Başlığa bakıp aldanmayın. Sözünü edeceğim yaramaz çocuğun DNA profili ile kendi doğurduklarımınki arasında uzaktan yakından bir benzerlik yok. Söz konusu yaramaz çocuk, tamamen anamın benim başıma çıkardığı, atsan atılmaz, satsan satılmaz bir velet olup ortaya çıktığı günden beri burnumdan fitil fitil getirmektedir. Şu iki buçuk senede iki bebeden çekmediğimi yemin ederim yaramaz çocuktan çektim. Anam ne lanet bebeymiş, yapıştı bizim eve gitmez bir türlü. Kimden olduğu, kimin doğurduğu da belirsiz. Tek bildiğim bizim eve annem yüzünden geldiği. Durun da size en başından anlatayım.
Yaramaz çocuğun tam doğuş tarihini bilmiyorum ama kanımca bir gün annem bıliş oğlanı susturmaya çalışırken ortaya attı bu veledi. Büyük ihtimalle bizimkisi kafayı bir şeye takmış yeri göğü inleterek ağlıyordur, annem de onu susturmak için anlatmaya başlamıştır: “Yaramaz bir çocuk varmış, bir gün annesinin sözünü dinlememiş…” diye uydurup gitmiştir. O gün bugündür benim oğlan kafayı bu yaramaz çocuğa taktı. Daha anneannesinin gölgesini görse, “Anneanne, yaramaz çocuu anlat,” diye başlıyor. Anam da iyi uyduruyor ha. Her seferinde yeni bir yaramazlık yapıyor yaramaz çocuk. Sonra pişman oluyor filan. Bildiğin karakter eğitim seti. Mesela bizim oğlan yemeğini yemiyor, ooo anam hemen başlıyor, “Yaramaz çocuk bir gün yemeğini yememiş….” hikâyesine. Benim saftirik oğlan da dayıyor ağzını tabağa. Yaramaz çocuğu dinlerken güp güp yutuyor her şeyi.
Başta güzel başlamıştı. Sonra oğlan suyunu çıkardı. Daha anneannesi kapıyı açar: “Anneanne, yaramaz çocuu anlat.” Gece annemde yatılır, gecenin üçünde oğlan gözünü açar, “Anneanne, yaramaz çocuu anlat!” Annem telefon açar, daha merhaba demeden “Anneanne, yaramaz çocuu anlat” Annem anlata anlata dilinde tüy bitti. “Oh” dedim, “Çıkardın başımıza yaramaz çocuğu, anlat dur artık.” Amaaan aman, dilim kopsaydı da bu lafı etmeseydim. O gün bugündür oğlan kafayı bana takmasın mı. Anamın bedduası tuttu herhalde. Oğlan başladı “Anne, yaramaz çocuu anlat.” Durup durup yaramaz çocuk istiyor. Kız da ondan gördü özendi. Her üç saniyede bir yeni bir yaramaz çocuk hikâyesi peşindeler. Bir de olayları akıllarında tutmuyorlar mı, benim anlattığımı beğenmiyorlar mı, o öyle değildi, böyleydi diye sürekli itiraz etmiyorlar mı? Atacağım kendimi şu velet yüzünden bir gün vallaha.
Haftalardır, aylardır anlatıp duruyorum. Yaramaz çocuk tatilde. Yaramaz çocuk çiftliğe gitti. Yaramaz çocuk arkadaşlarıyla oynuyor. Yaramaz çocuk ile yedi başlı ejderha. Yaramaz çocuk, köylü güzeli… Külliyat dizdim. Artık uyduramaz oldum, “Anne yaramaz çocuu anlat,” dediklerinde hangisini anlatayım diyorum. Hemen bir şey düşünüyorlar: “Yaramaz çocuk lambada sallanıyoru anlat anne.” Ben de başlıyorum anlatmaya: “Yaramaz çocuk bir gün lambaya çıkmış, sallanmaya başlamış, sallanmış sallanmış, o sırada annesi lambanın düğmesine basmış dızzzzzızızız yaramaz çocuğu elektrik çarpmış. Kömür olmuş yaramaz çocuk. Gebermiş, kurtulduk oh bee.”
“Anne, yaramaz çocuu anlat.”
“Anlattım ya lan geberdi yaramaz çocuk. Bitti o hikâye.”
“Başka anlat.”
“Ne anlatayım?”
“Immm, yaramaz çocuk gece uyumak istemiyoru anlat.”
“E anlatayım. Yaramaz çocuk bir gece uyumak istememiş. Annesi “Çabuk zıbar!” diye bağırmış. Ama yaramaz çocuk zıbarmamış. Anası da bir sinirlenmiş yaramaz çocuğu kulağından yakalamış bir o duvara çalmış, bir bu duvara çalmış. Sonra hırsını alamamış yaramaz çocuğa dikenli tel dolamış. Telle birlikte balkondan atmış. En sonunda yaramaz çocuk “Tamam, annea, hemen uyuyacağım,” demiş. Annesi de affetmiş. Bebe anında uyumuş.” Anası da ana değil, deccal mübarek.
Gördüğünüz gibi yaramaz çocuk hikâyelerinde gerilim gittikçe artıyor. Dokuz canlı mıdır nedir sıpa. Gebertiyorum, gebertiyorum yine kalkıyor ayağa. En son geçen sefer derisinden darbuka yaptım, iki de dansöz tuttum, çaldık birlikte oynadık, yaramaz çocuğun geberişini kutladık. Daha beş dakika geçmeden yerinden kalkıp nanik yapmasın mı velet. Küllerinden yeniden doğru resmen p.ç kurusu. Aklımı oynatacağım yemin ederim. Sanki çok düzgün bir psikolojim vardı gibi iyiden iyiye psikopata bağladım. Ah anne ahhh, yapmayacaktın bunu bana!
gülmekten karnım ağrıdı yemin ediyorum…Buna benzer bir hikayede bizim vardı 2.5 yaş döneminde neydi,hatırlayamadım bak şimdi…Seninki gibi hergün manyakça şeyler uydururdum yinede onu anlat diye tuttururdu kızım…
başka yolu yok gari, dexterı düşüreceğim peşine
:))) harikasin. süpersin. iki cocuga “yaramaz cocuk” ve binlerce kadina da fevkalade kadın öyküleri anlatmaktasın. hürmetlerimin kabulünü….
annem de bacım küçükken “sihirli portakal” uydurduydu yemeğini yesin diye.. fakir bir ailenin bir tek portakal kalmış dolaplarında o da sihirliymiş. her gün başka dileklerini yerine getirirdi, annem de ballandırırdı yani… neyse, bir gün annem usandı, “İlhan amcalari gelmiş bir gün, bakmış rafta portakal var, kesmiş yemiş” dedi kestirip attı.
Bacım kahroldu, morarana kadar ağladı.. o fakir aile şimdi naparmış bilmemne.. bitti mahfoldu çocuk..bilya gibi gözyaşı döküyor. gözler erik gibi şişti…
allem kallem esas portakalın buzdolabında olduğuna, raftakinin düz portakal olduğuna ikna ettik çocuğu…
portakala bayıldım. özgün mü gerçekten? yoksa bilindik bir hikayenin versiyonu mu? bunu çalarlar diyeyim ha, hatta çaldım bile hehe:)
bilindik bir hikayenin versiyonu aslında..bir gün anlatırım. Orijinali Alaaddinin sihirli lambasi gibi bir masal işte. Sihirli Tencere…
üzerine annemin o harika hayalgücü ve mizahı eklenmiş halde.. ama buyur kullan senden kiymetli mi? Dreamworks de istedi ama ona vermedik..Kıymetini bil.
Bu hikaye de çok güzelmişşşş :))
ay zibilyon gün sonra yazıyorum ama yazmasam çatlardım… yahu secce ayrı, ona yorum yazan sizin gibiler ayrı telef ediyorsunuz beni burada. valla portakal yenince kardeşinin tepkisine sesli güldüm. bilya gibi gözyaşı, erik gibi şişen göz nedir yaaa… sizi eşek yüküyle mi verdiler bu siteye, hepiniz ayrı alem… iyi ki varmışsınız, iyi ki ben de geç de olsa farketmişim… ahahahaah
ipeğin de sitesi var saime. mutlaka ona da uğramalısın. ipekag.wordpress.com
Allah iyiliğini versin 🙂 ne güzel seri olmuş bu böyle.
Senin bebeler çözmüş olayı sipariş üzerine yaramaz çocuk serisi yazdırıyorlar.
Yalnız bu seri sanki +18 gibi olmuş sanki,
aşırı şiddet ve korku içeren türden.
Tezzzz kanun çıkarıla,
Secce’nin anlattığı masallar makaslana…
:)) dextera bi sezon yetecek hikayem oldu valla
bizim de yaramaz çocuklarımız var. bizimkiler nedense kalabalık :)) kötü bişey yaptı mı hemen suçu yaramaz çocuklara atmaya hazır ama yemio ne yazık ki :)) doğru söyle deyince hemen itiraf ediyor suçunu :))
çetenin lideri kendisi galiba
Ablaaaa!.. Yaramaz çocuk hikâyesi senden çıktı hatırlamıyor musun? Bir gün parka gittiniz, bir çocuk ağlıyordu. Çocuklar durup durup o niye ağlıyor diye soruyorlardı. Sen de söz dinlememiş o yüzden düşmüş vs demiştin. Sonra Ahmet her aklına geldiğinde “annea yaramaz çocuk neden ağlıyoo?” diye sormaya başladı. ve sen hikâye uydurmaya… Asıl mağdur olan burda annem yani!
A-Ha! Yakalandın..
secce bu hain kardeşte bu yaramaz çocuk gibi senin annenden mi çıktı :PP
🙂 sanırım
bu doğru mu? o hikayeyi hatırlıyorum. hatta buraya da yazdım. ama yaramaz çocuğun oradan doğduğundan haberim yoktu. bi koşu anama sorup gelsene
anam bizimki siyah balondu uçardı dağ tepe börtü böcük sevgi naptınız siz :)))))
:)) çağa uyum sağladık
Yine çok güldürdün. Yazılarını çok seviyorum kendim okuyor birde aileme okuyorum etrafta bebek muhabbeti açılınca hemen bir ikiz anası var şöyle yazıyor böyle foto koyuyor diye anlatıyorum. Fotolarına hepimiz çok eğlenerek bakıyoruz. Videoları üçer beşer kez izliyoruz :)) ve daha çok video istiyoruz :))
çok tşk ederim. eşim videolara sansür uyguluyor:( yoksa bilirdim yapacağımı da
sen çok yaşa yaramaz çocuk akşam akşam ne güldüm yahu :))
Çok eğlenceli bir yazı daha. Yalnız kardeşinizin dediğine bakarsak yazınız da değiştirilecek yerler var 😀
bakalım, anamdan açıklama bekliyorum
🙂 annen basına mı yapacak açıklamayı yoksa direkt aileye mi, bizde senin tekzip yazından son durumu öğreniriz artık.
her annenin yardımcısı bu yaramaz çocuk hikayeleri :)) bayılıyorlar gerçekten 🙂 ama bazen ısrardan bizi de bayıltıyorlar 🙂
aynen
okurken çok eğlendim. özellikle sizin uydurduğunuz kısıma bayıldım. “Çabuk zıbar” 😀
🙂
benim annemde oğluma nohuttan çocuk diye bi masal uydurdu.yok nohuttan çocuk yemeğini yemezse büyüyemezmiş nohut gibi küçücük kalırmış.yok uyuyamazsa büyüyemezmiş nohut kadar kalırmış.oğlumda anneme her gece anneanne nohuttan çocuğu anlat.her telfnda anneanne nohuttan çocuğu anlat.annemde çıldırdı sonunda..anlatmcm artık diye 🙂
haha o da harika.
Kahkahalarla okudum yerlere yattım:) top 10da 1numara! Mizahi kalem gücü bu olsa gerek:)
Ahh bilirim bilirim annane, babannezede olmak ne demek iyi bilirim 🙁 Bizim de vardı bir yaramaz cocuğumuz ama kendi dışarıda görmüştü 2 yasında, hala nasıl icine yer ettiyse 3 senedir ara ara sorar. İçinden geçenleri yaramaz cocuk için içinde beslediğin o narin! kibar! duyguların hepsi çok tanıdık 😉 Yalnız degilsin bacım içimizde hep sevgi pıtırcıkları yetişmiyor di mi ? :))
e tabi yani:)
süpersinnn secce bayılıyorum sana o kadar güldüm ki anlatamam teşekkür ederim…
Günlerdir gülmüyordum çenem kopacak nerdeyse 🙂 bizim de başka çocuklar diye bir yiyiyci oyuncak çalıcı, talancı grubumuz vardı. Oğlan yemek yemeyince hemen ” başka çocuklaaaaar gelin mustafanın yemeğini siz yiyin, başka çocuklaaaar mustafa oyuncaklarını toplamıyor gelin hepsini siz götürün” diye tehdit unsuru olarak kullandığımız, ciddi ciddi de buna inandığımız yaklaşık 5 senelik bir maceramız oldu. Sonra karı koca dalaşmaya başladık. Eşim yeni bir parfüm sıksa hele bir kokla dediğinde benim de işim varsa o an, o da başka kadınlara seslenmeye başladı. “başka kadınlaaaar burcu beni koklamıyor gelin siz koklayın..” sonra baktım ben de kullanayım dedim, saçımı başımı değiştirdiğimde farketmeyen kocama nispet yapayım diye” başka erkekleeeeeeaaarrrr” demeye kalmadan bana doğru devrilen iki koca gözü görünce vazgeçtim. Neme lazım çocuğum anasız kalacaktı mazallah!