste: pilav, et, bamya, mantı, salata, balık, anneanne çorbası (kesme çorba). Şölen vereceğiz sanıyorlar herhalde.
Bu aralar elimde ne zamandır okumayı istediğim ama anca fırsatını bulduğum bir kitap var: Murat Belge’nin Yemek Kültürü. Çok ilginç bilgiler veren, yer yer mideye salgı ürettiren, ağzı sulandıran, bolca da güldüren bir kitap. Tabi bazı şeyleri okudukça mide bulantısı da yapabiliyor. Mesela İskandinavya’da svaitsoppa adı verilen, domuz kanından yapılan bir çorba varmış yahu. Iyyy. Ama tabi kitabın büyük kısmını okudukça kendimi internet başında yemek tarifi ararken buluyorum. Adam öyle bir anlatıyor ki ağzını şapırdata şapırdata, canının çekmemesi, merak etmemek mümkün değil.
Havaların kötü olmasının etkisi bir de bu kitapla birleşince ben de kendimi mutfağa adadım. Elime geçen ne varsa pişiriyorum. Derdim bebelere değişik lezzetler tattırmak. Çok geç olmadan gurmelik yolunda onlara ilk adımı attırmak. Hafta sonu işkembe çorbası pişirdim. Bilsinler öz kültürümüzü! Bir öğreneyim mumbar da dolduracağım. Sonra kelle paça, dil, dalak… bir uçan kurtulur elimden bir de kaçan.
Yeni baharatlar aldım, yemeklere deniyorum. Köri möri, zerdeçal, kişniş, safran… bilmezdik biz. Öğreniyoruz işte. Bir tavuk pişirmişim, baharatlı tavuk değil de, tavuklu baharat oldu! Olsun, hepsi yerini bulur zamanla.
Bugün de sucuk yaptım! Oğlan sucuğa çok düşkün. Ver önüne bir kangalı, bitirmeden kalkarsa ne olayım. Ağzı yandıkça su içiyor, ağzının acısı geçtikçe daha canavarca saldırıyor. Hazır sucuklardan hiç haz etmiyorum. En son inek memesi de koymuşlardı içine hatırlarsanız. Iyyy. İneği çok severim, bağırsağını da yerim ama memesini asla! Tamam uyduruk markalar almıyoruz ama onların içinde ne olduğunu da Allah bilir. Ben de hem bebelerim sağlıklı şeyler yesin hem de damak zevkleri gelişsin diye kendin pişir kendin ye kampanyası başlatarak koca bir sucuk içi kardım. Anneannemden almıştım tarifini zaten. Şimdi yine tarif isteyeceksiniz biliyorum, hemen yazayım: Yine ölçü mölçü yok, horantaya göre pişiyor. Kıyma, sarımsak, kimyon, kırmızıbiber, karabiber, tuz, zeytinyağı. Valla ölçü olmayınca ben de pek ayarlayamadım, kendim bayılmadım ama oğlan deli oldu. Öğlen koca tavayla sucuk yedi, yanında da bir ekmek! Toz biberim acıydı, dudakları yandı veledin, kıpkırmızı oldu, şişti. Ama bana mısın demedi. “Bu sucuk çok güzel olmuş anne, sucukları hep sen yap,” dedi. Vay yerim ağzını. Bu gazla pastırma da yaparım ben artık.
Gördüğünüz gibi yine örnek bir anne olarak bebelerimin gurme olma yolundaki ilk adımlarını attırdım. Bundan sonrası onlara kalmış. Zaten bu hızla giderlerse bunlar kesin gurme olur! Ya da pisboğaz. Hmm bak bunu hiç düşünmemiştim. :/
Çocuklar ‘anne çok güzelmiş sen yap’ dedi mi akan sular durur, olmazlar olur, ben gibi beceriksizler bile mutfakta şahaneler üretir. Ben de kızdan sonra mutfakta adam gibi yemek yapar oldum. Önceki menüler makarna, tavuk, köfte, pilav falandı. Çorba dediğinse evimde pişmez ancak dışarıdaki öğle yemeğinde menüde varsa yenilirdi. Miladım çocuk oldu. Hele çocukla 1 sene annemden ayrı kaldım yurt dışında, ki o dönem kendimi aşmış nirvanaya ulaşmıştım. Geri dönünce özüme döndüm. Bir sucuk yapamam belki ama eve gidince pişirip yiyeyim zira nedendir bilmem canım pek çekti 😀 Belki bir gün sen yollarsın yaptığın sucuktan.
kız sucuk o kadar kolay ki bebe işi yemin ederim. bir ölçüsünü bulayım da vereyim. şimdilik deneme safhasındayım
Kurban bayraminda babam da kiymanin cogunu sucuk yapardi, aktardan su kdr kiymalik sucuk icin sucuk baharati diye karisik baharat alirdi, sonra goz karari diger baharatlardan ekler, bolca sarimsak soydurup dovdurup hepsini guzelde yogururdu, sekil vermeden kaplara basardi onlari. sonra ocakta kavurup ustune yumurta kir ohh nefis.. kiymali yumurta bu diyen olsa da yedikten sonra sucugun alasiymis derdi herkes 🙂
evet öyle bir baharat karışımı var. yazın kayseriden alacaktım unuttum 🙁
😀 bayıldım secde yazına cok güldüm…hadi kim tutar seni daha farklı tariflerini bekliyoruz
🙂
Elinize sağlık. Neyin içine doldurup, ne kadar zaman beklediniz? Ben de güvendiğim bir kasaptan alıyorum sucuğu. Kendi hazırlıyor gerçek bağırsakla
gökçecim aynen mideye indirdik hiç beklemedik valla:) anneannem bağırsak alır doldurur çok yaptıysa. ya da böyle top top ayırır buzluğa koyar. çıkarınca eze eze kavurursun. ben öyle yaptım. bağırsağa elle konmaz diye biliyorum makine lazım.
Biz de son 2 senedir kendi sucugumuzu yapiyoruz. 5 kilo kiyma icin ornegin aktar uygun miktarda baharat karisimi, uygun miktarda sarimsak, tuz ve bagirsak veriyo. Size sadece bir guzel yogurmak ve makine yardimiyla bagirsaklara doldurmak kaliyor. Sonra butun kis icin sucuklar hazir
oyyy ben de miktarı zamanla artıracağım. kıymanın yağlısı iyi galiba değil mi?
Evet evet yagli olacak
bugün bi şey keşfettim.. çay içerken (ki şu anda yaptığım bu) yazılarını okumamak lazımmış. haşlanıyordum yahu! özellikle “dul kalıyordum” dediğin yerde:)))
🙂 ara sıra bu uyarıları yapanlar oluyor yorumlarda, kaçırmışsın demekki:)
senin anlatış tarzına bitiyrummmm
🙂 tşk ederim
Yine harika bir yazı. Yalnız ben anneanne corbasina takıldım. O çorbanın adı bizde de öyle:)) ee hemsehriyiz ne de olsa..
biz de anneanne çorbası derdik ona. anneannecim keserdi. bizim anneanne hazırcı canım:)
Selamun aleykum Secce baci.seni yaklasik 2 yildir takip ediyorum.Hic tanimadigim bir insani bu kadar sevecegim aklima gelmezdi.hergun mutlaka sitene ve facebook a bakiyorum.butun yorumlari okuyorum desem yalan olmaz.ayrica moralimin bozuk oldugu zamanlarda ben bi secce baciya bakiyim ne yazmis , benim gulduren tek kisi o nasil olsa diyorum esime:)
Sucuk yapimin icinde tebrikler.benim bir sucuk yapma maceram var doguma saatler kala:) esim hadi hastaneye gitmemiz lazim 15 dakika kaldi diyor(suni sanci icin hastaneye yatmam gerekiyordu) bende dur hele sucuklari posetleyip onlari buzluga yerlestirip sonra gideriz yoksa biz dogumdan gelene kadar bozulurlar demistim.sonra 2 ay o sucuklari yedik afiyetle:)
Bu arada bu aksam Tr ye ucacagiz ve su anda ev acayip berbat bir halde, mutfak almis basini gidiyor ,valizler hazir degil daha ,bir taraftanda kizim emiyor ve bende o arada sana tel.den yorum yazmaya calisiyorum:)
Bu arada soylemeden gecemiyecegim.harika bir annesin secce.gercekten sana imreniyorum.Rabbim hayirli ve saglikli omurler versin ahmis ile mekki’ye .
aleykimselam. eski bir dostu görmüş gibi mutlu oldum. tşk ederim ikra.
Rica ederim.bu kadar uzun zamandir seni takip ediyorum ama artik seytanin bacagini kirip sana yazma vaktinin geldigini dusundum 🙂 hamileligim boyunca butun yazilarini kahkahalarla ve gozlerimden yas gelerek okudum inan.bazen geceleri okuyordum ve krize girmis bir sekilde guldugum icin bana bisey oldu zannediyordu kocam 🙂 bu arada ikiz arabasiyla disariya cikma yazin ve ana evi dinlenme tesisinden neden atildiginiz favorilerim arasinda.
sucuk icinin yagli ve aci olaninin tadi daha guzel oluyor gercekten.bende malzemeleri goz karari ekliyorum.
Portakal agacina balta!
Yasasin Secce Tarifleri!
dur hele önce portakal ağacını devireyim sonra fernandonun paçasına yapışacağım nihahahaha
Röööh! elleme fernando’ya.. Portakalı soy, başucuna koy, yeter.
Ya Selcen abla yazın yine çok güzel de başlarda öğrenci evlerinin yemeklerinden bahsedince benim yemek ve doğum günü pastalarımdan falan da bahsedeceksin sanmıştım 🙂 Ama şu bir gerçek ki yemek deyince bizim evdekiler size göre daha mı meraklıydı bu konuya ne? Sizden de birkaç kişinin yemeklerini hatırlıyorum ama seninkini hiç hatırlayamıyorum ya 🙁 😉 🙂
hahhahah yoruma bak. nankör. zehir zıkkım olsun 😉
Bu arada benim ailem de yemek konusunda çok klasikçi ve eleştirel olduğu için yıllardır doğru dürüst yemek ve pasta yapmıyordum memlekete döndükten sonra. Allah’tan şimdi nişanlım yemeye düşkün ve ara ara ona yemek pasta falan yapıyorum ve bayılıyor 🙂 tekrar mutfak konusunda kendime güvenimi getirdi. Hatta öyle ki kardeşimle aralarında rekabet var. İlerisi için ikisi de beni evlerinde özel gıda mühendisi olarak istihdam etmek istiyorlar 🙂
secce yine çok tatlısın da, şu iskandinav çorbasından bahsetmesen iyiydi. senin bebelerin deyimi ile tiksinç olmuş 😀