Geçen hafta çok hastaydım. O kadar hastaydım ki bir ara artık bir daha iyileşemeyeceğimi, yatalak olduğumu falan düşünmeye başlamıştım. Bebelerim büyümüş maşallah. Yemek dışında bir ihtiyaçları yoktu. Ben yattım onlar oynadı bütün gün. Tabi bu arada ne varsa döktüler, ev evlikten çıktı Dingo’nun ahırına döndü.
Cuma günü çok şükür gözüm açıldı. Gerçi evin halini görünce göz kapaklarımı dikmek istedim ama neyse. Akşam yatarken çocuklara oyuncaklarını toplamalarını söyledim. Aksi halde mayın tarlası gibi oluyor odaları gece. Bir o legoya basıp ciyaklıyorum bir ötekine. Nasıl oluyorsa gece uykuda bile yürüseler bebelerin ayağına hiç denk gelmiyor legolar. Ara ara kardeşlerini elektrik süpürgesine çekmemden midir nedir sanırım garezleri var bana. Neyse ne diyordum? Ha! Çocuklar oyuncakları toplamak için başına geçtiler. Ben de yattım.
Sabah kalktım ki oyuncakların yarısı daha toplanmamış. Biz de evden çıkacağız. “Gelince toplayalım mı?” dediler. Geç kalıyorduk. E iyi dedim. Döke saça evi bıraktık, kaçtık.
Gittik geldik. Yatacağız akşam vakti. Bekliyorum ki bebeler sözlerini hatırlayıp oyuncakları toplayacaklar. Nerdeee? Mayınları döşeyip yattılar yine. Bir şey demedim.
Ertesi sabah oldu. Dingo gelse “Yuh bacım bu ahırın hali ne?” der. O kadarını söyleyeyim. Bir kez daha oyuncaklarınızı toplayın dedim. “Oynayacağız” dediler. “Bugün ev temizleyeceğiz. Ev temizlenince tekrar çıkarırsınız. Hemen toplayın.” Bu sefer arkasına eklemeyi de ihmal etmedim: “Yoksa ben toplayıp arka odaya kaldıracağım!”
Arka oda bizim oyuncak zindanı. Gitti mi kolay kolay dönemiyor oyuncaklar. O gazla başına geçtiler. Kız iyiydi Allah için, kendininkileri güzel topluyordu ama oğlan oralı olmayınca o da cozuttu. İkisi bir saçıyorlar havaya oyuncakları. Beş dakika sonra da oğlan demesin mi vay efendim, oyuncakları toplamak zorunda mıymış. Artık bu evde yaşamak istemiyormuş. Annesi ona hep iş yaptırıyormuş, çok yoruyormuş.
Amanın bir tepem attı, bir tepem attı! Ondan sonrasını pek hatırlamıyorum, gözüm dönmüş. Komşulara sorarsanız gerekli malumatı vereceklerdir büyük ihtimalle. 9 kata yayın yaptım sanırsam. Kendime geldiğimde oyuncakların hepsi arka odaya kaldırılmıştı. “Bir hafta oynanmamak üzere!” Hey hop ne oluyorum, ne dedim dedim ama, söz ağızdan bir kere çıktı. BİR HAFTA OYUNCAK YOK!
Oğlan da pek pişkin. Haftanın ne olduğunu bilmiyor tabi. Olsunmuş, pekiymiş, tamammış, bir hafta oynamazmış. Sırıtıyor kelle. Hırsımı alamadım, bindirdim: BİR HAFTA EKRAN DA YOK! Kâğıt kalemi de yasaklayacaktım da neyse tuttum kendimi. Tek makas yasak. Kâğıt döküntüsünden bıktım. İkisi de pıstı. Babalarıyla kaçtılar evden.
Bugün itibariyle beş gündür oyuncaksız bebeler. Parmak hesabı yapıyorlar. Şu kadar cezamız vardı şu kadar kaldı diye.
İlk başta ne yapacaklarını şaşırdılar duvara falan tırmanmaya kalktılar. Bolca güreş, atlamaca, zıplamaca, takla… Sonra oynanabilecek şeyleri keşfettiler. Yatak, yorgan, battaniye…
Ekranı bir gün oğlan sordu. “Bugün hiç bir şey izlemedik, izleyebilir miyiz?” dedi. Unuttun galiba dedim. Heaa dedi. Bir daha da sormadı. Kız daha çok kâğıt kalemle vakit geçirdi.
Oğlan kedisini çok özlemiş. Bir tek onu almak istedi. Ona da yok dedim. Cezaları delmiyoruz. “Uzaktan bakabilir miyim?” E bak. Gitmiş odaya uzaktan kediyle konuşuyor. “Biliyorum, sen de babanı çok özledin. Ama daha benim cezam bitmedi. Yalnız çok sıkıldın biliyorum. Bitince seni biriyle tanıştıracağım. (Okulda yaptığı kardanadam 😀 )”
Arkadaşları geldi bir gün de. Oyuncak olmayınca burun spreyini su tabancası olarak kullanmışlar. Delleniyordum! Allah’tan kızlar birer bez almış, evin tozunu almış da onu onları görünce kendime geldim biraz.
Şu beş günde var ya acayip hizaya girdiler. Sabah kalkınca yatakları toplamalar, pijamaları katlamalar, kâğıt döküntülerini kaldırmalar… Vay be dedim. Kınama cezalarıyla boşuna vakit öldürmüşüm. En iyisi direk ağır cezadan girmekmiş olaya.
Bugün cezada beşinci gün. Çocuklar okulda. Normalde pazara kadar devam etmem lazımdı ama bence istediğim sonuca ulaştım. O yüzden iyi hal indirimi uygulayıp şartlı salıvereceğim oyuncakları.
Bundan sonra bir oyuncak çıkmadan öbürü inmiyor. Gerçi oyuncakları bir arada kullanarak bazen çok güzel oyunlar kuruyorlar. O yüzden sanırım en güzeli oyun bitince oyuncakların toplanması kuralı. Oyunum yarım kaldı, sabah devam ederim de yok. Yeniden kur oyunu, işin ne velet?
Ceza işe yaradı, yaradı. Yok yaramadı, sürgüne gönderirim artık. Yok bebeleri değil, oyuncakları. Addaayaa. Barbi arkadaşlarının yanına… Gerçi bir sürü para verdik oyuncaklara da. Onlara da kıyamam. Sanırım en iyisi bebeleri kürek cezasına çarptırmak. A bak iyi buldum ha. Aslında paraları olsa maddi manevi tazminat alsam iyi olurdu ama. Neyse ne yapalım, şimdilik böyle idare edeceğiz. 😉
Harika bir yazı kardeş.
Ben bir de nocry Elizabet solutuion teyzenin okuruyum. Onun yöntemiyle iş yapılır bizde.
“Son 5-2-1”
Oyuncak toplama zamanına/sofraya gelmeye/ayakkabı giymeye 5 kala ilk uyarı.
2 kala bir daha uyarı
son uyarı ile iş biter.
ister terlikle çıkar evden, ister tabağını sofrada bulamaz. ister oyuncakları sahibinden.com’da görür.
kural iyidir. koyduğun kurala da uyacaksın. cezaysa ceza ödülse ödül.
saat kur.
saat çalana kadar oynamaya devam. çalınca toplanacak.
tik taak tik taaak toplanma saatii geeeeldiiii
bunu öğrendim bu sene 😉
Çok beğendim müthiş bi yazı gerçekten.Benim de çok işime yarayacak. Henüz bir buçuk yasindalar ama olsun. Benim en büyük sorunum birbirini kiskanmalari bazen ne yapacagimi bilmiyorum.
inşallah kolaylıkla büyütürsün
ahh ahh 3 yasındayken oglana hepsini öğretmiştim ama 10 yaşında en başa döndü teller yanmak üzere ceza falanda sökmüyor artık durum vahim 🙂
:/ müebbet ver bari bacım
Ahmette çok duygusal çocukmuş.