Herkes bir değil-miş!

Bloguma arama motoruna “ikiz bakımı” yazarak ulaşan insanların olduğunu görünce acayip stres oluyorum. İnşallah hamile değildir diye içimden geçiriyorum. Açıkçası ben hamileyken böyle bir siteyle karşılaşsam acayip gerilirdim. “Her satırı şikâyet şikâyet. Bu ne be! Doğurmasaydın, doğurduysan da kendine saklasaydın” diyesi geliyor insanın, biliyorum. Ama sloganı “Çektiğimi bir ben bilirdim, bir de siz bilin istedim”… Okumaya devam et Herkes bir değil-miş!

Hık demiş burnumdan düşmüş!

Bebelerimin biri 1500, diğeri de 2000 gramın altında kuvözde yatarlarken ilk kez “Kime benziyorlar?” sorusuna muhatap kaldım. Cevabımı gayet açık ve net hatırlıyorum: “Henüz insana benzemiyorlar!” Gerçekten de benzemiyorlardı. İnsanlar prematüre bebeği normal bebeğin küçük ebatlısı sanıyor. Hâlbuki onlar henüz bebek değil cenin kıvamında. Dediğim gibi bırakın birine benzemeyi, tam olarak insana bile benzemiyorlar. Benimkilerin… Okumaya devam et Hık demiş burnumdan düşmüş!

Söyleyene değil söyletene bak!

Bebeklere en güzel hediyenin onları anlatan günlükler olduğunu düşünüyorum. Fotoğraflar ve videolar da çok hoş ama günlükte onlar için harcanmış ayrı bir emek var. Gebeyken günlük tuttum. Her gün neler yaptığımı anlattım. Doktor kontrollerimizi, o gün onlar için neler öğrendiğimi, onları nasıl heyecanla beklediğimizi, ne hayaller kurduğumuzu… anlattım da anlattım. Zaten vakit boldu. Ayağımı uzatıp… Okumaya devam et Söyleyene değil söyletene bak!

Doğum fotoğrafçısı isterdim… mi acaba?

Doğum fotoğrafçılığı diye bir şeyin olduğunu doğurmadan önce de biliyordum. Açıkçası çok heves ettim ama icraata hiç geçemedim. Biliyorum kalkışsam aile büyüklerim başlayacak “Her boyayı boyadın da fıstığı yeşil kaldı,” / “Şimdiki gençler bir acayip olmuş. Doğuma bile fotoğrafçıyla girer olmuş,” / “Bizim zamanımızda fotoğrafçı mı vardı? Bunlar hep Avrupa özentisi” / “Töbe töbe doğum… Okumaya devam et Doğum fotoğrafçısı isterdim… mi acaba?

Yazayım da nasıl yazayım?

Bu blogculuk işini çok sevdim. Evde sürekli suratımda koca bir sırıtışla “Bunu yazayım, şunu da yazayım,” deyip duruyorum. Hatta unutmayım diye notlar bile alıyorum. Ama herşey planlandığı gibi gitmiyor ne yazık ki. Fiziksel engeller var elbette. İki bebeye bakmak, yemek yapmak, para kazanmak için çeviri yapmak / metin yazmak, evi temizlemek, fırsat bulunca tuvalete koşmak,… Okumaya devam et Yazayım da nasıl yazayım?