Yarım Elma Gönül Alma

Her sülalenin öne çıkan bir özelliği vardır ya, işte bizim sülalede o özellik anneye hediye alma zorluğudur. Anneye hediye almak zordur, çünkü analar hiçbir şeyi beğenmez. Hediyeden memnun olamama geni sülaledeki analar arasında nesilden nesile itinayla aktarılmıştır. Mesela annem anneannemin bir türlü hediye beğenememesinden yakınır durur.  Ne alsa “Ben şundan görmüştüm, o daha güzeldi, bilmem kim giymiş, çok yakışmış, bu bana pek olmadı, üstüme yapıştı sanki, şurasında şunu olsa daha mı iyi olurdu acaba…” mutlaka bir kusuru bulunur. Ha kusuru mu yok, işte o zaman da “İlaaaaaa kızıııııımmm, niye aldın bunu, ne gereği vardı, bir sürü para verdin,” fırçası çekilir.

Annem sanki farklı mı? Bir şey al getir, o da hemen başlar, yok şunun şurası şöyle, bunun burası böyle, ay bak üzerimde hiç duruyor mu, yok karnımı çıkardı bu benim, ay bu renk de beni hep soluk gösterir… Bir şeyi beğenip de yanına koymaz ha! Oldu ya hadi güzel bir şey çıktı, beğendi, bu sefer de kesin “Ay şimdi ne diye aldın ki bunu, ne gerek vardı, bir sürü para verdin,” devreye girer. Ona bir şey seçip almak ikiz bakmaktan zordur yemin ederim. Ben de akıllandım gerçi, kendi silahıyla vuruyorum onu. Bir seferinde hiç unutmuyorum, doğum günü geldi. Ne alsam ne alsam diye düşünüp duruyorum. Kıyafet alsam kırk laf edecek, yok yakıştı, yakışmadı, oldu, olmadı… Şöyle evde kullanacağı bir şey olsun dedim, laf edemeyeceği. Aa ütü masasına ihtiyacı vardı. Ama hangisinden almalı? Onu alsam ağır der, bunu alsam hafif, şunu alsam uzun der, bunu alsam kısa… En sonunda çeyizime aldığının aynısından aldım: en ucuzundan! Tık edemedi valla.

Dediğim gibi hediyeden memnun olamamak kuşaktan kuşağa aktarılmış bizde. E peki sonunda ne oluyor, yine şikâyet eden kendi kaybediyor, ona hiç hediye alınmıyor. Kesin karar verdim, bu fasit zinciri kıracağım ben! Anam gibi hediyesiz kalmayacağım. Doğum günüm, anneler günüm, zart günüm, zurt günüm hediyesiz geçmeyecek.

Bebelerimin aklı ermeye başlar başlamaz bana hediye vermeye giriştiler. Sehpa, klozet kapağı, terlik teki, banyo fırçası… ne varsa itinayla taşıdılar yanıma. “Bak annea, sana hediye aldık.” Anam olsa bu klozet kapağının bir numara büyüğü yok mu derdi en somurtkan haliyle. Bense nasıl mutluluk rolü oynadım! Ay anneciiim, bu ne güzel bir hediye, tam kıçıma göre, yavrularım benim için almış, ellerine sağlık, ay bak babasııııı, bebelerim bana ne almış! Bebeler de aldıkları gazla daha çok hediyeye boğdular beni: küflenmiş portakal, gözlük kabı, mutfak süngeri, lavabo pompası…

Biraz daha büyüdüklerinde bu sefer kendi hediyelerini kendileri yapmaya başladılar. Tamamen el emeği, göz nuru.

vaayyy
vaayyy

“Bak annecim, bunu sana hediye yaptık.” “Ah canlarıııım, bu ne?” Bekliyorum ki sınırsız hayal güçleriyle anlatsınlar, bu altın bir kadeh, üstünde de elmas kolye takılı annecim, yanındaki de pırlanta yüzük, şu sağ başta gördüğüm zümrüt olup sol taraftaki de yakuttur… falan. Nerdeee. Benim bebelerimin içi dışı bir, hemen cevabı yapıştırıyorlar: “Em… em… em… bu mandal takması annea! Senin için taktık.” Peki bozuntuya vermek var mı? ASLA! “Vay canlarım benim, elleriniz dert görmesin, bu ne güzel bir mandal takması. Peki bununla ne yapacağım ben?” Olur ya hani mandal takmasının özel bir işlevi vardır. Mesela ev işi yapıyordur ya da para basıyordur filan, bilelim de öyle kullanalım, yanlışlık olmasın. Onun da cevabı hazır: “Em… em… em… Mandalları takıyorsun. O kadar.” Yetmez mi? Yeter valla! En büyük iş! Daha ne olsun?

Ben gazı verdikçe bebeler mandal takmadıkları yer bırakmadılar evde. Çatır çatır da kırılıyor mandallar bacaklarını çok ayırdıkları için. Ortadan kaldırdım ben de çaktırmadan. Başka bir hediye getirsinler yahu, sürekli mandal takması, sürekli mandal takması… Nereye kadar? Tabi bunu onlara çaktırmıyorum şevklerini kırmamak için.

Geçen uyku öncesi muhabbet ediyoruz. “Büyüyünce ne yapacaksınız?” diye sordum, “Para kazanıp sana hediye alacağız,” dediler. Ay nasıl içim kıpır kıpır oldu. Demek ki doğru yoldayım. “Ne alacaksınız, annecim?” dedim. Kız atladı: “Emmm.. ben süslü bardak alacağım.” Oğlan da durur mu? “Ben de çubuk kraker alacağım.”

Soruyorum şimdi size, var mı bir anne için böyle bir mutluluk? Düşünün ki karı koca bir akşam vakti, Tıllı ile Pıllı misali, bir başımıza otururken kapı çalmış. “Ah evlatlarım mı acaba?” diye mutlulukla kapıyı açıyorum ki elbette onlar. Canım kızım bir süslü bardak almış eline. Fındık oğlumun da elinde çubuk kraker. Hem de benim ona aldığımdan.  BİM’den. En ucuzundan! Ölürüm herhalde lan mutluluktan!

20 yorum

  1. en son satırlarını okurken gözlerim doldu…bende senin gibi en ufak birseysine mutlu oluyorum, yeni kelime kullandıgında, degisik bir cümle kurdugunda, yada senin anlattıgın gibi hediye yaptıgında falan… ben simdiden en ufak birseye mutlu olurken büyüdügünde gercekden hediye aldıgında ne mutlu olurum…oglumun bana küpe sözü var büyünce alıcakmıs…bende onu bekliyorum 🙂 ellerine saglık

  2. cansın sen secce sende kendımı görüyorum 🙂 benım veletlerde 2 erkek olmaktan zıyade 1 kız 1 oğlan olsalardı tahtını ben sallardım yazardım sen gibi :)) ayrıca veledlerden fırsat buldukça okuyorum ama burcunu hala bılmıyorum bu yazma yetenegı hangı burca sahıp öğrenmek isterim 🙂

  3. çok güzeldi ya, hem çok duygulandım hemde çok çok güldüm 😀 bim olayına ayrı koptum, aklına, fikrine, anneliğine sağlık seccecim 🙂

  4. Biliyor musun çok dertli olduğum bir konu bu. Aylardır belki iki yıldır bekleyen bir yazım var “hediye nasıl alınmaz” diye…
    Bi cesaret yayına vereceğim artık.
    :(((

    Şu kadarını söyleyeyim, nişanlıyken eşim bana bir hediye almıştı. Hırka. Sütlükahve rengi. Renginden başlayarak her yanı ofsayt. Benim gibi rengarenk deli çılgın giyinen birine aldığı renk bir yana, özet geçeyim, bu sene on yaşındaki kızıma tam oluyor.

    Bu ve benzeri biçimsiz hediyeler beni yerden yere vuruyor.

    Beri yandan, bi mandal takmasım yok benim. Mudo Concept’te filan varsa bi tane edineyim. Ellerine sağlık kız naapalım, evde çekmece dolusu inci mercan var da ipe dizip sana mı vermediler? Mandal var, kova var ananın beklentisi altın kadeh, pirlanta gerdanlık, safir halhal… peh.
    yaranılmaz sana.

    Mekki sen İpek Ablana yap beybi, başımın üstünde yeri var yane..

  5. Yaa o hedşye beğenmeme olayı kayserililikn secce. Aynı annemle anneanem valla, kadın annemi kaplıcalı tatillere götüreyim diye özendi, anneannem “ilaaa o kadar yol gidilir mi iki suya girmek için” diye çemkirdi! Ben olsam ne halin varsa gör derdim valla ama yine de gittiler ana kız.

  6. Canım benim ya “en ucuzundan.. Bimden” dedi ya.. seccem benim.. Seni, çocuğuna yaptığı yemek tarifinde hardal tozu olmadığı için, çocuklarını gezdirdiğin yerin ultrasonik bir villa olmadığı için, yabancı kültürün kurallarına göre çocuk yetiştirmeyi bizimkine tercih etmediğin için ve dünya görüşüm, elhamdülillah standartlarım sana yakın olduğu için de seviyorum ben.. Kayıtlara geçilsin.. 🙂

  7. Bayılıyorum secce sana yaa.bu özellik bütün annelerde var sanirm.benim annemde begenmez hic biseyi

  8. Benim eşim de hiç bana uymayan hediyeler almayı pek becerir. Laf söylenilmesini de hazmedemez. Birkaç ay önce irana gitti arkadaşlarıyla. Getire getire 1kg köri getirmiş yer misin yedirir misin. Arkadaşını aradı ne yaptın eve vardın mı filan diye. Kızları hediyelerini beğenmemiş alışveriş merkezine gitmişler babaya birşeyler aldırmak için. Bunu duyunca bizimki haline şükretti tabi.

  9. yazının sonunda gözlerim doldu benim de 🙁 bu haftda zaten işe yeni döndüm, moral olsun diye okurken yazılarınızı bu kadar duygulanacağım gelmemişti aklıma.
    dubleanne

Canan ağcakaya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.