Emzirmek ya da emzirmemek. Bunun arası yok mu?

Ben sadece on beş gün anne sütü alabilmişim. Sadece on beş gün! Ağabeyim benden de beter: yalnızca bir hafta. Annem küçük anne olmuş. Doğum sonrası hep göğüslerinde iltihap olurmuş. Doktor yerine babaannem tedaviye soyunmuş. E aslan gibi beş tane büyütmüş. O bilmeyecek de kim bilecek? Babaannem “Tuvalete ters otur göğsünü tarakla tara, iltihap hemen geçer”… Okumaya devam et Emzirmek ya da emzirmemek. Bunun arası yok mu?

Yine mi bayram!

Bayram temizliklerinden oldum olası haz etmem. Küçüklüğümün bayramlar temizlikleri deyince aklıma annemin gergin ev temizlikleri geliyor. Ellerinde kırmızı naylon eldivenler, saçları diken, bize bağırıyor. Şimdi ben büyüdüm, görevi devraldım. Ellerimde naylon eldivenler, saçlarım diken, bebelerime bağırıyorum. Zaten hiçbir zaman titiz bir insan olamadım. Bari bayramlarda evin şekli şemali değişsin istiyorum ama bir türlü nasip olmuyor.

Ortalık fena

Bahardı, yazdı derken hastalık mevsimi geldi kapıya. Havalar iyice soğudu. Herkes birer ikişer öksürüp tıksırmaya başladı. Bebelerin hastalığı –tüm annelerce malum- çok zor. İkizlerin hastalığınıysa Allah düşmanıma bile vermesin. Önce biri hastalanır, anneye yapışır. Onun yapıştığını gören diğeri dikkat çekmek için yapılmadık iş bırakmaz. Anne hasta bebeğinin daha çok ilgiye ihtiyacı olduğu için ona vakit ayırmak… Okumaya devam et Ortalık fena

İki bebeyle post yazmak

Geçen cuma gününe kadar yetiştirmem gereken işler vardır. Öyle böyle hallettim gönderdim. Cumadan beri de aklımda sürekli bloga yazı girmek var. Hafta sonu çocuklara babalarıyla bakıyorum. Yani bu birazcık ben çocuklara bakıyorum, babaları da uzaktan bize bakıyor durumu gibi bir şey oluyor. Cumartesiyi kaldır at. İki çocuğa bakmışım, bir de blogla mı uğraşayım? İnsan sınırlarını bilmeli,… Okumaya devam et İki bebeyle post yazmak

Şu an saat sabahın 10’u. Çocuklarım ablalarıyla birlikte teptiğim odadan çıkabilmek için var güçleriyle bağırıyorlar, kapıyı tırmalıyorlar. Ama çıkamayacaklar. En azından ben dün gece yaptıklarını bir bir dökene kadar oradan çıkamayacaklar!

Dün yine çok sıradan bir gece yaşadık: Saat 9’da bebekleri yataklarına koyduk. Sevdiğim dizinin eşliğinde ortalığı biraz toparladım. Eşimle gündüzümüzden söz ettik. Biraz gülüştük. Çay içtik. 11’e doğru sabah erken kalkacağımız için yattık. Gözümü bir açtım ki gün doğmuş, dersem tabi yalan olur. Böyle bir şey olsaydı, bizim için ekstra-manyak-ultra sıra dışı bir gece olurdu.

Bizim sıradan gecemiz şöyle oluyor: misal dün gece. Saat 8.30’da babası oğlanı alıp yan odaya gitti, ben de kızı aldım ve bebeleri uyutma girişimimiz başladı. Muhtemelen 10’a doğru başarıya ulaşmışızdır. Muhtemelen diyorum çünkü uyuyup kalmışım. En son baktığımda saat 9 buçuk falandı.

Gece 1’de kızımın zırıltısıyla uyandım. Yatağımın bir ucunda yatan kızıma ulaşıp pışpışlayayım dedim. Ama başaramadım. Çünkü külçe gibi kaskatı olmuşum. Üstüm açık kaldığı için donma tehlikesi geçiriyormuşum meğersem. Allah’tan kız uyandırdı da hayata yeniden tutundum. Neyse ne diyordum? Biraz ısınma hareketlerinin ardından kızı pışpışladım. Hemen geri daldı.