Artık kesin kararlıyım, bu yazıda doğuracağım. İnsanlar telef oldu doğumhane kapısında beklemekten ha. Sizi daha fazla bekletmemek için hemen konuya giriyorum.
Not: Kafanızda “Ne diyo bu karı be?” diye bir soru işareti belirdiyse öncelikle 1., 2. Ve 3. Bölümü okumanızı tavsiye ederim.
Cerrahpaşa’ya nasıl gittik hatırlamıyorum. Eve dönüp eşya mı aldık, direk mi gittik, tam bir muamma. Hmm şimdi hatırlar gibi oldum biraz. Galiba eve gidip eşya alıp, eşimi de alıp gittik. Neyse yine muayene oldum önüme gelen herkese. Yatış verildi. Ama bu sefer çok büyük bir sorun vardı. Yenidoğan yoğun bakımında yer yoktu. Bir kâğıt uzattılar bize. Burada doğum yaparsam çocukların başka hastaneye naklini kabul ediyorum diye. Karı koca kırk bin endişe ile imza attık. Daha birkaç hafta önce sabaha kadar hastane aramış, hiçbir yere girememiştik. Şimdi doğuracak olursam sahi ne olacaktı? Çocukları nereye, nasıl gönderecektik? Vaktinden iki ay önce doğan iki riskli bebeği hangi hastane kabul edecekti? Hadi kabul ettiler diyelim masrafları nasıl ödeyecektik? Stres yapmamaya çalışıyordum ama düşündükçe aklımı oynatacak gibi oluyordum. Kocam telefonunu aldı sağa sola telefon etmeye başladı. Dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Çocuklar biraz daha karnımda dursunlar diye deli gibi dua etmeye başladım.
Şansıma yine özel oda düşmüştü. Doğum durdurulur diye düşünüyordum ama doktorlar girip çıktıkça umudumu yitirmeye başladım. “En fazla bir iki gün tutabiliriz. Anne karnında kaldıkları her dakika kâr,” diyorlardı. Ben de artık günleri bıraktım dakikaları saymaya başladım. Ne olurdu otuz dördüncü haftaya kadar dursalar? Ya da en azından yoğunbakımda yer açılana kadar bekleseler?
Yatışımla birlikte yine o tuz dağı yalayıp üzerine de tuz gölü içmişim hissi verilen iğrenç ilaç bağlandı. Ama bu sefer bir fark var. Doğumun durdurulma ihtimali çok düşük. O yüzden aniden sezaryene girebileceğim için kesinlikle yiyip içmem yasak. Hava da nasıl sıcak. Haziran günü. Hastanenin kliması da yok zaten. Cayır cayır yanıyorum. Sadece ara sıra ağzımı çalkalamama izin veriyorlar. Serumun da etkisiyle yine tuvalet nöbetlerim başladı. Bu sefer Allah’tan çiş biriktirmece yok. İçmek yasak olduğu için işemek serbest, oley! En azından mutlu edecek bir şey vardı beni.
Hastaneye ikindi üzeri yatmıştım. Gece çabuk oldu zaten. Ama sabah bir türlü olmak bilmedi. Karnımda sürekli NST bağlı. Dıgıdık dıgıdık bebek sesleri. Sancım oldukça sesler azalıyordu, ben geriliyordum. Sürekli “Allah’ım lütfen doğmasınlar,” diye dua ediyordum. Sonra bir an dalıyorum, sıçrayarak uyanıp dua etmeye devam ediyorum. “Allah’ım lütfen doğmasınlar.” Eşim arabada yattı o gece. Yanımda yine annem var.
Ertesi gün ikindi vaktine kadar her şey güzeldi. Gerçi bir sürü aksaklık vardı yine. Şans işte doğum bölümünün ameliyathanesi taşınıyormuş. Etrafta bir curcuna. Her şey birbirine girmiş. Kimin nerede olduğu belli değil. Tangır tungur tamir sesleri. Ayrıca biz hâlâ bebekleri transfer edecek bir hastane bulamamıştık. Kimi arasak ya yer yok diyor ya yoğunbakım yeterli değil. Ama en azından bebekler hâlâ karnımdaydı.
İkindi vakti muayene sırasında doktor “Aaa sen yatağa doğuracaksın, hemen ameliyata alalım,” dedi. Bende hâlâ sancı hissi yok tabi. Çok telaşlandım. “Ya emin misiniz, daha doğmazlar” falan diyorum. Doktor “Kalk kalk hemen aşağı alalım seni,” dedi. Yerimden kalkmamla foşuuuuuuuuuuuuuurtt sular seller birbirine karıştı. Artık geri dönüş imkânsızdı. Doğum bu sefer gerçekten başlamıştı. Ve biz hâlâ çocuklarımızı nakledecek bir hastane bulamamıştık.
Beni sedyeye aldılar. Doğumhaneye götürdüler. Kapıda son kez eşime, anneme baktım. İkisi de bembeyazdı. Kocamın elinde telefon, hâlâ hastane bulmaya çalışıyordu. Annem de dua ediyordu. Gülümsemeye çalıştım ama ne mümkün. Kapı kapandı. Bir bilinmeze doğru yol alıyordum.
Başıma hemşireler geldi. Beni doğuma hazırlamaya başladılar. Çok endişeliydim. Soydular, önlük giydirdiler. O sırada ameliyatı gerçekleştirecek doktor hanım geldi. “Hadi hadi iyi günündesin, iki kuvöz birden boşaldı. Yoğunbakımın dörtte biri senin bıdıklara tahsis edildi,” dedi. Zorla tuttuğum gözyaşlarımı artık salabilirdim. Sevinçten salla sümük ağlıyordum. “Lütfen annemle eşime de verin bu müjdeyi. Kapıda bekliyorlar,” dedim. Oooohhh bebelerin yeri hazır olduğuna göre artık ben de hazırım ameliyata!
Ameliyathaneye çıktık. Şok oldum. Daha önce hiç ameliyathane görmemiştim. Hayallerim yıkıldı resmen. Filmlerde hiç böyle göstermiyorlardı. Bulunduğum ameliyathanenin yarısı inşaattı. Üstelik içerisi o kadar kalabalık ki. Bildiğin mesai çıkışı metrobüsün hali, bir tek Vatan Şaşmaz eksik. Bir tarafta –inanmayacaksınız ama evet- inşaat yapan ustalar, öteki tarafta doktoruydu, hemşiresiydi, hastabakıcısı, hocası, öğrencisi.. derken Harlem, Harlem. Üzerimde zaten uyduruk bir önlük var. Yukarıya çeksem aşağısı açılıyor, aşağıya çeksem yukarısı. Hemşireler başıma geldi. “Lan uyutun artık beni! Delireceğim” diye bağırmamak için kendimi zor tuttum. Doktora “Ne zaman uyuyacağım,” dedim. Doktor güldü, “Uyudun güzelim sen, şimdi de Cennettesin.” Zoraki gülümsedim. Kolumdan iğneyi verdiler elhamdülillah. Oooh beee, en iyisi görmemek, bilmemek. “Çocuklarıma iyi ba…” derken yıkıldım.
Beş buçuk gibi ameliyata girmiştim. Altıya çeyrek kala bıdık oğlanı çıkarmışlar. Muzır neşriyat. Baştan beri doğmak için uğraşan oydu zaten. Deli dana diye boşuna demiyorum buna. Rahat battı velede. En son da suyumu sabote etti, doğurmak zorunda kaldım. Bir dakika sonra da bıdık kızım çıkmış.
Oğlan karnımda susuz sefil yaşadığı için doğuma da hazırmış. Ciğerleri gelişmiş maşallah. Ama kızım için daha çok erkenmiş. O şoka girmiş doğunca ne oluyoruz diye. Ah canım kızım. Ahmiş’in başına açtığı ilk ve son dert olur bu inşallah. Zorla çıkarttık seni, hâlâ düşündükçe üzülürüm. Neyse bir dahaki sefere telafi ederiz artık. 🙂
Annemle eşim kapıdaymış. Bir kız Ahmiş’i kaçırmış önce. Mavi bir bezin arasına sarıp, ağzını tüpe bağlayarak. Annem fena olmuş. “O kadar küçüktü ki çocuğu göremedik, avcu kadardı” diyor. Bir de tüp varmış ya ağzında, “Yaşamaz bu,” demiş annem. Ardından kızı kaçırmışlar yoğunbakıma. Ben tabi her şeyden habersiz deşiliyordum içeride.
Kendime geldiğimde inanılmaz bir acı duydum. “Herhalde ameliyatta uyandım, hâlâ karnım kesik,” dedim. O sırada kendi sesimi duydum, benden habersiz dua eden “Allah’ım sen yardım et!” Nicedir böyle bağırıyormuşum meğer. Ara ara sesimi duyup geri bayılıyordum. Sonra geri ayılıyordum. O acı, ah o acı. Bitti herhalde dedim, bundan sonra yarım yaşayacağım.
Bilincim iyice açıldığında çocukları sordum. Eşim görmüş bile. “İyiler,” dedi. “Çok mu küçükler?” dedim. Yooo dedi. Yüzüne baktım, üzülmemem için bana yalan mı söylüyor acaba diye. Yalan söylediği hiç çakılmıyordu. İçim rahatladı, derin bir nefes aldım. Rahat rahat acımı çekebilirdim artık. Öyle böyle derken doğurmuştum işte. Ama hiç mutlu değildim. Bir yandan acımdan böğürüyor öte yandan sanki karnımda hâlâ bebeklerimin tekmelerini duyuyor, “Doğmamışlar ki hâlâ karnımdalar,” diye ağlıyordum. Bunun bir kâbus olmasını, gözümü açtığımda dombili karnımın yerinde durmasını çok isterdim. Ama rüya değildi işte. Bebeler doğmuş, kuvöze konmuştu bile. Bundan sonra bizim için zorlu kuvöz günleri başlamıştı.
E tabi ki devam edecek!
allah bağışlasın bacım 🙂 şükür kavuştuk bebelerle, senin de ağrın sızın çabuk geçer inşallah.
32 haftalık bir hamile olarak ağla ağla içim çıktı 🙁
ilk doğumum sezeryan olmuştu mecburen buda öyle…
secce işyerinde okudum yazını ağlamamak için kendimi zor tutuyorum mahvettin beniiii
ama sonunda seninleler ya hepsini unutmuşsundur sen
allahım sağlıklı uzun ömür versin
anaaaamm ne doğummuş yaa.hadi geçmişler olsun.kolonya istermin 🙂
Ahhh ahh.. kendimi okudum sanki…tek fark ben bir kiz eksik dogurdum:) neyse hadi hayırlı uğurlu olsun:)
Secce inan okurken gözyaşlarımı tutamadım..İnanırmısın benim doğumum da seninki ile tıpı tıp aynı hiç ama hiç far yok.sadece benim doğum yaptığım ameliyathane de inşaat yoktu 🙂
canım ya, gözlerimdeki yaşları silerken birden kahkahalara boğuldum okurken, ne zor günler bu doğum zamanları, bende çok çektim. ama şimdi bir gülüşleri hepsini silip atıyor 🙂 şükür doğdular nihayet, Allah uzun ömür versin hepimizinkine
Bir solukta okudum valla. Allah bağışlasın canım kendi doğumum falan aklıma geldi geçmişe gittim bian.
bu nasıl birşey ya Allahım kimseye yaşatmasın bende aynı senin gibi 32. haftada doğurdum kuzuları küvöz günleri doğurursun bebek yok yanında herkesin odasında bebek var biz bebek görmek için haldır haldır git yoğun bakıma. Sonra çık eve gel yine bebek yok ameliyatlı ameliyatlı düş yollara 19 gün öğlen ayrı akşam ayrı küvöz yolları bir 15 dk gör yine bırak gel birde derler ki sokağa çıkılmaz biz giremedik ki zordu ya gerçekten yaşayan bilir. bende uyanınca sadece iyiler mi diyebilmiştim iyiler denince hoop yeniden bayılma Ama çok şükür iyiler ve yanımızdalar neler gördüm o küvözde çokşükür Allahım sana. Allah bahtların güzel eylesin değer bilenlerli karşılaştırsın bebelerimizi ve birdaha hiç ayırmasın inşallah.
Ağlattın ya la…
Walla benim de gözlerim doldu okurken. Neler çekmişsin. Annelik ne zor şey. Allah bir daha böyle sıkıntılar yaşatmasın, evlatlarının hep iyiliğini, mutluluğunu gör.
7 gün oldu sezaryenle doğum yapalı ve 3. bebeğim, aynen dediğin gibi 3. sezaryende de karnım deşilmiş gibi acı çektim ve hala çekiyorum.. o acı korkunç ama ilk sezaryen daha da korkunç seni şuan en iyi ben anlarım… ama benim kafama takılan yurt dışında olsaydın kesinlikle seni normal doğurturlardı çünkü doğurmak üzereymişsin.. türkiye de ise rahmi tam açılmış doğurmak üzere olan bir kadını sezaryene alıyorlar ikiz diye ne yazık !
geçmiş olsun cnm. bebekler normal doğamayacak kadar güçsüzdü 🙁 doğduklarında ağlamamışlar bile:(
Damdan dusen gelsin demis Hoca:) Dustum de geldim 3 hafta eksik 1 bebe fazla:)
oyyyyyyyyyyy
Ben en cok ameliyathanedeki ustalara filan takildim. Allahim evlerden irak! Allah bebelerinin sikintisini gostermesin.
oyyy kıyamam o minik kuzularylaaa..tüylerim diken diken oldu Secce..
Bir yandan 32 haftalık çok küçük diye düşündüm bir yandan buna da şükür ya 28 haftalık doğsalardı diye düşündüm..kimininki erken gelir üzer kimininki geç gelir üzer..Bizimki de 41+1 de zorla doğurtuldu strese girmişti bebe tabii biz daha büyük stres yaşadık..
Allah hayırlı evlat etsin sağlıkla sıhhatle büyürler inşallah kuzular…
çok şükür doğdu bebeler:) bunların erken gelmesi de dert, geç gelmesi de dert Selcen abla. Daha fazla beklemene gerek kalmamış işte:)
ah yavrum ya valla bittim yine 🙁
ya öldüm ağlamaktan işyerinde olmuyo böyle şeyler ama 🙁 offfffff içim şişti
seccecim, bende cerrahpaşada şubat 2010 da doğum yaptım üçüzlerimi, çok şükür 37.haftada doğum yaptığım için kuvöz olayımız olmadı ama öncesinde sürekli bu sıkıntı ile yaşamıştık, hiç bir hastane bunun garantisini vermiyordu,o ameliyat sonrası insanın kendini parçalanmış gibi hissetmesi ise o iğrençti gerçekten..
Selcen ablacım, daha 20 yaşında bekar tecrübesiz analık hususunda tamamen bir cahilim ama bu doğum yazılarını okuduğumda hüngür hüngür ağladım. Nasıl da endişeleniyor, canından can gidiyor annelerin bebeleri için.. Cennet boşuna ayaklarınızın altında değil. Allah’a emanet ol, bebelerinle ve eşinle birlikte çok mutlu çok sevaplı çok hayırlı ömürler diliyorum…
Tsk ederim canım
doğumun geldi aklıma hiç beklemediğim anda olmuştu benimkide gözlerimde yaşlarla okudum 🙁 çok şükür bizlere bugünleri gösteren rabbime çocuklarımız sağlıklı ve yanımızda şu anda çok şükür