Geçenlerde kahvaltıyı epey geç yaptık. Öyle olunca öğle yemeğine gerek kalmadı. İkindi üzeri de önceki günden kalan yemeği yedirdim bebelere. Saat 5’ti galiba. Bir saat sonra da leğen boy patlamış mısır tutuşturdum ellerine bahçede arkadaşlarıyla yesinler diye. E artık tekrar akşam yemeği yenecek değil ya. Eşim de gece geç gelecekti zaten. Kendim de bir şeyler atıştırdım. Yeniden yemek yapmadım. Yatmadan bebelere de süt veririm nasıl olsa. Oh bir gün de rahat edeyim! Nerdeeee! ?
Saat 9’da bebeler acıktık diye başıma üşüştü. Höff. Dolapta zırnık yemek yok. 9’dan sonra pişirecek halim de yok. Mesaim çoktan bitti, yatıyordum ben. İki yumurta kırayım bari dedim. Ekmek yok. Amaan. Oğlanı iki dilim ekmek alması için komşuya gönderdim. Sakın iki dilimden fazla alma, baban gelirken ekmek getirecek, ziyan olur dedim. Küçük adam çıkmış komşuya, “Biz çok açız. Yiyecek hiç yemeğimiz yok. Birazcık ekmek verirseniz annem yumurta kıracak” demiş. Komşu da kıyamamış iki çeşit ekmekle koca bir tabak etli pilav göndermiş. Ay çok utandım ya. Bir şey anlatılırken nasıl bu kadar dramatize edilir? Hem niye her şeyi sayıp döküyorsun yavrum komşuya? Ben sadece iki dilim ekmek iste dedim! Ay bu kadarla kalsa yine neyse! ?
Dün okullar açıldı. Epey değişiklikler oldu hayatımızda. Çocukların okulunu değiştirdim. İlk teneffüs “Eee tanıştınız mı öğretmeninizle?” dedim. Evet, tanışmışlar. Adlarını, soyadlarını, anne babalarının ne iş yaptığını söylemişler. Sonra da oğlan eklemiş “Biliyor musun öğretmenim benim 90 liram var. Aslında daha çok param vardı. Ama babamın doğum gününe hediye aldık. Annem babamın kredi kartından çektirdi ama parasını bizden aldı.” Duyunca gözlerim yerinden fırladı. Bunu niye gidip öğretmeninin eline yazıyorsun be oğlum! (Anan gibi bloga yazsan yeterli ehehhe.) ?
Geçen sene de öğretmenine gidip “Biliyor musun öğretmenim. Benim annem okulda çok başarısızmış, öğretmeni ona ‘çuval’ demiş” demişti. LAAYYYYYYYYYYYYYYYYN!??? Bi kerem o konunun ana fikri o değildi. Orta okul hazırlıkta ilk yazılılardan çok düşük not almıştım. Çalışıyordum ama anlamamışım demek ki olayı. Öğretmen de sınav sonuçlarını açıklayınca benimle birlikte bir kişi daha öyle düşük not almıştı. Adam bir beni bir de arkadaşı gösterip, siz ikiniz anca boş çuval gibi oturuyorsunuz sınıfta demişti. O kadar üzülüp o kadar hırs yapmıştım ki ilk dönem karneme 9, ikinci dönem de 10 düşürdüm! Yani anlayacağınız bu aslında başarısızlık değil bir başarı hikayesiydi! Tabi son kısmını anlatmamış velet. Bana çuval deyip bırakmış. Peki öğretmenin ne dedi dedim. “Üzülme sen annen gibi tembel değilsin” demiş. ?
Geçen sene anlatmıştım ama bu sene çaresiz yine aldım karşıma oğlanı. “Bak yavrum, evde her yaşanan, her konuşulan öğretmene anlatılmaz. Bir şey söylemeden önce düşün, bunu öğretmenimin bilmesinin bir gereği var mı de. Öğretmenini ilgilendiren bir tarafı yoksa anlatma dedim. Peki dedi. Anladığını umuyorum.
Öğle tatilinde çocuklara yemek götürdüm. Oğlanın hemen arkasında bir oğlan çocuğu var. Çok sevimli bir şey. “Adın ne?” dedim. “Doğu” dedi. Sonra da devam etti: “Hani yön olan doğu var ya. İngilizce east, west, north, south gibi. Kuzey, güney, doğu, batı. İşte o doğudan. Aslında babam Kadir koyacakmış. Allah’ın adları var ya. Ama annem istememiş. Annem de Bülent istemiş. Ama onu da babam istememiş. Büyük babamın adı da Mehmet…”
Çocuk epey daha devam etti adının etimolojisini anlatmaya, konu nasıl toparlandı da Doğu’ya döndü bilmiyorum. Bir süreden sonra duymamaya başladım. Sorduğuma da pişman oldum ha. Neyse sonunda nihayet konuyu tamamladı. “Teyze” dedi bana. “Efendim?” “Senin telefonunun markası ne?” “Lenovo” “Benim anneminki Samsung Galaxy S6 plus” dedi. “Aslında annem Iphone istiyordu. Ama babam almadı çok pahalı diye. Sonra babam gitti kendine Iphone aldı. ‘Ben üst modelini alınca bunu sana veririm’ dedi anneme ama annem küstü, hiç konuşmadı babamla.”
Bir an benim oğlanın okulda dökebilecekleri bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Dişlerim zangırdadı, saçlarım dikeldi, sırtımdan buz gibi ter boşaldı. Ama bir yandan da içime su serpildi ha. Demek ki yalnız değilim. Bu modeller anlaşılan hep böyle. Çalçene. ??
:):):)Allahım yaaaa ne zamandır bu kadar komik bir şey okumamıştım.okulu değiştirmene sevindim onun da çalçene versiyonunu okumak isteriz.ayrıca sen onluk sistemde okuyacak kadar yaşlı olamazsın o kısmı şaşırtıcı.bir de öğretebiliyorsan anlatmamayı acele et benim küçüklüğüm de annemi babamı rezil etmekle geçti.yanında konuşmamak en iyisi ama olmuyor sanırım.son sorum: komşunun tabağını iade ederken içine ne koydun?bu konuda da bir yazın vardı ama unuttum arşive dönüp bakmakta fayda var.
1. Onlu sistemde okuyan son nesilim. 81 kuşağı.
2. Komşunun tabağını henüz vermedim. 🙂 Gelecek kurbanı bekliyorum ahahhaha
3. Tabak trafiği idi önceki yazının adı
?
selcen abla sevdiklerinle birlikte çok yaşa inşaallah. benim oğlan da geçen sene öğretmenine:öğretmenim bizim evde pastırma var. anneannem kayseriden yeni getirdi.demiş.
ahahha çok tatlı
Allah iyiliğinizi versin, aç bu çocuklar :)))))))))))
🙂
Suanda ogretmenler odasinda elindeki telefona bakip kendi kendine gülen hatta gozlerinden yas gelen biri var…. BEN ???
Neşe ile gireceksin sınıfa ne güzel ♥
4 yaşındaki oğlum anaokuluna gidiyor. Düzgün cümleler kuramıyor, derdini tam anlatamıyor diye üzülüyordum. Artık üzülmesem de olur sanırım 😀
:))))))))))))) ortası en iyisi 😉 fazla çene de zarar
En iyisi biz yine de dikkatli olalım, çocuklar duymasın modunda yaşayalım. her an dili açılabilir çocuğun, anlatamasa da anlamıyor değil sonuçta 🙂
her şeyi kaydediyorlar yaa hayret bir şey 🙂 insan biraz seçici olur 😉
Ayyy anasınıfı Öğrt. arkadaşım tuvaletini yaptıktan sonra pantolonunu ilikleyemeyen bir bızdığa yardım ederken çocuk boxerını gösterip “öğretmenim baaaakkk aynısından babamında vaarrr” demiş?? Veli’de biraz kasıntı selam falan vermeden çocuğu alıp giden bi tipmiş. Arkadaş diyordu “ne kasılıyor içindeki dona kadar biliyom” diye. Aklıma geldikçe gülerim??? Bir başka Veli’mizde gelmiş sınıfta çocuğunu öğretmenine şikayet ediyormuş, arkadaş da çocuğa “neden öyle yapıyorsun anneni üzme ” deyince çocuk öğretmenine ” yaaaa annem evde senin arkandan neler söylüyoooo söyliyim mi ha söyliyim mi??” demiş…
Süpeeer 😉