Hiiiii ikizler mi? 8. bölüm – “Cici kardeşler birbirlerini çok sever”

Yeni hamileliğim sırasında bebelerimin ikiz olduğunu öğrendiğimde biri bana birkaç apartman ilerideki bir hanımdan söz etmişti. İkizleri varmış. Bir iki yaşlarında. Heyecanla kapı kapı dolaşarak kadını buldum. Niyetim onları doğal ortamında incelemek, kadından birkaç taktik almaktı.

Kadın kapıyı şaşkın gözlerle açtı ama derdimi anlayınca sağ olsun çok samimi bir şekilde davet etti beni. İçeri girdim. Evi temizdi, bak hatırlayınca kendimden utandım şimdi. Sanırım temizliğe düzenli kadın geliyor demişti. Anne çocuklarına tek bakıyormuş. Biri kız biri oğlan çok şeker çocukları vardı. Kadın benim gibi sinir hastası olma yolunda hızla ilerliyordu. Sağı solu tikliyor, elleri titriyordu. Çok üzülmüştüm haline.
Gittiğimde bebeler uyuyordu, sonra onlar da kalktılar. Aynı odaya yatırmıştı. Biri ağlayınca öteki de kalkmak zorunda kaldı. Çok üzülmüştüm. Niye odalarını ayırmadı, bilmiyorum, keşke sorsaydım. Çocuklar şekerdi mekerdi ama çok da hırçındı. Sürekli birbirlerinin saçını çekiyor, ellerini kollarını ısırıyorlardı. İkisi de henüz konuşmuyordu. Kız biraz daha sakindi ama oğlan kızı didik didik ediyordu.
Bir ara annesi içeriden su getirdi. Kız suya doğru sevinçle geldi. Oğlan onu görünce ciyak ciyak bağırmaya başladı. Annesi dizinin dibine kadar gelen kızı atladı, oğlana verdi suyu. Hiç unutmuyorum bana da dönüp “Daima çok bağıran kazanır!” dedi. Sonra bana bir kaç şey daha anlattı ama hatırlamıyorum. Bir daha da uğramadım zaten. Çok moralim bozulmuştu. E anne yetemediği için çocuklar haliyle ilgisizlikten hırçınlaşıyordu. Benim bebelerim de mi böyle olacaktı? Günlerce başımın ağrıdığını hatırlıyorum. “Keşke tek tek doğsalardı,” dedim. “Tek tek doğsalardı da güzel güzel ilgilenebilseydim onlarla.”
Şu aralar çevremdeki tek doğuran arkadaşlar ikinci bebeklerini doğurmaya başladı. Hangisiyle konuşsam evde sürekli feryat figan olduğunu söylüyor. İlk çocuğun tahtının sarsılmasının artçı etkileri devam ederken ikinci bebeğin bitmek bilmeyen ihtiyaçları ana babaları canından bezdiriyor sanırım. Allah yardım etsin.
Bu aralar benim sütoğlana da kardeş geldi. O da pabucu dama atılanlar kulübüne girdi. Bebeğin doğduğu ilk hafta benimkileri ve sütoğlumu birlikte parka götürmüştüm. Sütoğlana dedim ki “Halacım, hadi kardeşini de alıp getirelim parka, o da bizimle eğlensin.” “Yok” dedi sütoğlan. “Boş ver halacım, şimdi o parktan kaçar, caddeye falan çıkar, peşinden koşup yorulursun.” 🙂 Daha üç günlük bebe!
Aradan bir kaç ay geçti, hâlâ sütoğlan kardeş durumuna alışamadı. Onun o kadar üzüldüğünü görünce iyi ki benimkiler baştan beri iki tane diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Karnımda bile birliktelerdi. Allah ayırmasın, birbirlerini hiçbir zaman yadırgamadılar.
Aralarında kıskançlık olmuyor mu? Olduğu zamanlar olabiliyor tabi. Öğlen uykusuna ayağıma yatmak için kavga ettikleri oluyor ya da parkta birbirlerine sarılmış halde gördüğümde göğsüm kabararak  “Canlarım, ne güzel sarılıyorsunuz!” dediğimde “Biz sarılmıyoz anne güreşiyoz,” diyerek beni yerin dibine soktukları da oluyor tabi. Ama genel olarak iyi anlaştıklarını söyleyebilirim. Birbirlerini çok seviyorlar. Her daim birbirlerini soruyorlar.
Tabi bu durumda annemin payı büyük. İlk sene bizi hiç yalnız bırakmayarak ikisine de özel ilgi gösterebilmemi, hatta çocuklarımı sevebilmemi sağladı. Onun hakkını ödeyemeyiz. Ama Allah biliyor ya ben de çocuklar iyi anlaşsın, güzel geçinsin, hırçınlaşmasın diye çok dikkatli olmaya çalıştım.
Şimdi bu yazıda nihayet ana konuya gelerek çocuklarımın iyi geçinmesi için  neler yaptığımı naçizane yazmak istiyorum. Belki ihtiyacı olanlara bir fikir verir ya da aklınıza bir şey getirir de bizimle paylaşmak istersiniz. Tabi burada yazdıklarımın çoğunu vakti zamanında sağda solda okudum, kendi uydurmam değil. Kaynağını hatırlasam yanında yazardım ama ne yazık ki hangisini nerede karşıma çıktı hatırlamıyorum.
* Kavga etmemeleri için sıralamaya çok önem verdim. İlk kadının örneğindeki gibi cırlak olanı daima kazandırıp cırıldaması için gaz vermedim. Hiç bir zaman sırayı bozdurmadım. Biri su mu istedi? Ne hikmetse ötekinin de aklına hemen susadığı gelir, son ses suuuuuuuuuuuuu diye yırtınır. İşte o zaman suyu ilk isteyene verdim, ikinciye de daima “Önce kardeşin istedi, o yüzden ona veriyorum,” dedim. Öğrendiler. Şimdi ben sırayı karıştırsam hemen hatırlatıyorlar önce kimin istediğini.
*İki yaş sendromunun “benim” krizlerini daha rahat atlatabilmek için evdeki her şeyi paylaştırdım. Bu senin, bu kardeşinin. Kendimi bile parçaladığım oldu. Bak bu elimle seni seviyorum, bu elimle kardeşini. Sen bu kulağıma söyle, sen bu kulağıma söyle. Bizim evde senin benim kavgası çok nadir çıkıyor. Herkes neyin kime ait olduğunu biliyor. Yine bazen onlar beni uyarıyor, bu benim değil kardeşimin diye. Böyle durumlarda asla “Şimdi burada kardeşin yok, alabilirsin,” demiyorum. Haksızlık yok!
* Birine sevdiğimi söylerken, ötekini de hemen işin içine sokuyorum. “Seni çok seviyorum, kardeşini de çok seviyorum. İkinizi birden çok seviyorum!” Hatta küçüklüklerinden beri söylediğim bir şey vardı: “Cici kardeşler birbirlerini çok sever.” Milyonlarca kez tekrarladım. Kafalarına kazındı sanırım. Hadi cici kardeşler sarılın bakalım, aaa cici kardeşler ne güzel sarılıyor. Bakııınn cici kardeşler birbirlerini ne çok seviyor.
* Daima kardeşine yardım etmelerine teşvik ediyorum. Yolda biri mi düştü? Ben kaldırmıyorum, “Haydi kardeşini kaldır,” diyorum. Ya da biri bir yerden mi inmeye çalışıyor, “Hadi kardeşine yardım et de insin,” diyorum. Çok zevkli bir oyun. Yardım eden havaya giriyor, yardım gören seviniyor. Birbirlerine engel değil yardımcı olsunlar diye uğraşıyorum. Artık kendi aralarında da birbirlerinden yardım istemeye başladılar.
* Her şeyi eşit paylaştırıyorum. Halbuki biri iştahlı öteki değil. Ama ben yine de eşit veriyorum. Biri daha az yer, elinde kalırsa, kardeşine vermek ister misin diye soruyorum. Keyfi olursa paylaşıyor, olmazsa ben veriyorum. İkisine aynı anda su vereceksem bardağın dibine eşit miktarda koyup “İkinize de eşit veriyorum, bakın,” diyordum. Artık öğrendiler, demiyorum. Şimdi su isteyince bağırıyorlar, “Annea eşit su veeerr!”
* Birine bir şey verince kardeşinin payını da ona verip “Al kardeşine götür,” diyorum. Kız hemen dediğimi yapardı ama oğlan aylarca istisnasız kızın payını da yedi. Ama şimdi o da öğrendi. Birşey verince kardeşinin hakkını da soruyor alıp götürüyor.
* Birbirlerini hırpaladıklarında taraf tutmamaya çalışıyorum. Özellikle olay gözümün önünde olmadıysa o bunu yaptı, şu şunu yaptı tartışmasına girmiyorum. Mümkünse ayırmak için araya da girmiyorum, ama sonuçta ikisi de zırlayıp bana geliyor. Konuyu değiştirerek sakinleştirmeye çalışıyorum. Tabi bazen gözümün önünde olay olduğunda “Kardeşe vurulmaz, haydi öp, yazık ağlamasın,” falan diyorum. Şimdi birbirlerini incitir incitmez, hemen öpüyorlar. Hiç yoktan iyidir.
* Bir kardeş ağlayınca öteki kardeşle birlikte susturuyorum. “Ayyy yazııık baaak cici kardeş ağlamış. Gel cici kardeşi susturalım. Gel saçlarını okşayalım. Gel öpelim,” gibi.
* Kavga edecekleri konulara kurallar koyuyorum. Mesela sifon çekme kavgasını önlemek için “Kakayı yapan sifonu çeker,” kuralını koydum. Tıkır tıkır işliyor.
* Herhangi bir kuralı, bebelerden biri ortada yokken bozmuyorum. Haksızlık yapmıyorum.
* Asla kıyaslamıyorum. Kıyaslanmalarına da izin vermiyorum. Birinin iyi bir şeyini söylersem ötekinin de güzel bir şeyini söylüyorum. “Aferiiin Melike çok güzel yemek yedi. Ahmed de hiç yere atmadı. Aferin cici kardeşlere!”
* Bebeleri birbirine rakip yapmıyorum. “Sen yemezsen o yer, sen uyumazsan o uyur” falan asla demiyorum.
* Yanlarında birbirleri hakkında kötü şeyler söylemiyorum. “Melike mızıkçı, Ahmed hep kavga çıkarıyor,” gibi.
* Biri yanımızda yokken, kardeşini onu düşünmeye teşvik ediyorum. “Aaaa bak akşama balık yapıyorum. Ahmed balığı çok sever. Senin sevdiğin çorbadan da yapıyorum.”
Valla dediğim gibi benim payım nedir bilmiyorum ama -Allah nazardan saklasın- şimdilik güzel anlaşıyorlar. Şu en bencil oldukları dönemde bile birbirlerini düşünüp kolluyorlar. Daim olsun inşallah.
2 yaş – bayram, anneanneye el öpmeye giderken

55 yorum

  1. Allah bozmasın Selcen. Ne güzel yetiştirmişsin, çok da güzel bir yazı olmuş örnek olması açısından. Tebrik ederim, süpersin!

  2. Secce Kanunları Madde-1;

    “Kakayı yapan sifonu çeker,” kuralını koydum. Tıkır tıkır işliyor.’

    süpersin valla:))

    Maşallah sana, çocukların çok şanslı gerçekten.
    Kardeşler arasında ki o sevgi hiç azalmasın inşallah.

  3. Maşallah sizin payınız büyük bence bu konuda hep böyle birbirlerine bağlı olurlar inşallah.

  4. Çok güzel taktikler. Biz de biri düşünce diğerinin yardım etmesini uyguluyoruz bir süredir. Hakikaten çok işe yarıyor. Hatta bu oyun haline geldi, biri mahsustan düşüyor diğeri elinden tutup onu kaldırıyor, birlikte gülüyorlar. Çok hoş oluyorlar. Ama oğlan sürekli kızın canını yakıyor, bunun önüne geçmeyi henüz başaramadık. Her fırsatta elindekini indiriyor bir yerine, ya da ısırıyor. Nasıl çözülür bilmiyorum. Biz acıtabilecek oyuncakları denetimsiz vermemeye başladık mesela. Ortada sadece yumuşak oyuncakları bırakıyoruz. Acıttıktan sonra bir de öpüyüm de geçsin olayı var tabi, orası komik oluyor, önce vur, sonra öp.

  5. ay maşallaaaahhh tütütüt 🙂 bence böyle anlaşmalarında en büyük pay senn.takdir ettim.bu yöntemlerin hiçbiri aklıma glmezdi çok iyi oldu bu yazı bnm açımdan.bizde 2.kardeşi bekliyoruz.doğunca ne olur bilmiyorum ama şuan abla adayı pek hevesli ve anaç görünüyo.bebeğimiz olursa bakımı ona aitmiş :)ama bu yazıyı arşivime kopyalamalıyım.mutlaka lazım olacaktır 🙂 teşekkürler

    1. yalnız bu ihtiyaçları ve yaşları farklı olan bebelerde sökmeyebilir:) ben ikizler için düşündüm daha çok.

  6. Benim Oglanlar iki tane ayni olan oyuncak icin bile kavga edebiliyolar.genetik kural tanimiyor bence!bu tip seyler uygulamis ve benimkilere pekte sokmemis biri olarak konusuyorum.cocuklarimdan biri ozellikle kardesine acimasizca kafa atiyor hatta evdeki kedimizde bu durumdan nasibini aliyor tabi.oteki oglum daha naif bir cocuk ne olursa olsun vurmaz en fazla iter.biri babasi gibi uyumlu sakin digeri de dayilari gibi uyumsuz ve kavgaci!doktor bile bunlar olacak dedi ben cozum bulamadim ne denediysem.

    1. hadi ya. mizaçlar farklı tabi. umarım bir yolunu bulursun sen de. davranışı söndürme metotları var. bir onlara bak istersen. çocuğunuza sınır koyma kitabına baktın mı? bi de SOS anababalara yardım.

      1. kitap olarak değil de internetten araştırma yaptım ama mafiş…Dediğin kitapları en kısa zamanda alıp okuycam…

  7. Yazılarınıza ara başlıklar eklersenız daha hoş görünür ve okuyucularda spot başlıklardan yazıyı daha ıyı takıp edebilirler…

  8. ahh ne güzel maşallah ama senin payın azımsanmayacak kadar,inşallah bende böyle olabilirim.

    Bende 9 ayın içinde tek yumurta ikizi 2 erkek annesiyim.Şimdiden bile birbirlerine tahammülleri yokmuş gibime geliyor biri birinin bi yerine değse hemen mızırdamaya başlıyor.Anlaşamayacaklar diye çok korkuyorum.
    Ayrıca blogunu malesef yeni kaşfettim yavaş yavaş geriye dığru okuyorum fırsat bulabildikçe.

      1. Bugüne kadar doğru şekilde Ahmet yazıyordun birden niye Ahmed oldu çocuk dedim ben de..
        E düzelttirin bi ara.
        Melike doğru mu?
        Malikah?

        (üzerime vazife değil belki, ama doğru Türkçe ve Türkçe isim güzel bir şey)

        1. ben ahmed diye yazmaya dikkat ettiğimi sanıyordum. ahmet yazmadım ya, ya da gözümden kaçmış.

          1. Dune. Kadar. Hic. Ahmed. Yazmadin. Her. Seferinde. Ahmet. Yazdin.
            Muthis. Dikkatli. Bir. Okurun. Var. Burada.
            C.
            Bu. Konuda. Baska. Sozum. Yok. Cocuk. Sizindir.

          2. ay ipeeek gıcık oldum baktım valla ahmet yazmışım. dikkat ettiğimi düşünüyordum halbuki hehe. dikkat edeyim bari.
            gözünden de bir şey kaçmıyo

          3. hehaheha ahmed la o ahmed. babası öyle yazdırmış. (bkz. kısırdöngü)

        2. ipek hanım o nasıl bi egodur öyle ya. sizden önce gidiyo farkında ısınız biraz zaptedin derim.

    1. o nasıl bi laf öyle ipek hanım. arapları mı aşağılıyorsunuz onu öyle yazdıranı mı. ahmed arapça asıllı bir kelimedir ve doğrusu ahmeddir.

  9. maşallah:))Allah emeklerini boş koymasın der kayınvalidem..seninde emeklerin boş olmasın inşallah..

  10. Küçükken de ikiz mantıklı gelirdi ama biri kzı biri oğlan olursa. Bu tezim bu yazıyla onaylanmış oluyor sanki 🙂

    Bir de Ahmed zaten arapça bir isim…

    1. Evet, Turkcesi Ahmet olan bir isim.
      Sultanahmet Camii var mesela. Nerden baksan iki-uc yuzyildir filan.

      Turk cocuguna Turkce isim.

      1. yalnız sultanahmet 200-300 yıllık olabilir de kaç yıldır t ile yazılıyor. aslı bildiğimiz d sesi, dal harfi yahu

      2. Sonuna t koyunca türkçeleşmiş mi oluyor yahu….

        Mesela Jack adlı bir türk vatandaşının adı böyle yazılamayacak mı? Nüfusa da artık yazanın insafına göre jek,cek yazılsın. Türkçeleşmiş olur.

        Ha eğer bunları türkçeleştirmeye başlarsak malum Türkiye kelimesinden başlamamız lazım. Zira türkçe değil.

        1. * “Dal” bizim harfimiz değil. Sigma,lamda,w,x,q da bizim harfimiz degil. Bildiğimiz başka harfler de olabilir, bütün bunların ne ilgisi var? Türkçe olanı Ahmet, Arap isen Ahmad.

          * Aslı London, bize Londra. Bu konu böyle gider.

          * Jack, Jak, Rozi’den bahsetmiyorum. Türkçeleştirmekten/ asimilasyondan da bahsetmiyorum. Türk isen çocuğuna Türkçe isim koyarsın, musevi isen David koyarsın, Rober koyarsın, artık her ne ise onu koyarsın. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Bakınız bilmiyordum, eşiniz beyefendi arap asıllıymış, eh o zaman diyecek bir şey yok. Kendi kültürüne sahip çıkıyor ne güzel. Ben de benimkine sahip çıkarım hep. Kültür güzel bir şey.

          * Türkçe ve Türklük konusuna bağlı biriyim, bu da normal.
          Ben bir Türküm. Dilimle gurur duyuyorum, dilime sahip çıkıyorum.

          1. 15 asırlık arap adını alıp, son 100 yılda son harfini değiştirip bu türkçe isim, böyle yazılır demek ne yahu? ahmad dediğin de ingilizceden türkçeye arapça devşirmekten başka ne?

          2. Benım oglumun ismi de Ahmed Asaf , nufus kaydında da oyle , isteyen istediği şekilde koyar , ki tınısı da boyle sesın , orjınalını tahrıf edıyoruz bence t ile seslenerek .. Bu arada Secce yazına ve sana bır kere daha bayıldım cok takdıre şayan bir hatunsun 🙂

  11. ağlayanı diğeriyle beraber susturma ve birbirlerine yardım ettirme taktiklerine bayıldım. hemen uygulamaya sokuyorum.

  12. Ahmed mi Ahmet mi diyerek bir T yüzünden bir sürü konuyla alakasız yorum okumama sebep olan pek Türkçesever İpek AG kimmiş diye gittim baktım.Bir de ne göreyim vintage gözlüklerden ”cool” diye bahseden çocuklarına ”deep not” yazan biriymiş kendisi:)) hem de Türkçesi varken..hahaha..

  13. “Benim payım nedir bilmiyorum” demişsin de daha ne olsun 🙂 Ne tesadüftür ki bu sabah çektiğim bir fotoğraf üzerine böyle bir yazıya başlamıştım (ne zaman bitiririm kim bilir!) twitterdan bu yazıya düştü yolum, okurken sohbet ediyormuş gibi okudum. Durum bizde de aynen bu diyemeyeceğim, ama bir değişiği diyebilirim.

    Ben şuan tüm bunları ablaya öğretmiş oldum. O da büyüyen kardeşine aktaracak 🙂 Bazen sanki kardeşi de anlamış da kurallara uymuş havası veriyoruz tabi. Tutumlarımız çok benziyor ve ben de okuduklarımdan yola çıkarak biriktirmişim hepsini. Kızım kardeşini çok seviyorsa bu gibi tutumlar sayesinde diye düşünüyorum. Tabi ki kıskançlıklar (şimdilik tek taraflı) oluyor ama temel sağlam olunca kriz çıkmıyor çok şükür.

    Benim bu kitaplardan aklımda kalan en sevdiğim şey bu “pozitif disiplin” olayı. Çocuklara koyduğumuz kurallar, çizdiğimiz sınırlar (kardeşler arasında adil olmak koşuluyla) onların olumlu davranış göstermesi için çok önemliymiş. Oysa birinci kuşak bu kuralları “çocuğa eziyet/el kadar bebeler ne anlasın/ yazık üzme” vs. gibi değerlendirebiliyor.

    Neyse uzatmayayım, bizim de şöyle bir uygulamamız var; sık sık “sevgi yumağı” oluyoruz. Kollarımızı kocaman açıp sarılıyoruz. (Kızım bunu kardeşinin her hangi bir hareketi hoşuna gittiğinde gidip kendisi Her yere birlikte gidip her şeyi birlikte yapıyoruz çünkü “Bis biy aileyiss”. Buna da kızım ilk başlarda kardeşini evde bırakmak isteyince başladık. Çok işe yaradı.

    Ama ne yalan söyleyim, ikizlerin etkileşimine çok özendim. Biraz büyüse de bizim oğlan da kendini ifade etse. Böyle elele dolaşacakları günleri hayal edip gülümsüyorum. O anda araya güreştikleri sahne giriyor. Kalıyorum 🙂

  14. Bir de şu Türkçe isim takıntısını buraya taşımış olan okurun ısrarı “en az 3 çocuk yapılmalı” önermesi kadar gülünç olmuş. Herkes çocuğuna dilediği gibi seslenmekte özgür. Siz hiç Hindistan Türkiye diye bir isim duydunuz mu? Vallahi billahi var. Kime ne?

    Kızım Asya, oğlum Yusuf. Biri Arapça biri İbranice imiş! Kime ne? Ayrıca biri sadece bir kıta ismi diğeri de, ağlayan, inleyen değil. Ee, kime ne? Ben çocuklarımda ne görüyorsam o, başkasının fikrinden bana ne…

  15. Çok güzel yöntemler. Hepsi aklımda birer birer yer etti. Benim ikizlerim de 15 aylık. Anlamazlar diye düşünmeden güzel anlaşmaları için bana düşen payı yapmaya çalışıyorum. Bende daha hamileyken sürekli sesli olarak birbirlerine çok bağlı kardeş olacaklarını öğütlemiştim. Doğduktan sonra 1 ay kuvözde kaldılar. her gittiğimizde sürekli ten teması halindeydiler. Çoğu kezde el ele gördüm onları. Gözyaşı kanallarımı o günlerde tükettiğimi düşünüyorum 🙂 velhasıl size kesinlikle katılıyorum çocukların birbirine bağlı olmalarında en büyük etken annedir. Maşallah bunu da sizin çok güzel başarmış olduğunuz belli Allah nazarlardan korusun.

  16. Çocuklar çok şanslı mükemmel bi anneleri var..başta selen olmak üzere tüm ikiz annelerini saygıyla selamlıyorum..(Allah hepimize gece delirsin uyuyan bebeler versin..)

  17. Selcen hanım merhaba bebeklerinizle kurduğunuz iletişimi, onları birbirlerini sevmeyi öğretmenizi çok takdir ettim. 15 aylık ikizlerim var. Oglan kızın elinde hangi oyuncağı varsa çekip alıyor, kız ise onu ısırıyor. Artık çok canları acımaya başladı. Oğlanın kolları morluk içinde. Ayırmaya çalışıyorum. Kızıma ısırma cici yap diyorum. Ama yine de ısırmanın önüne geçemiyoruz..

    1. merhaba elifcim, anne olarak naçizane düşüncem şöyle: o yaşta çocuklar akılları ile hareket etmediği için telaşa gerek yok. benim kuralım iki bebek yanyana kalmayacaktı. çünkü adı üzerinde bebek. kardeşinin gözünü çıkarır ama haberi bile olmaz. mümkün olduğunca yan yana tek başına bırakmayın. oyuncak kavgası çok normal, ben herkesin oyuncağını ayırmıştım, o yaş bencillik yaşı çünkü. önce aidiyet duygusu gelişsin sonra paylaşmayı öğrenecekler zaten. ben kolumu bacağımı bile ayırmıştım, bu kolum senin için bu kolum kardeşin için gibi. sınır çizdim aralarında. birbirlerine zarar verdiklerinde ayırın ama suçlama falan yapmayın. ilgisiz kalın mümkün olduğunca. sizin ilginizi kazanmanın bir yolunun kardeşini hırpalamak olduğunu düşünmesin. ısırma konuşma öncesi dönemde çok oluyor. tek çocuklar da ısırıyor. kendini ifade etmeye başlayınca geçecek onlar zaten. üzerinde durmayın. bir de çocukları asla birbirine rakip yapmayın. sen yemezsen o yer, hadi kim önce uyuyacak gibi. arada kıskançlık oluşmasın. inşallah rahatlıkla atlatırsınız bu dönemi. kardeş rekabeti diye kitap var. doğan yayınlarından çıkmış olmalı. onu tavsiye edebilirim biraz daha büyük yaş grubu için. allah kolaylık versin

Sevil için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.