Kayıp Eşya Bürosu

Hani her sene i.e.t.t falan kayıp bürosundakileri satışa sunar ya. Takma dişler, paltolar, peruklar, lahanalar… Yok artık, bu da kaybedilir mi dediğin ilginç şeyler çıkar. Bebelerim olduktan sonra artık hiçbir şey için “Yok artık, bu da kaybedilir mi?” dememeye ant içtim. Hadi o insanlar belli ki otobüste, tramvayda unutmuş. Ya benim altı üstü 3 odalı evimin içinde kaybettiklerime ne demeli? Her temizlik yapılışında evdeki oyuncak sayısında gözle görülür bir artış oluyor. Sağdan soldan, tepildikleri yerden çıkıyor oyuncaklar. Şu ara yine oyuncak hacmimiz dibe vurdu. Bir temizlik yapmanın vakti geldi. Gerçi ben onları kayıp saymıyorum. Elbet çıkacaklar. Bir de sırra kadem basanlar var ki üzerinden kaç bayram temizliği geçse de inadım inat ortaya çıkmıyorlar. Neler mi?

* Gebelik günlüğüm: Sanki yer yarıldı da içine girdi. Neler yazmıştım oysa ki ona. Evde aramadığım yer kalmadı. Koskoca, kıpkırmızı ajanda kayboldu gitti iyi mi. Kendi gidiyor, bari içindeki hatıralarımı bıraksaydı giderken.  Yok. Gebeliğimle ilgili karnımın büyüdüğünden başka hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyorum maalesef.

* İçinde bulgur pilavıyla bir orta boy tencere: Bu tencereyi ben evlenirken annemin komşusu hediye etmişti. En son içinde bulgur pilavıyla görüldü. Hadi itiraf edeyim, iki parmak da yanıktı pilav. Annem aylar sonra sorunca kaybolduğu anlaşıldı. Bakılmadık yer kalmadı. Yok, pilavı da aldı gitti şerefsiz.

* 2 takım tatlı kaşığı: Geriye yalnızca 2-3 tanesi kaldı. Nereye gittikleri hiç anlaşılamadı. Yavaş yavaş kaçtılar evden. Birer, ikişer tüydüler valla. Hadi bunu da itiraf edeyim, ben küçükken annemin çay kaşıklarını büker atardım. Güç denemesi yapardım. Ben süper kızmışım, hiayyt diye bükermişim temalı bir oyunum vardı. Bir kısmını da ateşte kızdırmıştım. Renkleri bozulunca balkondan fırlatırdım.  Benim bebeler küçük, suçlamak istemiyorum ama aklıma gelmiyor da değil. En iyisi mutfağa gizli kamera yerleştirmek sanırım.

* Sırt çantam: 99’da teyzem hediye etmişti. Yıllarca omurgamın bir parçası oldu. O da bebelerle birlikte sırra kadem bastı. Geçen çocukları dışarı çıkarırken sırtıma takayım dedim. Ara ki bulasın.

* Islatılmış kuru fasulye: Aslında bunu kayıp listesinden çıkarmam lazım. Uzun bir ara sonra çimlenmiş halde bulundu. “Çocuklar için organik tarım yapıyorum” diye kendimi savundum ama koca kevgirle mutfak dolaplarının üzerine nasıl çıktığını hâlâ anlayamadım.

* Bir adet iphone pili: İlginçtir, doğumu ben yaptım ama kocama doğum hediyesi olarak geldi. Çok kısa bir süre içinde çakma olduğu anlaşıldı. Olsundu, en azından bebelerin eline verir kendi telefonlarımızı kurtarırdık. Ama pili kayboldu! Yani her parçası duruyor ama pili yok. Pil olmayınca ışık da yok. Işık olmayınca da bebeler oynamıyor. O da gitti.

* 1 kg soğan: Bu da geçen salıdan beri kayıp. Üstelik poşetiyle. Don çekmecesine de baktım. Orada da yoktu. Elbet bir gün çıkacak ortaya. Nasıl olsa fazla gizlenemez, kokusu bir yerden çıkar. Ben de organik tarıma devam ediyorum ayağına yatarım.

Hani sokakta yaşasak yel üfürdü, sel götürdü diyeceğim ama dört duvarı çevrili yerde eşyaların kaybolmasını aklım almıyor. Kesin şeytan alıp götürmüştür. Eminim satamayıp getirecektir. Kim ne yapsın benim bulgur pilavlı tenceremi, çakma iphone pilimi, soğanımı yahu?

32 yorum

  1. Günlerdir bekliyorum yeni yazını, sessiz sessiz okuyorum. Bugün de bi yorum yapiim dedim. Tüm blogunu 2 gece sabahlayıp okudum kendime ödev edinerek. Bu da bi ilk benim için. Sırf seni twitter’dan da takip etmek için 2 yıldır yüzüne bakmadığım hesabıma sürekli girer oldum. Hatta bi blog da ben mi açsam diye düşünmüyor değilim. 6 aylık hamileyim, hanımefendinin teşrif etmesini bekliyoruz. Kısacası bağımlılık haline geldin kısa sürede benim için. İyi ki varsınız sen ve bebelerin.. 🙂 Sana iyi dileklerim, bebişlerine kocaman öpücüklerimi gönderiyorum.

    1. tşk ederim ebru. bu aralar pek keyfim yok. keyifsizken yazmak istemiyorum, yazılar keyifsiz çıkıyor diye. yoksa ajandam dolu, gündem maddesi çok:)
      allah tamamına erdirsin, sağlıkla kucakla inşallah küçük hanımı

  2. Bermuda Şeytan Şeysi..

    bunlarin buyuk bi bölümü koca kişisi tarafından fırlatılıp atılma potansiyeli olan malzemeler listesinde yeri olan şeyler.
    dibi tutmuş tencere atmak Türk ailesinde ata sporu sayılır.
    “ne bu yemegin hali?” “bu kadar tuz atilir mi?” “soganı az olmuş” “ne bu?”
    narasiyla ufolaştırılan tencereler biliyorum…

    kizim 18 aylikken telefonu cope atmisti..

    sen cumlesinden umudu kes. yenisine saglik
    ya da her zamanki gibi, “İbrahim Ethem Dede.”ye havale et :))))

        1. ooo torpillisin maşallah
          açıkçası bu saatten sonra bulgur pilavıyla tencereyi bulmaktan korkuyorum! ne olmuştur o be

  3. Sizin bebeklerden iri leride kaçmayı düşünüyor şimdiden stok yapıyor sanırım 🙂 Baksana gerekli herşey var. Anılarını bile toplamış gidecek 🙂

  4. Kaybolan eşya olsun evde.. Bazen sürekli evde aynı şeylerle uğraşmaktan giden kayıp zamanlara ne demeli? Çok karamsar bi yorum oldu farkındayım

  5. Benim kocamın da öğrencilik zamanında kuru fasülye ıslattıgı tencerenin sırra kadem bastıgı hikayesi var. Kesin biri bir iş çevirmiştir diyordum ama, sizin bulgur pilavı ve kuru fasülye tencerelerinden sonra, kararsızım :))

    1. :)) anlatınca inanılması güç harbiden. annem birşey olunca sen evde tencereyle pilav kaybetmiş insansın diyor. dile düşmek kötü:)

  6. Sabahtan beri blogunuzu okuyorum, gülmekten altıma edicem. İşin kötü tarafı işyerindeyim bu pek hoş olmaz 🙂 Blogunuzu nurturiadaki arkadaşlarım tavsiye etti. Sizide nurturiaya bekliyoruz. Lütfen üye olun, sonrada bizim arkadaşımız olun. Sizin gibi pozitif bir arkadaşa ihtiyacımız var. Biz nurturiada nemi yapıyoruz, bütün gün bebelerimizin uykusuzluğundan, diş çıkarmasından şikayet edip, akşama kadar kocalarımızı çekiştiriyoruz. Hadi lütfen gelin, beni bulun 🙂

    ayse_deniz

    1. ayşecim nurturiada secce yim ama aktif değilim. bebelerden fırsat bulup feys bile açamadım. ama günün birinde geleceğim inşallah. ilk fırsatta. Aklımda!

      1. Oooo çok sevindim, sana hemen arkadaşlık isteği gönderdim. Bu sabah kulaklarını çınlattık valla, keşke nurtiye gelsede bizim arkadaşımız olsa diye 😀

  7. ayyy gülmekten karnıma ağrı girdi, çok yaşa çok yaz :)) Bu arada gebelik günlüğünü hastane çantasına koymuşsundur belki bir fikir olarak söyleyeyim dedim 😉 yoksa hastane çantan da mı kayıp 🙂

    1. hastane çantasıııı.. hmm yemin ederim hiçbir şey hatırlamıyorum. narkozun etkisi mi acaba. ani doğumun mu? beyin ölümümün mü? bilemiyorum

  8. bi de ben birşey kaybolunca evin içinde”ismail” diye dolanıp dururum bazen çıkar bazen çıkmaz …

  9. ooffffff bakalım benden nelerr kaybolacak:)) bı an canlandı gozumde ::)))) işkence edıyorum ev halkına falann 🙂 gozum donmus :))) allahım sen yardım ett yarabbıımm ::)) su an en rahat zamanım heralde seccem he??? :))

    1. haha bağlamışsın adamı kemerle dövüyorsun. bebeler eteklerine yapışmış ağlıyor:) benim de gözüme geldi bak. inanılmaz trajik allah korusun

  10. Tuna’ya hamileyken giysilerimin çoğunu annem dikmişti. çok güzel kıyafetlerim vardı. oğlan doğdu, bir süre geçti, ben zayıfladım. normal giysileriem girer oldum ve o ara hamile giysilerimi kaldırdım. nasıl olsa 2.yi doğuracağım kesin ya, hepsini sakladım. ama annemin diktiği bir gömleği bulamadım. üstelik çok beğeniyordum. aradan yıllar geçti. yaklaşık 3.5 yıl sonra tekrar hamile kaldım. göbek büyüyünce giysilerim çıkardım. hala gömlek yok. bütün evi aradım. bakmadık yer kalmadı. yok yok. o ara taşındık. gömlek yine çıkmadı iyi mi. bir yandan da vırvır anneme söyleniyorum, gömleğim kayboldu, diye. şansa annemde aynı kumaştan varmış. bir baktım eskisinin aynısını dikip getirdi. nasıl sevindim anlatamam. sonra kız doğdu. 2 yaş civarındayken tekrar taşındık ve tatammmm benim gömlek ortaya çıktı iyi mi:))) yani 6 yıl kadar sonra:)

Gökçen Yüksel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.